İran Denklemi ve Türkiye

17 Ocak 2024
Okuyucu

İran’ın gündeme geldiği bir dönemdeyiz. Çok taraflı, boyutlu ve derinliği fazla olan karmaşık ilişkilerin yoğunlaştığı Orta Doğu coğrafyasında İran’ın son üç aylık durumunu irdeleyelim. Sonuçta Türkiye’nin güvenliği hakkındaki temel meselelerde, diğer aktörler ile beraber, İran’ın durumunu irdeleme imkanımız olacaktır.

İRAN

Bölgemizde İran ile ilgili o kadar çok cümle kuruluyor ki!.. İran İslam Devrimi’nden, İran-Irak Savaşı’ndan, petrol ambargolarından, ticari yaptırımlardan, Basra’daki tanker trafiğinden, nükleer silah üretiminden, mezhep kökenli yayılmacılık ve buna bağlı sürdürülen Vekalet Savaşları’ndan, “Direniş Ekseni” denen bölgesel yapıdan, İran’ın sürekli ABD ve İsrail ile karşılıklı bir savaş halinde olmalarından, Rusya ve Çin ile yakın olmasından, bu ülkelerle ticaret, teknoloji ve silah alışverişi içinde olmasından, hatta Kafkasya’da, Doğu Akdeniz’e ve Kızıldeniz’e uzanan enerji ve ticaret jeopolitiğine kadar her alanda konuştuğumuz bölge politikalarında İran gündemi hiç değişmedi. Peki, İran bütün bunların içinde nerede duruyor? Burada çeşitli görüşler ileri sürülmektedir.

Bugün yine bir İran merkezli durumla karşı karşıyayız. Önce şunu işaret edelim: ABD ve İsrail, İran’ı düşman olarak görmektedir, ulusal strateji dokümanlarında böyle yazmaktadır. Aynı şekilde İran, yaptığı açıklamalarında ABD ve İsrail’i düşman göstermektedir. Halen İran, ABD’nin düşmanı Rusya ve Çin ile yakındır. İran nükleer silah üretmeye çok yaklaşmış durumdadır. İran’ın temel politikası, ABD ve İsrail ile askeri açıdan karşı karşıya gelmeden, dolaylı ama sert gücü esas alan yöntemlerle (Vekalet Savaşı ile) amaçlarını geliştirmek üzerinedir.

Şimdi size yaklaşık 100 gün içinde yaşananlar çerçevesinde bazı hatırlatmalar yapayım. Bu yazdıklarım dünyanın konuştukları çerçevesindedir, siz ifadeleri hafızanızdan tırnak içine alabilirsiniz. İran konusunun geçtiği yerleri kalın puntoyla işaretleyeceğim, yapacağınız değerlendirme için kolaylık olacak kanısındayım. Şöyle:

  • İran destekli Hamas İsrail’e saldırdı. ABD, İsrail’in savaşının yayılmasını engellemek amacıyla bölgeye donanmasını ve ilave hava gücünü intikal ettirdi. ABD askeri gücü caydırıcılık amaçlı olarak Doğu Akdeniz’de, Kızıldeniz’de, Basra’da, Hint Okyanusu’nda… ABD ile birlikte İngiltere Kraliyet Ordusu’na bağlı deniz gücü İsrail’e destek veriyor. İngiltere, Kıbrıs’taki askeri üslerini kullanıyor. Orta Doğu’da istihbarat-keşif-gözetleme faaliyetleri aralıksız sürüyor. ABD ve İngiltere, İsrail’e istihbarat desteğinde bulunuyor. ABD, CENTCOM’u takviye etti. Bölgedeki ABD gücü 50 bin asker, 3 uçak gemisi, 20 parça su-üstü ve denizaltı filosu. ABD’nin gücü içinde F-35’lerden tutunuz, Tomahawk seyir füzelerine kadar çeşitli modern silahlar var. ABD, İsrail’e 10 milyar dolarlık silah ve mühimmat desteğinde bulundu. Her gün Amerikan C-17’leri İsrail’e mühimmat taşıyor. ABD, İsrail’e sığınak delici mühimmat dahil pek çok modern silah verdi. İran ile irtibatlı Direniş Ekseni içinde yer alan örgütler, Gazze’de, Lübnan’da, Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de… İsrail, İran destekli Hizbullah‘ın hedeflerine saldırdı. İran destekli Irak ve Suriye’deki örgütler ABD güçlerine saldırdı, CENTCOM bunlara cevap verdi. Saldırılar roket ve drone ile yapıldı. ABD hava kuvvetleri ve füze-savarlar ile karşılık verdi. İran destekli Husiler Kızıldeniz’de küresel ticareti engelleyecek şekilde konteyner gemilerine saldırılar gerçekleştiriliyor. ABD önderliğinde Operation Prosperity Guardian (Refah Muhafızı Operasyonu) başlatıldı. Misyonda ABD’nin yanı sıra İngiltere, Bahreyn, Kanada, İtalya, Fransa, Hollanda, Norveç, Şeyseller ve İspanya yer alıyor. ABD önderliğindeki hava gücü, Yemen’deki İran destekli Husilere karşı 3 defa operasyon düzenledi, çeşitli hedefler vuruldu. Basra’da bir tankere İran el koydu.
  • Kirman‘da, ABD tarafından Bağdat’ta öldürülen IRGC Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani‘nin türbesinde, bir terör eylemi gerçekleşti, siviller öldü ve yaralandı. Kirman‘daki saldırıyı IŞİD üstlendi. İran balistik füze ve drone kullanarak Irak-Erbil’e, Suriye-İdlib’e ve Pakistan-Panjgur’a saldırıda bulundu. İran, 1200 km menzilli balistik füzeleri bu maksatla ilk defa kullandı. İran yaptığı operasyonun gerekçesi olarak, Erbil’deki hedefte Mossad casusluk karargahı olduğunu, İdlib’de HTŞ ve Kirman’daki saldırıda görev alan IŞİD-Horasan kolunun bulunduğunu iddia etti. İran buralardaki saldırılar için ülkelere, örneğin Irak merkezi yönetimine, Esad’a veya Türkiye’ye haber vermedi. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’ne (Batı basını bunu Kürdistan Bölgesi olarak ifade ediyor) bağlı Erbil’de siviller öldü. Bilgi vermeden taarruz gerçekleştirildiği nedenle Pakistan, egemenlik haklarının ihlali nedeniyle İran‘a uyarıda bulundu. İran Savunma Bakanı saldırıyı gerçekleştirmeyi ulusal gerekliliklere dayandırdı ve haklarının olduğunu savundu. Dini Lider Hamaney, bütün taarruz emirlerini kendisinin verdiğini açıkladı. İran‘ın Panjur saldırısında çocuklar öldü. İran, Panjgur’daki hedefleri vurma nedeni olarak Ceyş ül-Adl isimli terör örgütünü gösterdi. İran, Pakistan sınırı ve Belucistan bölgesinde emniyet tedbirlerini artırdı…

Bu saydıklarımı daha fazla detaylandırmak mümkündür, ama tekrar edeyim, bu yaklaşık 3 aylık yaşananlar. O halde düşündürücü pek çok konudan bahsetmek mümkündür. Çünkü bu yeni bir durumdur. En azından ABD ve İngiliz donanması ve takviye edilen birlikleri teyakkuzda, kapsanan alan tüm Orta Doğu’da, hemen herkes “terörle mücadele” ettiğini işaret etmekte, küresel sonuçları olan birtakım gelişmeler gerçekleşmekte. Bu arada Filistin davası ve Gazze konusunda nerelerdeyiz, İsrail ne durumda, sizler düşünebilirsiniz.

Pakistan, Tahran’dan elçisini çekti ve İran sınırında savaş uçakları uçuruyor. Bu neden önemli? Pakistan nasıl bir ülke? Hem nükleer silahı var hem Müslüman… Hem Hint Okyanusu’nda hem Körfez Ülkeleri’ne yakın mesafede. Hem ABD İran saldırısını kınadı hem İsrail sessiz. Hem İran-Çin arasında bir coğrafyada hem Afganistan’a komşu. Hem IŞİD-Horasan hem Taliban bu coğrafyada… Bu nereye varır? Ya düşünülenler olursa!.. Siz ABD Afganistan’dan çekilirken neler düşündünüz, bugün ne tür endişelere sahipsiniz?

Elbette bazı detaylar var. Mesela Lübnan’da İsrail sınırına komşu olan Hizbullah lideri Nasrallah veya Tahran’daki İran liderleri, sürekli ABD ve İsrail hakkında yüksek tondan açıklamalar yapıyorlar, ama bunlara saldırıda bulunmuyorlar. Özellikle İran’ın bizzat saldırıları kendi seçtikleri gruplar oluyor. Hatta İran’ın yaptığı saldırılarda ABD tarafı zarar görmüyor. Böyle bakılırsa, aslen kim kimle düşman, arada kullanılanlar vekil örgütler mi oluyor, gayet düşündürücüdür. Diğer taraftan Suriye’de zaman zaman ABD ve Rus devriyeleri yan yana geliyor, Ukrayna’dan dolayı düşman gibiler, ama Suriye’de başka haldeler.

Diğer açılardan bakalım. Irak’ta bir türlü normalleşme ve istikrarlı ortam oluşmuyor. Bunların çok nedeni var ama biri de İran’ın etkisiyle hareket eden Şii grupların Irak Merkezi Yönetimi ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKYB) üzerinde etkili olmaları, Talabani’ye bağlı Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin PKK/KCK terör örgütü ve İran yanlılarıyla işbirliği içinde olmaları. Bilindiği gibi Irak’ta, Barzani’ye bağlı Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ile Talabani’ye bağlı Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ezelden beri güç mücadelesi içindeler ve PKK/KCK terör örgütü KYB yanında yer almaktadır. ABD ve İngiltere hem KDP, KYB ve (her ne kadar terör listesinde bulundursa da) PKK/KCK terör örgütü ile hem de Irak Merkezi Yönetimi ile bir şekilde irtibatlıdır. Mevcut (sorunlu) anayasadan sorumlu olan da ABD’dir.

İç savaştaki Suriye harap olmuş haldedir, en azından sosyo-politik açıdan böyledir. İşin kötüsü bugün Suriye bölünmenin eşiğindedir, söylemler bu şekilde gelişmektedir, alttan alta çalışmalar yapılmaktadır. Nasıl ABD politikalarına uygun hazırlanan bir anayasa ile bölünmüş Irak’ı gördüysek, yakında ortaya çıkar, yine ABD politikalarına bağlı anayasa ile bölünen bir Suriye olabilir.

ABD’nin göz göre göre ve bir proje halinde Suriye’de duruma hakim olma, bu ülkeyi bölme girişimini ve Türkiye’nin yaşadığı terör saldırılarını esas alarak, Astana Süreci ile Türkiye, Rusya ve İran ortak birçok toplantı yaptı. Astana sürecinin başlangıcından bugüne dek Suriye’de istikrarın sağlanması lehine ne de ABD’nin projesine karşı bir önlem alınabildi. Taahhütlere uyan olmadı. Bilakis, Türkiye’nin tam da operasyonlarında durumu geliştirebileceği anlarda Rusya geldi Türkiye’yi bazı tekliflerle durdurdu. Aynı konu ABD ile Türkiye arasında da vuku buldu. Türkiye’nin ABD ve Rusya ile mutabakatları var ama sözlerine uymayan bu ülkelerden dolayı en büyük zarar gören ülkelerin başında Suriye, ikinci olarak Türkiye var.

TÜRKİYE

Türkiye hem Suriye’de hem de Irak’ta istikrar ve güvenlik arayışı içerisindedir. Bugünlerde ne tür politikalar öne çıktı? Hamas ve Gazze konularında, bütünüyle Filistin davasında İsrail’e karşı tavır alındı. CB Erdoğan tarafından, Kızıldeniz’i kan gölüne çevirmeyin, dendi. Dışişleri Balkanı Hakan Fidan, KYB’yi ve Süleymaniye’deki PKK terör örgütü varlığını işaret etti. Son olarak Irak sınırında PKK terör örgütünün Mehmetçiklerimize yaptığı saldırı ile ortaya çıkan gelişmeler çerçevesinde CB Erdoğan (yeniden) Suriye ve Irak’ta teröre karşı yapılacak hamleleri işaret etti, operasyon sinyalleri verdi. Özellikle Suriye ekseninde özellikle sınırımıza yakın, Türkiye’nin Güvenli Bölge olarak işaret ettiği M-4 Karayolunun içindeki yerlerde PKK/KCK terör örgütü (çeşitli şekillerde söylense de ben PKK/KCK diyorum, örneğin YPG/KCK dibi başka şekillerde de ifade edilebilir,) himaye edenler, Esad yönetimi, İran, Rusya ve ABD. Diyelim Türkiye, Tel Rıfat ve Menbiç bölgelerinde operasyon yaparken karşısında İran milisleri olabilir, ama ABD askeri olmayacak, önceki tecrübelere bakılırsa durum böyle görünüyor. Aynı şekilde, örneğin Türkiye, Süleymaniye’de yapabileceği operasyonları yoğunlaştırdığında karşısında PKK/KCK terör örgütü ve KYB olacak.

Bu KYB hem İran tarafından korunuyor hem de KYB liderleri Bafel ve Kubat Talabani kardeşler, Amerikan ve İngiliz destekli kimseler, okudukları okullar bunu işaret ediyor. PKK/KCK teröristlerine helikopter sahip birçok gelişmiş vasıta ve silahı verenler Talabani kardeşlerdir, irtibatları da ABD’dir, bunlar aynı zamanda İran ile iyi ilişkidelerdir.

Haritaya iyi bakalım. İran, Pakistan’dan Doğu Akdeniz’e, Azerbaycan’dan Kızıldeniz’e kadar olan coğrafyada, ABD ve İsrail ile kendisi temas etmeden ama vekillerini ileri sürerek, Türkiye’nin güvenliğinin önem arz ettiği noktalarda önünde durarak, adeta büyük bir engel halindedir. Bu İran’ın bir de nükleer silah sahibi olduğunu düşünün!

Şundan emin olabilirsiniz, İran sınırından Doğu Akdeniz’e kadar bölgede, çeşit çeşit ve irili ufaklı “özerk” bölgelere taksim edilen teröristanlar kuruluyor olsun, İsrail, Avrupa, ABD ve İngiltere kadar, Rusya ve İran da bundan memnuniyet duyacaktır, yeter ki o teröristanların içinde birer nüfuz sahibi olabilsinler!..

Irak’ı ABD üçe böldü. Bundan en fazla nüfuz sahibi olan ülkelerden biri İran olmadı mı? Bugün İran karar vermeden Irak yönetimi adım atamıyor ise bu ülke üzerinde ABD kadar İran’ın da söz sahibi olduğu anlamına gelmektedir. Suriye’de, Lübnan’da veya Yemen’de durum farklı mı?

Tersinden bakalım. ABD, Türkiye’nin politikalarına ters, İran düzgün mü? Diyelim İran ile iyi, İsrail ile ters olalım, İran bundan yarar sağlamaz mı?

7 Ekim’de İsrail ile Hamas karşı karşıya geldiğinde, bazı uzmanlarımız bizlere İran’ı öven konuşmalar yaptılar. Söylediklerinden anladığım şöyleydi, İran’ın İsrail’e karşı açtığı savaşta başarı şansı yüksek olacak, Hizbullah da buna dahil olacak, Hamas bu sayede başarılı olacak ve İran mutlaka ve her şartta Hamas’ın elinden tutacak! Bugün İsrail ordusu açıkladı, Gazze’de kontrol bizde dedi; ama İran’ı duyamadık, nerede? İran, Pakistan’a, Suriye’ye ve Irak’a füze atıyor. Peki, bu arada bizim o uzmanlarımız nerede?

Yıllardır İran kendi topraklarından PKK/KCK teröristlerini KYB bölgesinden aldı, araçlarla kendisi Doğu Anadolu bölgesine taşıdı. Ağrı bölgesinden yapılan terör eylemlerinde İran’ın payı yok muydu? İran uzun zamandır Türkiye ile düşmanlık konusunda Ermenistan ile el ele olmadı mı?

Yamuk odundan baston işte o kadar olur!..

Benzer konuları Rusya için de söylerim ama konuyu dağıtmayayım.

O halde Türkiye neyi savunacak? Türkiye’nin söylemi her ne şekilde olursa olsun, bu retoriktir, gerçekte temel politikası daima nüfuzu artırmak üzerine olmalıdır. Türkiye terörle terbiye edilme sürecini çoktan geçti, şimdi bu bilinçtedir.

Türkiye açısından ABD, İngiltere ne ise Rusya ve İran da aynısıdır, yani birer engeldir. Hemen herkes sahaya aktardığı gücün elverdiği kazanımlarla süreci yönetmektedir. Bazı ülkeler diplomatik halde yan yana görünüyorlar, bazıları ise dost gibiler; bazı ülkeler açıkça birbirlerine düşman diyorlar, bunlar aynı zamanda arka kapılardan ilişki kuruyorlar… Kimseye garip gelmemelidir. Kimseye güven de duyulmamalıdır. Yapılacak her neyse yapılmalıdır.

Politika 'ın son yazıları

22 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
34 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
45 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
47 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
79 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme