Refah Stratejisi

7 Eylül 2023
Okuyucu

Devletler refah ve güvenlik için gayret ederler, bunların seviyelerini artırmak başlıca amaçtır, en temel hedeftir. Ülkenin ekonomik büyümesi, halkın zenginleşmesi, herkesin malını, canını ve geleceğini teminat altına alması hem refahla hem de güvenlikle ilgilidir. Burada kritik nokta, refah güvenlikten, güvenlik refahtan ayrılmaz! Bu ikili bir bütündür ve ülkenin milli stratejisinde her ikisi de aynı anda yer alır. Ancak kendi içinde belli öncelikleri vardır, hepsi ülke içinde bir sistemler sistemi tarifidir, en iyi şekilde, tıpkı iyi bir saat gibi işlemesi gereken kompleks ve hassas ayarları olan, bütüncül mekanizmadır.

Başlıklar: Güç Hiyerarşisi, Refah ve Ekonomi, Ekonomi Politiği, Küresel ve Makro, Tavuk ve Yumurta, Küresel Gelişme, Teşhis ve Tedavi, Beşerî Güç, Hedef Refah ve Güvenlik, Sonuç.

GÜÇ HİYERARŞİSİ

Bir ülkeden (vatandan) bahsedildiğinde, milli güç (ulusal güç) unsurlarıyla birlikte değerlendirmesini ve güç unsurlarının hiyerarşik yapısını, bunun bağlamında, refah ve güvenliğin yerinin belirtilmesini yapmamız gerekmektedir.

Güç Hiyerarşisi

Bir ülkede, birbirine bitişik refah ve güvenlik fonksiyonlarının hemen altında insan, başka ifadeyle beşerî güç yer alır. Beşerî gücü esas almayan, onunla ve ona dair politika yürütmeyen bir sistem başarılı olamaz, bu devlet ve hükümet idaresinde böyledir. Asıl kaynak insan! Refah için temel unsur ekonomik güç, güvenlik için ise askeri güçtür. Ülkenin devlet ve hükümetle idaresi ve küresel sistemle münasebeti için temel unsur politik güçtür. Diğer milli güç unsurları bilimsel ve teknolojik, coğrafi ve sosyo-kültürel güçtür.

Ülke, dünyada sınırları çizili bir coğrafyadır, kara, deniz, hava ve uzayda uzantıları vardır, sahibi millettir. Ülkedeki güç unsurları dışarıdakilerle veya diğerlerine ait güç unsurlarıyla etkileşimdedir. Bu etkileşim iyi veya kötü, az veya çok, değişik biçimlerde olabilir, ama çok önemlidir, kapalı bir ülke zaten pek de makbul değildir. 

Bu itibarla, ülke refah için diğerleriyle hem rekabet içindedir hem de ortaklık, güvenlik için bir mücadele ve savunma içindedir. Beşerî, politik, bilimsel ve teknolojik, sosyo-kültürel güç olarak dünyadaki diğerleriyle bir etkileşim söz konusudur. Dış politika başlı başına uluslararası sistemle ve yeni örgütlerle işbirliklerini kapsar. Coğrafya kara, deniz, hava ve uzay parçalarıyla beraber dünyada bir mevkide konumlanmış haldedir. Askeri güç müttefiklikler içerisinde gücünü pekiştirir.

REFAH ve EKONOMİ

Refah, bolluk içinde ve gelecek kaygısı olmaksızın yaşamaktır. Konu bir ülke ise halkın tümünün; bolluk ve huzur içinde yaşaması, gelir adaletinden tutunuz, ülke kaynaklarına eşit şartlarda ulaşabilmeye ve dünyada onurlu bir insan olarak itibar görmesine kadar, diğer taraftan, her türlü konu ve kapsamda uzun vadeye kadar, sorunsuz yaşamanın garantisine sahip olması gerekmektedir.

Eğer bir ülke sadece (refahın temel unsuru olan) ekonomiyle ilgileniyorsa, bazı hallerde bu yeterli değildir. Çünkü aktörler arasında büyük bir rekabet söz konusudur. Aslında ekonomi çok kapsamlı bir konudur, ama aynı zamanda bir illüzyondur. Bu gücün zorlukları da burada ortaya çıkar. 

En azından şu husus iyi bilinmelidir ki, dünya hakimiyetinde önde olan bir güç, diğerlerine bir ekonomik sistem, standart, onu başarma hedefi verir, vermek ister, her bir gelişimi kendi kontrolünde tutmak ister. 

Bir ülke profilini çalışırken nerelere bakılır? Önce ülkenin genel bir tanımı yapılır, burada tarihi gelişiminden esaslar yer alır, kuruluşu ve temel dinamikleri gibi bilgiler. Sonra o ülke için coğrafi, halk, toplumun kültürel yapısı, çevre, ekonomi, enerji, iletişim ve ulaştırma, askeri ve güvenlik, uzay ve uluslararası ilişkiler yönlerinden detaylar verilir, avantajlı ve dezavantajlı noktalar anlaşılabilecek biçimde açıklamalar yapılır. Bunlar her daim takip edilir.

Refah, konu edilen bir ülkenin, bütün milli güç unsurlarının ve profilinin tamamında, gelişmiş, hâkim, diğerlerine karşı etkili ve avantajlı olmayı gerekli kılar. Görüldüğü gibi ekonomi bunun içinde bir konudur. Ekonomiye tam ve en başlıca güç unsuru şeklinde odaklanmak demek, diğerleri için tamı tamına hedefleri tutturmak demek değildir. Tam tersine, hepsine birlikte bakmak suretiyle gelişmek ve güçlenmek, bu daha doğru bir bakış açısıdır. Bu yaklaşım, ekonomi önemsiz demek değil, onu destekleyen bir bütünü tarif ettiğinden dolayı, refah içinde tam ve eksiksiz taraflarıyla ele alınması manasına gelir.

Hangi ekonomi konuşması daha akılcıdır, başka ifadeyle rasyoneldir? Ekonominin insan davranışlarıyla olan açıklamaları işin aslıdır. Eğitim ve kültür seviyesi, alışkanlıklar, ihtiyaçlar, arzular, istekler, motivasyon, tatmin, imkanlar, eldeki sistemler, sistemleri kullanabilme kabiliyetleri, imkanlara göre organize olma kabiliyetleri, yenilik yaratma becerisi ve kapasitesi… Bu gibi ifadelerin hepsi aslında ekonomidir; tarifi, politik açıklaması, hatta politik-ekonomi bahsinin gereği, neyin nasıl önceliklendirildiği ve yönlendirildiği hususu açıklanması gerekenlerin başında gelir. Böyle bakıldığında ekonominin konuşulma biçimi, refahın boyutlarını kapsamak ve geliştirmek adına olmalıdır. Refahı tam açıklayamayan türden bölük pörçük değer manzumeler var ise ekonominin rasyonelitesi de tarif edilememiştir.

EKONOMİ POLİTİĞİ

David Ricardo, Siyasal İktisadın İlkeleri‘ni 1817’de yazdı. Friedrich List, 1841 yılında, Siyasi İktisadın Ulusal Sistemi, adlı eserini yayımladı. 1900’lerde Almanya, Batı’nın sanayisi ve ticaretteki büyük desteğin Doğu ekonomisindeki egemen rolünü birleştirerek, gelişmeyi başardı. Ama artık cin şişeden çıkmış oldu, dünya, Marksist, Milliyetçi ve Liberal görüşle ilgili sistemlerini tahkim etmenin yollarını keşfetmeye koyuldu.

Dedim ya, ekonomi, felsefe, kavramlar… Bugün ekrandaki grafiklere bakan körpe ekonomistlerin kullanma yarışına girdiği teknik sözcük ve veri tarifini ezberleme becerisinin ekonomi bilimi olduğunu zannedenlere hatırlatmak isterim, aslı bu değil!

KÜRESEL ve MAKRO

Esas itibariyle yaklaşık yarım asırdan beri küresel düşünülmeyen refah anlatımlarının pek hükmü yoktur. Bu öyle küreselci vs. denen bir husus değildir; bilakis ortamın tamamının açıklanmasıdır. Şöyle düşünün, yer küre ve atmosfer birlikte var. Atmosfer içinde hareketler, gazlar, bir dinamik var ve hem yerle hem de uzayla ilgisi var. Bir başka şekilde ifade edeyim, havayı kapsamadan yeri, yeri kapsamadan havayı anlatamazsınız. O halde bütünüyle yer küreye genel şekilde bakıp bir açıklamada bulunmanız gerekmektedir. İşte bu nokta benim küresel dediğimdir. Sonra bölgesel ve yerel hususlar devreye girer. Etkileşim bu seviyelerin hepsi için geçerlidir.

Makro ekonomi deyince, tarihle, felsefeyle, kavramlarla, küresel gerçeklerle açıklama yapmak bu işin özüdür. Sadece rakamlara ve buna dayalı büyüklüklere bakmak ise bir sonraki adımdır. Makro ekonomi, diğer milli güç unsurlarına referans olan büyüklüklerin, değer ifadelerinin, projeksiyonların, sonuçlarının verilmesi için yapılan kapsamlı çalışmadır.

Elde, akıllarda, niyetlerde, ne var, neyi konuşuyoruz? Örneğin, 1700 yılında elde hangi ekonomik varlıklar vardı, nerelerde daha çok birikim sağlamıştı, değiştirilebiliyordu, nerelerde kullanılıyordu, bunun ekonomik çevrimler ile politikalar arasında ilintisi ne şekilde çözülüyordu, yeniliklere yatırımları neydi, gibi pek çok nokta hakkında bir bilginiz olacak ve daha sonra dünyada belirgin dönüm noktalarında bu varlıklar ile oluşumlar hakkında kesitler alacaksınız, ta ki bugünkü duruma gelindiğinde büyüklükler, oluşumlar, değişim, zorlama, potansiyel ivmelenme alanları, insan sosyolojisinde meydana getirdiği değişiklikler, hepsine bakacaksınız.

Akıllarda ve niyetlerde ne olabilir? Bunun temel motivasyonu kapitalizmin öyküsü içinde okunabilir haldedir. Örneğin 1700’lerden bu yana (2023) var olan, kullanılan, başka oluşumlara neden olan kısımları, ilişkileri, kapitalin (sermayenin, birikimin) ne noktalardan hangi alan ve seviyelere gelip insanların genelini etkileyen kalıpları, standartları, yeni-normalleri meydana getiriyor, bunlar ortaya çıkar. (Küresel Gelişme başlığında işleyeceğiz.)

TAVUK ve YUMURTA

Bu tavuk-yumurta misali bir konudur. İnsan gelişir, kapital gelişir, yatırım ve Ar-Ge imkanları gelişir, eğitim metotları gelişir, nüfus artar, yeni mineraller bulunur veya kullanılır olur, bilim-teknoloji ileri safhalarda zamanı ve geleceği daha nitelikli şekilde besler seviyede olur, bir noktaya ulaşırsınız, hayret edersiniz! Bir de bakarsınız ki, “bunu uzaylı mı yaptı, getirdi, insanlığa armağan etti,” dersiniz. Hayır. İnsan yapar ve bunun gerçekleştiği, başka ifadeyle yumurtlanılan bir folluk, kümes, beslenme durumu, hava ve diğer ortam unsurları vardır. Bu öyle tesadüflerle olacak iş değildir. Tesadüf çok az etkendir, demek daha doğrudur. Ama neticede buna, para ise para (kapital, sermaye gücü), insan gücüyse insan (işte kalifiye insan gücü burada), isabetli amaç belirlemek ise amaç (vizyon ve strateji olacak ki ona yönelim sağlanacak, belli hedefler seçilecek, politikalar buna göre ifade bulacak), gibi eksiksiz yatırımlar yapılır, değer verilir, zaman ayrılır. Bütün bunlar kapasite, kararlılık, direnecek güç, gibi çok özel ve kapsamlı çalışmalarla ve beklentilerle açıklanır.

Sanayi devrimleri (buna bağlı inovasyondaki gelişmeler) insan, ülke ve yaşam için en temel değişimlerin tarifidir. Sanayi devrimleri her şeyi değiştirir. Ortam sanayi devrimini getirir, sanayi devrimi hayatı değiştirir. Bu bir doğal döngü gibidir, ama insan eliyle olduğu nedenle “yapay” denilen bir sürü kısmıyla karşımıza çıkar. Değerler değişir, soyut değerler güç unsuru ve motivasyon halinde her şeyi etkiler. Ortaya çıkan yeni şartlar pek çok alışkanlığı, durumu, değiştirecek düzeyde etki eder, bilinen her şeyde yenilik eseri bir husus bulunur.

Bazı geri kalmış veya ilerlememek için direnen toplumlarda genel olarak yapılan yanlışı tarif edelim. Burada asıl açıklama, sanallığa sistem dışı ilavelerin yapılmasıdır. Açıklayalım: Dünya sisteminin, yaşamın, olmadık şekillerde yorumlanması, bunun sosyo-kültürel yapıya nakşolması, tabuların ortaya çıkması, gereksiz kurumlar ve kavramların gelişmesi, gibi hususlar ve bunların bütünüyle eğitim sistemine dahil edilmesi, sonrasında beşerî gücün farklı bir dünya algısı yaratması, o ülke insanlarının geri kalmalarının veya ilerleyememelerinin sebebidir. Doğal afetler, büyük saldırılara maruz kalınması, zamanın icaplarını okuyamamış kötü idarecilerin etkileri, gibi başka sebepler bunlara ilave edilebilir, tarihte birçok kadim uygarlığın bile böyle yok olduklarını bilmekteyiz.

Şimdi bugüne ve ileriye bakalım. Hata yapmamak adına hatırlatacaklarım var. Dördüncü Sanayi Devrimi’ni açıklayanlar sadece ortaya çıkan otonom sistemlerden, simülasyonlardan, nesnelerin internetinden, sistemlerin entegrasyonundan, siber güvenlikten, bulut teknolojisinden, büyük veriden, artırılmış gerçeklikten ve katmanlı üretimden bahsetmemelidirler. Beşinci İnovasyon ile dijital ağlar, yazılım, yeni medya; Altıncı İnovasyon ile yapay zekâ ve nesnelerin interneti, robotlar ve dronlar, temiz (yeşil) enerji hayatımıza girdi ve bizler bunları “kendi başına teknolojik çalışma alanlarıdır” şeklinde ele almamalıyız. Bunlar yaşamı değiştirir, ekonomiyi, politik ekonomiyi, sosyo-kültürü, askeri yetenekleri, iletişimi, ulaşımı, çevre değerlerini, enerji kaynak ve metotlarını, uzay meselelerini bütünüyle değiştirir. Alışkanlıklar, öncelikler, politikalar, tatmin araçları, arzu ve istekler, üretilenler ve tüketilenler değişir.

Sistem işletimi, organizasyon niteliği, sistemlerin sisteminde kaç basamak ilerlendiği, vizyon, stratejik, politik kabiliyet ve kapasitelerde, planlar, projeler ve bunların takibinde, çok hususta kişiden kişiye, şirketten şirkete, ülkeden ülkeye, kuruluştan kuruluşa farklar oluşur. Değerler farklılaşır.

Bir defa konu ekonomi veya başka ifadeyle insan davranışı ve politik ekonomi ise çıkarcılığın ve rekabetin olmadığı veya olmayacağı, şeklindeki bir hipotezle başlangıç ve hesap yapamazsınız. Popülizmle bazı gerçekleri örtemezsiniz, zamanın doğal akışına karşı kürek çekemezsiniz. Önce politik çıkarlarla hareket edip, daha sonra ekonomiyi buna alet edemezsiniz.

KÜRESEL GELİŞME

Buraya çok temel bir grafik ekliyorum, birlikte inceleyelim:

Tarihsel Gelişmeler

Bu grafikte en başa sanayi devrimlerini, inovasyon dalgalarını ve büyük değişim zamanlarını (ihtilal, dünya savaşı, vs.) yazdım. Grafiğin bir diğer içeriği de küresel ölçekteki Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’dır (GSYİH, GDP).

1800’lerden günümüze akış şöyle: Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesindeki gelişmelerde bir endüstriyel gelişme var. Büyük savaş başlamadan hemen önce küresel GSYİH 4.7 trilyon dolar seviyesindeyken, İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar büyüme tedricen gerçekleşme ve küresel GSYİH yaklaşık 9 trilyon dolara kadar çıkmaktadır. Bu iki zaman aralığında büyüklük yaklaşık 2 kat artıştadır. İşte bu dönemde dünyada bir ABD hakimiyeti başlıyor, bir uluslararası sistem kuruluyor, işletiliyor ve standartları, usulleri, diğer ülkelere vaaz edilip, gerekli kontroller sağlanmaktadır. Bunun için Kuzey Atlantik İttifakı (NATO), Birleşmiş Milletler (BM) ve Bretton Woods kurumları olan Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası, Dünya Ticaret Merkezi ve sistemi kurulur. 1973’lerde küresel rezerv para artık ABD dolarıdır. ABD Merkez Bankası, Federal Rezerve (Fed) çift şapkalıdır, hem ABD hem de dünya ekonomisi için asıl belirleyici hüviyetindedir. Daha sonra küreselleşme kavramı ve uygulamaları belirgin şekilde kabul görür. 1986’da küresel GSYİH 41.6 trilyon dolara çıkar. Artışa bakalım, Birinci Büyük Savaşı başlangıcına göre yaklaşık 10 kat, İkinci Dünya Savaşı sonrasına göre yaklaşık 5 kat olarak gerçekleşir. Yine önemli bir tarih, 2008 Küresel Ekonomik Krizde GSYİH 87 trilyon dolara çıkar. Görüldüğü gibi, bir önceki referans dilime göre bile 2 kat artış gerçekleşmektedir, yani büyümeye “sürekli ikiye katlandı” denebilir. 2008 kriziyle birlikte dünyada tedbir amaçlı büyük miktarlarda para arzı gerçekleşir. Daha sonra bir frenleme sürecine girilir. Ben bu frenleme zamanını 2015 olarak işaretledim. Daha sonra başka meseleler çıkar; Covid-19 ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile gelişen küresel ekonomik gelişmeler, etkiler ve tepkiler… Bundan böyle, 2015 yılından sonra küresel GSYİH 100 trilyon doların üstünde olacaktır.

Ben bunu niye açıkladım? Mevcut sistemin kırılma zamanları var, Dünya Savaşı’na kadar bir düzen işliyor, daha sonra bunun yerine gelen düzen büyük bir büyüme yaratıyor. Üçüncü Sanayi Devrimi, Dördüncü ve Beşinci İnovasyon Dalgaları bu süreçte gelişiyor. Demek ki endüstriyel devrimler ve değişimler diğer büyük gelişmeleri, büyük gelişmeler bu devrimleri tetikliyor, bu sarmal ile birlikte dünyadaki ekonomik büyüklükler katlanarak büyüyor. Ama bir noktada durmuyor, yeni bir zorlamanın kapısı açılıyor. 2017’den itibaren, Dördüncü Sanayi Devrimi ve Altıncı İnovasyon Dalgası ile küresel GSYİH’nın 100 trilyon doların üstünde olması yeni ve önemli bir referanstır. Bu referans bana şunu söylemem gerektiğini işaret ediyor: Daha büyük bir gelişme için büyük bir değişim!

Elde, kâğıt üzerinde, veri bankalarında, malda ve mülkte, çok miktarda varlık var ve her yer değer yüklü. Bu güçlü varlık yapıları, standartları, usulleri, alışkanlıkları zorluyor. Burada artık birkaç puan artış yapmak konu bile değil, varlık artışı katlanarak büyümenin yolunu ve imkanını arıyor. Buna uygun ortamın oluşmasını istiyor. Bu zorlama dikkate değerdir. Eğer yeni bir dünya savaşı olacak ise işte bu gibi zorlamalara gebe gelişmelerin yaşanması gerekir.

Esasen dünyada gelişmeler (eğer böyle denirse) bu süreçler sonucunda meydana geliyor. Ülkeler ve diğer güçler, bunun böyle olduğunu hesaba katıyorlar ve her türlü güç parametresinin ne şekilde pozisyon alması gerektiğine dair politikalarını ve hedeflerini belirliyorlar. İşte bu politikaların ve hedeflerin temel tarifindeki strateji çok büyük önem arz ediyor. Eğer bazıları buna hazırlıklı değilse hiçbir hesabı tutmuyor. Böylesi büyük kırılma dönemlerinde gerekli pozisyonunu alamayanlar büyük zarar görürler. Bu ifadenin tersi de geçerlidir.

TEŞHİS ve TEDAVİ

İnceleme, analiz, değerlendirme, sonuç… Bu türden çabaları teşhis ve tedavi gibi açıklayanlar da olabilir. Örneğin neredesiniz? Diyelim Malezya’da veya Brezilya’da… Siz nasıl görürseniz! O halde yukarıda saydığım bütün bu konuları ister refah deyin isterseniz ekonomik, bütün güç unsurlarını ve etkileşimlerini ele almak zorundasınız, sadece rakamlarla veya salt politikaya sarmalanmış ifadelerle açıklama yapamazsınız. Bu noktada gerekliyse, yukarıda verdiğim güç hiyerarşisine bir daha bakın. Objektif kriterler ve sonuçlar gereklidir. Yer küredeki ve atmosferdeki değişime, eğitimdeki gelişime veya geriliğe, nüfusun yapısına, niteliğine, içeriğine, bu nüfusun ne kadarının ekonomiye katıldığına ve hangi ölçekte olduğuna, yönelimlerine, bununla ilgili dönemler halinde elimizde mukayese yapıp sonuç alabileceğimiz kesitlere, varlıklara, bu varlıklarda ne denli kontrol sağlanabildiğine, inovasyona, bilimsel ve teknolojik gelişime, eldeki birikmişe, yapılan yatırım ve Ar-Ge’ye, sosyolojiye, sosyal-psikolojiye, her şeye bakın. Bir ileri endüstriyel bulgunuz veya unsurunuz, etkiniz, belirleyiciliğiniz yok ise sorun kendinize, neden olmadı diye. Bir inovasyonunuz yok ise keza neden olmadı? Her türlü refah alanına güven verecek değerde ve miktarda nitelikli uzmanınız, çalışanınız, dünyada standart ve ölçü belirleyen bulgunuz, dünyaya sunduğunuz yeni kavramlar yok ise bunun nedeni ne diye sorun. Dünyada paranız kadar pasaportunuz aynı değerde önemlidir; o halde pasaportunuz dünyada ne denli güçlü, bakın. Üniversitelerinizin, enstitülerinizin, entelektüelinizin dünya ölçeğinde sıralaması ne? Sanatçılarınız, sporcularınız ne kadar gelişmiş, topluma mâlolmuş halde? Nüfusunuz ne kadar, ekonomiye katılanlar hangi kesimler, ne üretiyorlar, motivasyonlarının ölçüsü, ileriye yönelik beklentileri, hatta bunların üretim kapasiteleriyle dünyadakilerin mukayesesi ne? Bu nüfusun kaçta kaçı hakkınca vergi veriyor? Bu ne tür bir vergi? Bu gibi hususlara bakmadan enflasyon şu, faiz bu, dolar şöyle olursa avro bu olur, türü hesapların, bütçe tuttu veya tutmadı, ithalat ve ihracat oranı iyi veya kötü, bunların hepsi aslında sonuçları açıklar; sonra da bakabilirsiniz bütün bunlara. Örneğin Malezya, “Çin bana ekonomik ve askeri yönlerden saldırı planlıyor,”diyebilir. Ancak bu bilinmesi ve önlem alınması gereken bir husustur. Malezya’da devlet ne güne duruyor? Örneğin Brezilyalılar, “ormanları biz değil Amerikalılar yakıyor,” diyebilir. Ama tüm insanlar onlara diyor ki, “ne gerekiyorsa el ele verelim ve çözelim!” Yapılacakların yol haritasını belirlemek adına analiz yapmak şart; ama sonuç ifadelerinin analizi değil önce yapılacak olan. Halbuki bir ülkede ekonomik temellerin analizi veya elde edilmesi şart olan teşhis noktasındaki doğru bakış açısı budur ve böyle yapılmalıdır.

Refahta ve ekonomide temennide bulunmak yanlıştır, gereksizdir de. Zaten bir ülkede milli güç unsurlarının yarattığı değerler bütünü, ekonomik göstergelere doğrudan etki edecektir. Salt ekonomik göstergelere bakarak veya bakılmasını isteyerek, refahın güven ve istikrar içinde olduğunu tarif edemezsiniz.

BEŞERî GÜÇ

Ülkeler ve güçler, faklı kategorilerdedir, kültürel davranış şekillerinde ve kapasite değerlerindedir. Eğer bir ülke, şirket veya kurum, yeni bir alanda gelişmeye cesaret edecek, stratejisini ve politikasını değiştirecek ise bütün bunların varacağı seviye, potansiyeline, kapasitesine ve güç unsurlarının niteliğine ve ahengine bağlıdır. Örneğin Kanada ile bir Avrupa Birliği ülkesi olan Almanya, birbirinden farklı ülkelerdir. Aynı şekilde bir Orta Afrika veya Güney Doğu Asya ülkesine bakarken de çok detaylı konularda bilgi sahibi olmak zorundasınız. 

Olaylara salt ekonomi gözlüğüyle bakanlar başka sonuç elde ederler, güç hiyerarşisi kapsamıyla bakarlarsa başka. Doğrusu şu, ülkeleri pek çok noktadan analiz etmeniz gerekir. Ülkenin dünya üzerindeki yerinden okullarındaki yabancı öğrenci sayılarına, yeraltı kaynaklarından dünyada kendi kullanımları için kazandırabildikleri ortak stratejik yatırım alanlarına kadar bakmanız gerekir. Ben bunları ülke profili ifadesiyle açıkladım.

Şimdi şöyle düşünün, dünya döndüğünce, asıl aktörler, yerel, bölgesel ve küresel çerçevede sürekli gözlem yaparlar. Hakimiyet için çaba sarf edenler ve dünyada güçlü bir konumda yer alanlar, sadece kendi yereline, ülkesine bakmazlar, küresel bakarlar. Ancak, kendi ülkelerindeki nüfusu, milli güç unsurları ve burada ekonomi içinde, en verimli şekilde kullanırlar. Bu yetmez, dünyanın her yerindeki insan faaliyetine olan ilgi hiç bitmez. Güç mücadelesi içinde olanlar, kendilerine yakın buldukları alanlarda, ortaklıklarla veya başka şekillerde daha da güçlenecek bazı önemli hamleler için çalışmalar yaparlar. Burada salt jeopolitik bir anlatımım yoktur; esasen jeopolitik ve jeoekonomik bir anlatımla ilgilendiğime iyi bakmanızı isterim. Refah stratejisinde bu gibi hususlar büyük yer almaktadır.

BİLGİNİN GÜCÜ

Mikro ekonomide size bir açıklamam var. Şu an olanı yazıyorum. Yatırım bankaları, yatırımcı şirketler, küresel ölçekte rekabeti olan şirketler ve kurumlar, bütün veriyi, dünyadakilerin tümünü, hareketleri, eylemleri, gösterilen reaksiyonları, eksiksiz hafızaya kaydediyorlar. Buna bugünün araçları imkân verebilmektedir. Yeni yatırımlar da buralara yoğunlaşmış durumdadır. Bilginin gücü ortadadır. Bu tür küresel güçteki ülkeler, şirketler ve kurumlar, “durumu analiz edelim” dediklerinde, dosyalarca veriyi masanın üzerine koyuyorlar, analizleri için birçok yeni program çalıştırılıyorlar, bir sonuç değerlendirmesi için üst düzey uzmanların görüşüne başvuruluyorlar. Belki elde edilen sonuç şöyle oluyor; “Müdahalede bir saniye gecikme ve bununla ilgili kayıp şu kadar milyar dolar… Ekrana bir sözcük hatalı yazılmış, operatör bunu doğru değerlendirememiş…” gibi çok detaydaki ve derin mukayeseli sonuçlara bile ulaşabiliyorlar. Eğer alınan ders kıymetliyse sistemlerin sisteminde ne yapılması gerektiğini de işaret ediyorlar. Gelişme daima ileriye oluyor, hem herkesten önce ve özel noktalarda…

Bazı uzmanların “üzerinde çalıştım” dedikleri neler olabilir? Elbette toparlayabildikleri verilere dayanıyorlar. Bu kesimdekilerin uyguladıkları yöntemler daha önce tarifi yapılmışlara ve bunları literatür tarayarak elde etiklerine bağlı oluyor. Halbuki bilgileri literatüre, değişik kaynaklara yazanlar da insanlar, Çinli, Amerikalı, Alman, İngiliz…

Kurumların kullandıkları ekonomik tarifler belli, bunlar Amerika’da da aynı; kısa, orta ve uzun vadeli planlar, vs. Mesele bunların içinde neler var? Mukayeseler neye göre yapılıyor? Esasında ekonomiyi geliştirmek için, örneğin ne tür katı politik kararlar uygulanıyor? Rasyonellik nerede? Aslında her şeyin başında milli güç unsurlarının (ulusal gücün) gelişmesi veya gerilemesi hususları var.

Örneğin, bir ülke için JP Morgan’ın makro ekonomik göstergeleri iyileştirmesine veya kötüleştirmesine mi bakılmalı? Belirttiğim gibi, JP Morgan’ın elindeki veri seti çok geniş ve küresel mukayeselerle dolu, anlık, saniye değil, her bir salisenin verisini sorun hemen çıkartabiliyorlar. Ama bunlar sonuç! O da kendine göre bu sonuç setlerini değerlendiriyor ve bir ifadeye dönüştürüyor. 

Bizler elbette küresel çapta değerlendirme yapanlara bakacağız. Ama ülkeye veya şirkete özel hususlar var; insan yapısı, eğitimi, sosyolojisi, psikolojisi, politik beklentileri, vizyonu, gibi. Öyleyse refaha etki eden bütün unsurların ele alınması, incelenmesi ve değerlendirilmesi şarttır.

HEDEF REFAH VE GÜVENLİK

Hedef şu, aynı anda refahı büyütmek ve güveliği sağlamak. ABD’nin kendisi başka ülkelerden şeffaflık da ister, kendisine bağlı kalınmasını da. Kendisi dünyaya temel ekonomik verilerini de paylaşır, ulusal stratejilerini de… Sizden de böyle olmasını istemek onun yöntemidir, bir de kontrolü elden bırakmamak adına bu yöntem zaten böyle yapılmasını gerektirir. Serbest piyasa ekonomilerinde, dünya ticaret sisteminde, küresel eşitliklerde, ikili ve çok taraflı anlaşmalarda ekonomik verilerin ifade edilmesi gerekir, bunda sorun yok. 

Küresel dedim, hem içerideki hem de dışarıdaki piyasalar bilgi isterler, pozisyon alabilmek, kendi çıkarlarına göre hesap yapabilmek adına ileri sürülen verilere bakarlar. Veriler ne kadar açık ve doğruysa onlar da buna göre aktif olurlar. Aktif olmak demek değer üretmek demektir. Çok aktif olmak eldeki varlıkların değerlerindeki artış olması manasındadır.

Ancak peşinen, “dünya büyürse ben de büyürüm,” diye bir hevesle hareket etmeyin. Belki herkes büyürken siz büyüyemeyeceksiniz! Bu konu bütünüyle başka bir meseledir. Ortada para bolluğu olup olmaması, kaynaklara kolay ulaşıp ulaşamamak, konjonktürel etkiler, dünyadaki devrimsel etkiler, sizin beşerî gücünüzü neye göre motive ettiğiniz, hazırladığınız, geliştirdiğiniz, zamanında gerekli gelişme hamlelerini yapıp yapmadığınız, hedeflerinizin ve politikalarınızın isabeti, hepsi birlikte değerlendirilmesi gereken hususlardır. Bir de beklenmeyen doğal felaketler var. Ancak hepsi için bir büyük pahalı saat gibi ahenkle çalışan devlet var!

Benim gördüğüm şu, her şeyden önce ülkenin derli toplu, kapsamlı, gerçekçi, zamanın icaplarını karşılayan türden ve milli bir refah stratejisi olmalıdır. Buna bağlı olarak, ekonominin planlamamaları ve hedefleri ilgili aktörlerce hesap edilmelidir. Devlet ve belli kurumlar da aktörlerdendir, bunlar durumun gerektirdiği şekilde pozisyonlarını almalıdırlar. Burada zor olan ekonomi değildir, zor olan husus milli güç unsurları bütününün sevk ve idaresidir.

SONUÇ

Yatırım her alana yapılır. Yenilik derken hammadde kaynağına, beşeri güce, Ar-Ge’ye, üretime, kritik ürüne demek isteniyor. Rakipler anbean gözlenir, geç kalınırsa, o yapar piyasada belirleyici olur. Bu bir yarış! Yarışa çok sıkı, disiplinli, özverili çalışmakla hazırlanılır. Eğer tasarımında, hammaddesinde, piyasasında hakimiyet elde etmeden katma değeri yüksek ürün yapacağım derseniz, aslında başka bir şey yapmış olursunuz! Amaç değişimi yakalamak olmamalı, geç kalırsınız, değişimi siz yaratmalısınız, öncü ve kazanan olursunuz, milli gücünüz böyle yaparsanız artar!

Milli strateji dokümanları içinde de yer alabilir, başka şekilde de yapılabilir, tıpkı güvenlik stratejimiz gibi, bizim bir refah stratejimizin olması gerekir. Bu çatı bir doküman olacaktır. Ekonomik planlar buna bağlı yapılır. Politik ekonomi konusu bu şekilde de temellendirilebilir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Karadeniz Tahıl Koridoru Girişimi

DİĞER YAZI

Tarihin Farkında Olmak

Politika 'ın son yazıları

20 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
33 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
44 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
47 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
79 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme