Sıfır Kayıplı Savaş Hayal mi?

5 Ağustos 2023
Okuyucu

Terimleri yerli yerinde kullanalım, polemoloji bunu gerektirir! Sıfır Kayıplı Savaş hukuki gerekçelere dayanır, ancak uyan var uymayan da! Bu konuya bakılarak hem insani hem de askeri yönden farklı yorumlar yapmanız mümkündür. Ben sizin adınıza, ülkemizde teknik bütünlük yönüyle yeterince tartışılmayan, ama savaş bilimi açısından önem arz eden, bugünümüze ilişkin önemli konuyu tartışmaya açıyorum. Makalenin içinde neler var? Sıfır Kayıplı Savaş, Ukrayna-Rusya savaşının bu yönlerden irdelemesi, İHA ve SİHA’lar, robotik sistemler ve gelecekte daha fazla tartışılacak olan savaş hukuku sorunu, Neo-Medievalizm ve Beşinci-Altıncı Nesil Savaş konular.

KONVANSİYONEL SAVAŞTA SIFIR KAYIPLI SAVAŞIN GELİŞİMİ

Sıfır Kayıplı Savaş konusunun gelişimiyle başlayalım. Bu terim nereden çıktı? NATO, Kosova’daki müdahalesinde bu kavramla yola çıktı, Sıfır Kayıplı Savaş (SKS, Zero-Casualty Warfare, ZCW). Amacı, savaş hukukunu tam olarak kullanmak ve sivillere zarar vermemek (başka tabirle sıfır zarar). Bir konvansiyonel savaşta sivillere zarar vermeden harekât gerçekleştirmek için hukukçular her noktada görev aldılar. Silahlar ve taktikler buna göre seçildi. Örneğin bir nokta hedefine 250 lb bomba gerekliyse bunun üstüne çıkılmadı, DMPI noktası titizlikle seçildi, en uygun vuruş hassasiyetine sahip ateş unsuru seçildi ve bütün bu gibi askeri planlama detayları, bir hukukçunun onayına tabi tutuldu. Tam tersine Sırplar NATO’nun bu hassasiyetine uyulmadığını gösterebilmek adına bazı sahte operasyonlar düzenlediler.

Bu tür bir savaş aynı zamanda NATO ülkelerine yeni bir silahlanma, taktik doktrin ve eğitim yöntemleri belirleme imkanlarını sunmuştur. Ar-Ge faaliyetlerinde ve silahlanmada yenilik aranması söz konusu olduğundan ilgililerce giderek bu yönde çözümler aranmıştır. Bunun beraberinde savaşan veya savaşa hazırlanan taraflara karşı üstünlük kuran ve katma değer yaratan hususlar öne çıkarılmıştır.

Sıfır Kayıplı Savaş, siyasi ve askeri zorunluluk, mümkün olduğunca kendi kayıplarını önleyen, kaynak sarfını en aza indiren, asker olsun silah olsun, arızi ve tali kayıpları sıfıra kadar indiren, fakat düşmanı kısa zamanda ve beklemediği noktalarda vurabilen, akıllı silahlar ve taktikler için geçerli, hedefe doğrudan odaklanmayı gerektiren, minimum risk alan bir yöntemi kapsar. Haliyle bu tür bir yöntemi gerçekleştirebilmek için bütün silah sistemlerinin ve bunları kullanacakların teknoloji ile donanmaları gerekmiştir. Yani bugün Zero-Casualty Warfare, içinde yapay zekâ donanımlı akıllı teknolojiye sahip ve gelişmiş her bir hassas silah, mühimmat ve teknik bu şekildedir. Bu yeni teknolojik silahlar ve gereçler uzaktan kumanda ve güdüm gibi sistemleri kapsadığından, sistemler ve taktikler bazında yeniden düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur. Örneğin silah sistemi havada hedef üzerindeyken, onu kullanan asker çok uzaklarda yerde savaşır oldu. Hal böyle olunca bu sistemler için iletişimin tam ve kesintisiz olması, sistemlerin çoğunlukla uzaydan desteklenmesini gerektirdi.

HUKUK

1977 tarihli Cenevre Protokolü’nde taraf devletlere sorumluluklar yüklenir: Savaşanın görevi, bir saldırı gerçekleştirmeden önce, “saldırıya uğrayacak hedeflerin […] askeri hedefler olduğunu doğrulamak için mümkün olan her şeyi yapmaktır”. Uygulanabilir önlemler, “insani ve askeri mülahazalar da dahil olmak üzere, o sırada geçerli olan tüm koşullar dikkate alınarak uygulanabilir veya pratik olarak mümkün” önlemler olarak tanımlanabilir.

Bu anlaşma, savaşçılara, silah sistemlerine, hedeflemeye, saldıran ve savunan taraflara, orantılılığa belli sorumluluklar yükler. Örneğin hedef önemli mi, acil mi, kanıtlanmış bir hedef mi (istihbarat tam mı), en uygun silah ve atma vasıtası ne, hangi hava şartlarında en uygun görüş ve vuruş sağlanır, siviller, onlara ait varlıklar ve kültür varlıkları korunuyor mu, risk varsa en aza indiriliyor mu, gibi hususlarda her şeyin belirginleştirilmesi gerekir.

Protokole taraf olan devletler var, olmayan devletler de. Ancak yine de teamül hukuku gereği bir bakış açısı kabul edilebilir. 

KLASİK RUS ORDUSU UYGULAMASI

Sıfır Kayıplı Savaş kavramı, asıl olması gereken “asker askere” bir savaşın ifadesidir. Cenevre Anlaşması gereğince sivillere zarar verilmemesi gibi önemli bir işlevi yerine getirir. Ancak Ukrayna’daki savaşta görüleceği üzere pek çok noktada Ruslar sivil ölümlerine ve sivillerin maddi ve manevi açılardan zarar görmelerine sebep olmaktadır. Bu durumda NATO için önemsenen bu yapının, yani hukuki uygulamanın, daha yakın dönemde icra edilen bir harekât olmasına rağmen Rusya tarafından göz ardı edilmesinin, böylesi bir ciddi tezattın mevcudiyeti söz konusudur.

Ruslar, Ukrayna’da değişik noktalarda azami hasar verdiren, Ukrayna halkını Kiev yönetimine karşı durmalarını kışkırtmayı hedefleyen ve diğer açıdan topluca Ukraynalıların ve ordunun harbe devam azim ve iradesini kırmak amaçlı, kasıtlı ve bazen de dikkatli bir harekâtı gerçekleştiremediklerini açık edercesine taarruzlar gerçekleştirmekteler. Bu amaçla Ruslar, havadan, denizden ve karadan atılan bombalar, füzeler ve değişik roket atarlar kullanmaktalar, kentleri adeta topa tutmaktalar, keskin nişancılarla sivilleri hedef almaktalar, askeri lojistik merkez dedikleri yerlere önemli atışlar yapmaktalar, velhasıl hukukla pek ilgilerinin olmadığı gayet açık olan bir zarara sebep olmaktalar. Ayrıca, burada Rus ordusu deniyor ama içine girip bakıldığında, paralı asker şirketlerinin (Mercenary Company, MC) gerçekleştirdiği hukuksuz pek çok konu da gözler önünde gerçekleşmektedir. Şimdiden kentler, sanayi tesisleri ve tahıl silahları harap olmuş durumdadır. Bu durum Rusların modern ve insani anlayışla bağdaşmayan, çok klasik yaklaşımları içeren bir savaşma yöntemini uyguladıklarını göstermektedir. Bütün bunların “katliam” görüntüleri halinde medyada kanıtları da bulunmaktadır, bağımsız gözlemciler raporlarını tutmaktadırlar. 

PARAMİLİTER GÜÇLER

MC’lerin durumu sadece Ukrayna’da değil, dünya çapında düşünülmesi gereken ciddi bir konudur. Örneğin, ABD veya Rus fark etmez, bu tür paravan ve gizli/örtü kullanarak operasyon yapan askeri yapıların, başta tabirle paramiliter güçlerin, özellikle hukuktan kaçmak için varlığını sürdürmelerin mevcudiyetine şahidiz. MC’lerin yaygın hale gelmeleri uluslararası hukuka incelemesi gereken yeni bir pencere açar. Hukuk, güçlüden veya kazanandan yana olmamalı, mağduriyeti esas almalıdır. Zira bugün görüldüğü üzere, sıfır kayba (ZCW) karşılık bu hukuksuz MC kullanımı söz konusudur, önemle üzerinde durulmalıdır. Ancak ben bu duruma “neo-medieval” (Yeni Orta Çağcı) demek suretiyle, “post-modern” dönemin çarpıklığı gözüyle baktığımı ifade edeyim.

SIFIR AYAK İZİ

Gizli ve örtülü harekattan söz etmişken, konumuzla ilgili yeni bir kavramdan söz etmeliyim. O da “sıfır ayak izi”(zero footprint). Operasyon yapana hukuki bir mesuliyet yüklemek istemediğinizde bu tür yöntemleri uygularsınız, hem kimsenin ruhu duymadan işler yaparsınız hem de fail arasalar yeterli bir kanıt bulamazlar. Bakmayın burada da “sıfır” sözcüğü kullanılıyor; ancak esasında bu durum “Sıfır Kayıplı Savaşın” ruhuna terstir.

TERÖRİZM

Sıfır kayıpla ve hukukla ilgili bir diğer husus da gerilla harbi konusu olmaktadır. Teröristler ve gerillalar yöntemsel olarak sivil halka zarar vererek silahlı propagandasını yaparlar. Teröristler insanlık dışı bu yolla amaçlarına ulaşmayı esas alırlar. Teröristlerin ve gerillaların bu yöntemi bütünüyle hukuka terstir, bir insanlık suçu konusudur. Örneğin uzun yıllar Türkiye’de yıkıcı ve bölücü faaliyet içinde olan PKK/KCK terör örgütü, açıkça sivillere yönelik katliamlar gerçekleştirmiştir, bütün belgeler ortadadır, hatta eylemlilik gösterebilmek adına bazı girişimleri devam etmektedir. 

Şimdi sorabilirsiniz, NATO sıfır kayıpla ilgili o denli titiz bir kurum ise neden terörle ilgili konularda çifte standarda göz yumabiliyor? (NATO, 11 Eylül’de, New York’ta Dünya Ticaret Merkezi kulelerine saldırı olduğunda tereddütsüz 5. Maddeyi işletmiş idi.) Hatta, bazı başat güçlerin neden bazı terör örgütlerini beslediğini de sorabilirsiniz. 

OTOMASYON SORUNU

Topluca, uzaktan kumanda ile çalışan insansız hava ve deniz vasıtasına drone (dilimizde dron olarak da yer aldı) denir. Açık şekilde, İnsansız Hava Aracı (İHA, UAV), Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA, AUAV) veya İnsansız Deniz Aracı (İDA, UMV), Silahlı İnsansız Deniz Aracı (SİDA, AUMV) da denmektedir. Drone terimi uzaktan kumandalı kara vasıtaları için kullanılmaz. Bunlara daha çok robot denir, ama bu terim de tartışmalıdır. Örneğin bir uzaktan kumanda ile çalışan (mekanik ve elektronik sistemlerden meydana getirilen) patlayıcı imha aracı ile tam otomasyona haiz, yani gerçek robot fonksiyonlarını içeren (yapay zekâ ile desteklenmiş), örneğin robot-köpek esasen birbirinden çok farklı araçlardır. 

Öyleyse şimdi ileri doğru bakalım, dronlar ve robotlar uzaktan kumandalı veya tam otomasyona da sahip olabilirler, bunlara ait çeşitli örnekleri bulabilirsiniz. Hatta uçak sistemleri için de artık bu yönde gelişmeleri bulabilmeniz mümkündür. Çünkü, bilinen kumandalı hava araçları, idare edilmesini sağlayabilmek amacıyla, nispeten düşük süratlidir ve amaca göre imal edilen, dolayısıyla bazı kısıtlara sahip olan savaş araçlarıdır. İnsansız Uçak Sistemleri (İUS, UAS) ise tam otomasyona haiz olmak durumundadır. Bunun nedeni, savaş aracının, uzaktan kumanda ile çalışamayacak ölçüde çok hızlı karar alabilmesi şartının olmasıdır. Düşünürseniz, sesten hızlı uçacak, fazla G kuvveti ile çalışılacak, karşısındaki İUS ile hava muharebesine girecek, bütün bunlar savaş aracının kendi kararlarını verebilmesi demektir. Bunun için de yapay zekâ sistemleri tam otomasyonu sağlamaktadır. 

ABD’de yapay zekâ pilotluk yaptı ve XQ-58A “Valkyrie” hayalet insansız hava aracını 3 saat boyunca uçurmayı başardı. Demek ki gelecekte şöyle olacak, gökyüzünde yapay zekâ pilotlarının uçurduğu hayaletler istediklerinde hedeflerine bomba atabilecekler!..

Gelişmeler incelenirse yakın dönemde tam otomasyona sahip savaş araçları her yerde olacaktır. Bu sadece hava araçları için geçerli değil, elbette ki tam otomasyona haiz deniz ve kara araçları için de geçerlidir. Hatta bazı tür insansı robotların (humanoid robot) asker olarak cepheye sürülebileceği zamanlar çok uzak görülmemektedir.

Gelişmeleri ve yeni sistemleri takip edeceğiz. Konumuzla ilgili buradaki asıl sorun sahası, Sıfır Kayıplı Savaş ile ilgilidir. Öyle ki, yapay zekâlı sistemlerin insana zarar verip vermeyecekleri konusu henüz belirgin değildir, bu konuda bazı çekinceler vardır. O halde uzaktan kumandalı sistemlerle Sıfır Kayıplı Savaş yapmak mümkündür, ancak bu da kullanıcıya bağlı bir husustur.

UKRAYNA-RUSYA SAVAŞINDA DRONLAR

Ukrayna ile Rusya drone operasyonlarını nelerle ve nasıl gerçekleştiriyor? Bilindiği gibi Ukrayna ordusu deniz ve hava vasıtalarıyla zaman zaman etkili taarruzlar gerçekleştiriyorlar. Bunu köprü ve gemi tahribi, Moskova kentine taciz, gibi gerçekleştiren Ukrayna ordusu yoğun olarak SİHA ve kamikaze drone da kullanmaktadır. Ukrayna’nın elinde örneğin Türk yapımı TB-2 sistemleri de bulunuyor. Ayrıca ABD yakın zamanda tam otomasyona sahip yapay zekâ ile çalışan kamikaze dronlar (Phoenix Ghost) da verdi. Bundan başka yeni gündeme gelen mikro drone Black Hornet (Norveç yapımı) de söz konusudur. Ukrayna’nın kullandığı sistemler eğer askeri hedeflere yöneldi ise sıfır kayıplıdır.

Buna karşılık Ruslar kendi dronlarına ilave olarak son zamanlarda daha çok İran yapımı kamikaze dronları kullanmaktadır. Ancak bu dronlar sıfır kayıplı değildir.

STRATEJİK SABOTAJ

Son Ukrayna deniz-yüzey dronu ile gerçekleştirilen Kırım-Kerch Köprüsü ve Novorossisyk Limanı saldırıları stratejik hedef kategorilerini işaret etmektedir. Bunu askeri operasyondaki karşılığı stratejik sabotajdır. Bu tür hedeflere taarruzlar örneğin dünya petrol veya tahıl fiyatlarında değişime neden oluyor ve ayrıca hedef ülkenin ekonomisine etki ediyorsa, buradan çıkarılması gereken sonuç, sıfır kaybın dışında amaçların olabilmesidir. Öyleyse Ukrayna’nın kullandığı sistemler eğer stratejik hedeflere yöneldi ise sıfır kayıplı değildir.

BEŞİNCİ-ALTINCI NESİL SAVAŞ

Halen savaş bilimi (polemoloji) tarifleri insanlığın Dördüncü Nesil ile Beşinci Nesil Savaş arasında bir yerde olduğumuzu işaret ederken, ben size geleceğin sorunlarını da yorumlayabilmemize imkân vermesi amacıyla, Altıncı Nesil Savaş modelindeki yapay zekânın fonksiyonunu da kapsayarak, bir hatırlatma yapmak isterim. Çünkü Dördüncü Sanayi Devrimi içindeyken, insanlık neo-medievalizmin kıskacı arasına da girmiş bulunmaktadır. Teknoloji insanlığı, hukuku ve savaşma biçimlerini alabildiğine zorlayacak! Daha önceleri neo-medievalizmi yazdım, bunda, alabildiğine çıkarların korunması, agresif politikalar, hızla rakiplerin elemine edilme çabası, siber yöntemlerin kullanılması, stratejik hedeflere sabotaj düzenlenmesi, ilave olarak, terör ve paramiliter güçlerin vekaletçiler (proxy) meseleleri yer alıyor, yaratılan istikrarsızların yönetilmesi hedefleniyor. Kısaca her şeyin hibrit biçimi var, savaş alanlarında bile bu durum böyle. İşte tam bu noktada çeşitli güç odaklarınca Sıfır Kayıplı Savaş meselesine olan uyumluluk hep tartışılır bir konu olacak.

SONUÇ

  1. Benim burada ifade etmek istediğim, savaşlarda (çatışmalarda) sivillere zarar verilmemesi yönündedir. Silah sistemlerinin ve taktiklerin buna göre seçilmesinde ısrarcı olunmasını öneriyorum.
  2. Ortaya çıkan tabloya bakılırsa, Ukrayna’daki savaşta Ruslar sivilleri düşünmüyor, bu bugünün ciddi bir meseledir.
  3. Gelecek için ise yapay zekâlı her tür savaş aracının hukukiliğinde sınırlamalar getirilmesinin mecburiyetini hatırlatırım. 
  4. Yine de karamsarım, gidişat öyle ki neo-medievalizm güçleniyor!

Güvenlik 'ın son yazıları

60 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
92 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
149 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
193 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
220 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme