Politika - Page 26

8 Ekim 2021

Kırılma Cilt I

Bu bir kitap olacak. Bu günü gününe tutulan notların birikimi ile gerçekleşecek. Geçenlerde bir twit attım ve ne dedim biliyor musunuz? Yazar adaylarına, günlük tutar gibi olanları not edin, bir ay sonra iki ciltlik eser sahibisiniz! Evet, böyle olduğunu size bizzat göstereceğim. Kitabın adını
asker
29 Temmuz 2017

Asker

Burada “gerçek asker” ile ilgili bir yazı okuyacaksınız. Nasıl? Kendi kültürel değerlerimizle
diplomasi-nedir
13 Şubat 2020

Diplomasi Nedir?

Bugün kendilerini deneyimli tanıtan bazı eski diplomatların belli bir kesiminde bariz yanlışlar
5 Temmuz 2018

Gelenek

“Şöyle bir geleneksel Türk tatlısı olan baklavaya ne dersiniz?” Bu cümlede konu
biz-demekten-kastedilen-ulus-ise-simdi-sirada-ne-var

“Biz” demekten kastedilen ulus ise şimdi sırada ne var?

17 Ekim 2013
1.2K views
24 mins read
Günümüzde bazı kavramlar diğerlerinden daha fazla tartışılmaya başlamıştır. Hatta tartışılmaz denilenler bile bunlara dâhil edilmektedir. Devlet, demokrasi, ulus, kapitalizm, liberalizm… Biz burada sadece ulus konusunu tartışacağız. Geçmişine ve geleceğine dair fikirler üreteceğiz. Çünkü Avrupalının “biz” demesiyle ortaya çıkan bu kavram şimdinin “biz” anlayışıyla aynı mı, incelememiz gerekmektedir. Giriş Biz kimiz? Biz kimsek oyuz. Bize bizden başkasının yararı olmaz. Biz kendi idaremizi oluşturalım… Biz üstün insan mıyız? Biz sıradan bir varlık mıyız? Vatandaş mıyız, ümmet miyiz, ulus mu, toplum muyuz, kitle mi?.. Anladım! Biz kendi kimliğimizi belirlerken koyacağımız tanım dahi bir diğerine bakarak olmalı! O kendine ne dediyse, bakıp ben de
hayirseverligin-gelecegi

Hayırseverliğin Geleceği

11 Ekim 2013
964 views
6 mins read
İnsanlığın iyi bildiği bir kavram: Hayırseverlik (Philanthropy). Hatta hayırseverlik ezelidir ve anlam olarak insanlıkla ve insanı sevmekle eşanlamlı tutulur. Çünkü her ne olursa olsun insan üstün bir varlıktır. İnsana yakın olmak, halini görmek ve anlamak, derdine ortak olmak, yardım etmek, bağış yapmak, kalkındırmak, sevmek, empati yapmak gibi konular hayırseverlikle değerlendirilir. Hayırseverlik ve hayır işleri toplumların doğrudan refah ve güvenliğiyle ilgili görülmez. Çünkü insanın diğerine yardımı fiziken mümkün değilse bile, kalben gerçekleşmesi dahi yarar sağlar. “Biz çok hayırseveriz…” diye böbürlenmek, işin içine “kibir” girdiğinden pek sevilmez. Bir kere hayırseverliğin azı çoğu olmaz. Hele bir de yapılan hayrın övünme ve çıkar sağlama
olanlar-uzerine-bir-beyin-firtinasi

“Olanlar” üzerine bir beyin fırtınası

10 Ekim 2013
1K views
10 mins read
Sizlere sırasıyla; esas olanı, yanlış olanı, ardından doğru olanı, kişisel olanı, akıllı olanı, başa gelecek olanı, özde olanı, muttaki olanı ve sonuçta gerekli olanı takdim edeceğim. Böylelikle bir beyin fırtınası yapma sürecimiz gerçekleşmiş olacak. Kişiye, topluma ve politikaya ayrı ayrı odaklanalım. Çağdaş, pratik ve mantık süzgeciyle düşünelim. Sadece kendimizin girebileceği bir kapının arkasına değil, öncelikli olan sorumluluğumuza dair bir tespit yapacağız. Hatta bir ders çıkaracağız. Esas olan Öncelikle anlatılmak istenen şudur: Şimdi’nin değerini hakkı bilerek vermek ve alanımızda sorumlu davranmaktır. Ancak önemli bir konu daha var. Örneğin 2050’lere gelindiğinde torunlarımızın daha adil ve sorumlu bir tavırla insanlığa ve dünyasına yararlı
kuresel-kent-devletine-gecis-mi

Küresel kent devletine geçiş mi?

9 Ekim 2013
2.3K views
9 mins read
Küresellik kavramı halkın yararına olan alanlara nasıl yansır? Küreselleşme ile devletler giderek mecburiyetlerin getirdiği etkilere mi maruzdur. Küresel ölçekli çabaların her biri ortaklaşa süreçlerin verimliliğini ortaya koyuyor mu? Öyleyse halkın yaşamsal alanlarına ait konulara ilgisini nasıl açıklayabiliriz? Yeni dünya düzeni kent devletlerini mi zorluyor?
kuresel-degisim-ve-saf-insanin-sorumlulugu

Küresel Değişim ve Saf İnsanın Sorumluluğu

7 Ekim 2013
1.4K views
12 mins read
İnsanlık çaresizliğine bir isim mi arıyor? Olup bitene bakıldığında etrafımızı saran “kendi çalıp kendi söyleyen” türden baskın bir kültür mü var? Hatta bu olup biteni tüm insanlığa mı maledeceğiz? Suçlu ve masum kim? Zaten her şey değişim içinde de; bir de insanlık adına bir kesim inisiyatif alıp şartları belirliyor ve böylelikle düzen kendini değiştiriyor. İnsan çevresini bu değişime uydurmaya çalışıyor. Peki, kim ne tarafta? Yaşadığımız dünyada bildiği yolda gidenler de kendini yeni olarak tarif edenler de var. Bütün bunlara karşı, yolunu sürekli merkezde, yani doğruda tutan ve saf kalmayı başaranlar varsa, bu kesimin önlerindeki ev ödevleri neler? Anthropocene Dönem –
kontrole-kontrol-netizenlerle-netpolitisation

Kontrole Kontrol: Netizenlerle Netpolitisation

3 Ekim 2013
1.1K views
13 mins read
Bir an için yaşamı kendi kurallarına göre değerlendirelim. İlerleme bile insana bedel ödetir. Değil mi? Eğer ülke lideriyseniz halkınızı, eğer paranın lideri veya bilim ve teknolojinin lideriyseniz dünyayı kontrol etmelisiniz. Kontrol edilen ise kendini özgür hissetmek ister. İşte size bir anlaşmazlık: Kontrol edenler ve edilenlerin bir örneği… Sonuç nereye gidiyor? Netizen’e mi? Netpolitisation’a mı? Yeni Buluş İnternet Diğer her buluşta olduğu gibi sırası geliyor ve (örneğin) internet yokken icat ediliyor. Sonra yaygınlaşıyor. Yoğun şekilde kullanılıyor. Yatırımcılar büyük yatırımlar yapmaya başlıyor. Gençler sürekli uygulamalar geliştiriyor. Yeni iş imkânı bulunuyor. Ekonomide kapasite yaratılıyor, hem de katma değeri bir iş kolunda… İnsanların günlük
irenizme-duyulan-ihtiyac

İrenizme Duyulan İhtiyaç

2 Ekim 2013
1.1K views
5 mins read
İnsanlar konuşma, iletişim kurma ve kendini ifade etme yeteneği ile donatılmış, bu yolla bilinç atmosferine katkı sağlayan ve dünyada gelişmenin bir anlamda motoru olan üstün varlıktır. Öyleyse bir an için konuşmada ve iletişimde ne sorunumuz var diye düşünelim. “İrenizm” kavramını hatırlayalım. Tam karşılığı “iletişimde barış” olarak ifade edilebilir. Bizim için yeni bir şey değil. Ancak bunun iyi bilinip kurallarının belirgin olarak açıklanmış olmasına rağmen toplum liderlerinin, politikacıların veya kamuoyu huzurunda beyanat verenlerin nezdinde yansıması ne derece etkin kullanılıyor? Biraz bu konuya yaklaşmamızda yarar vardır. Batı kültürü, iletişimin ve bu bağlamda medyanın olanca gücüyle topluma etkili olmasını görünce çok önceleri irenizmin
kavramsal-icgudu

Kavramsal İçgüdü

2 Ekim 2013
976 views
13 mins read
İnsan kavramlarla yaşayan bir canlılardır. Bilgi ve kendini ifade yeteneği ile birçok donanıma sahip olma gücü sayesinde insanın dışa vurumu kavramsal kökeniyle açıklanabilir. Ben buna “insanın kavramsal içgüdüsü” diyorum. Bilgi insana verilmiş bir güçtür. Edinimlerini de verili olanların üzerine inşa eder. İnsan bilmek ve bilgiyi yönetmekle olan kabiliyetiyle kendini ispat etmektedir. İspat etmeyi, bir şeye karşı olmaya değil, aslında bir şeye bağlı olmaya dönük okumak gerekir. Düşünceme göre iki tür kavram vardır. Birincisi benim “ilahi uyuma dayalı” dediğim, insanlık var olmadan önce de kâinatın sahip olduğu kültüre ilişkin kavramları kapsar. İkincisi ise “iradeli üstün insanın” atanması ile başlayan süreçte ortaya
kamusal-alan

Kamusal Alan

1 Ekim 2013
2K views
4 mins read
Bir an için algıda meydana gelen farkın içinde yaşadığımız alanı daraltabileceğini düşünelim. Göreceğiz ki bundan en fazla kendimiz zararlı çıkarız. Nasıl mı? Kamu ile başlayalım ve kamusal alanı gözden geçirelim. Belki geniş olmanın bir yolunu bulmuş oluruz. Kamu Sözlük anlamı açık olan “kamu” sözcüğünün kullanıldığı yerlere bakınca, üzerine fazla anlam yüklemenin olumsuz yanlarını da üslenmiş oluyoruz. TDK sözlüğünde, halkın bütünü, halk, amme; halk hizmeti gören devlet organlarının hepsi anlamında tarif edilmektedir. Öz Türkçede bütün ve hepsi anlamında kullanılmaktadır. Öncelikle Avrupa’da Aydınlanma döneminde ve daha sonra Fransız Devrimi ile dünya siyasal sistemini oldukça etkilemiştir. Burada ön plana çıkan “public” kavramı bir
kentlesme

Kentleşme

1 Ekim 2013
1.6K views
6 mins read
Muttaki üretmeyi ve yaratmayı, sistemli ve organize olmayı kentlerde ispatlama çabasındadır. Bu onun en önemli kolaylığı ve sinerjisidir. İnsanın refahı ve güvenliği için kent vazgeçilmezdir. Ama kentli olmak ayrı bir olgudur. Kenti yaratan muttaki kendi içinde bir çelişki yaşar. İçlerinden bazıları kentli olmamak için ayak direr. Kent başlangıçtan bu yana insanın başlıca yaşam, sığınma, kolaylık bulma gibi yararları ile tercih ettiği bir organize ve ortak çıkar alanıdır. Bütün bu kabiliyetleri ile kent insanın yarattığı ama bireysel yaşamı düzenleyen sınırları içeren bir yerdir. Kent alanının şekillenmesi, standartlarının belirlenmesi, dokunun oluşması ve ihtiyaçların karşılanması kültürel endüstrinin ana motorudur. Kent insanın yaşamı için

Yazı Arşivi

DÖNBAŞA