Stratejik Daralma

17 Ağustos 2023
Okuyucu

Mevcut gelişmelere bakılırsa Ukrayna’dan küresel alana yayılan bir stratejik zorluk hali söz konusu. Öncelikle Rusya ve ABD arasındaki son gelişmeleri inceleyelim. Bu güçlerin stratejilerine, açıklamalarına ve kendilerine göre yeni attıkları jeopolitik adımlarına bakalım. Farkındayızdır, bu ülkeler küresel tehdit algısını giderek artırıyor. Nükleer olanlar dahil küresel silahlanmadaki artışın nedenlerini açıklayalım. İşte bu noktada Türkiye açısında da sürdürülen politikayı analizim edelim.

XX. YY’ın başından bu yana gerginlik yaşıyoruz, savaşıyoruz, silahlanıyoruz… Dünya Savaşları (1914-1945 arası), nükleer silah kullanılması (Hiroşima ve Nagazaki’ye atılanlar) ve Soğuk Savaş (1947-1991) dönemlerinin toplamında, yaklaşık 80 yıldır, güya insanlık ve özelde başat ülkeler (Britanya, Fransa, Almanya, Amerika, Rusya, vs. derken şimdi Çin ve Hindistan bu kervana eklendi) karar verdiler; silahları kontrol edelim ve nükleer silahları azaltalım dediler.

Rusya, 2014’te Kırım’ı işgal etti, bu karşı tarafa bir meydan okuma sürecinin başlangıcıydı. Rusya şunları demek istedi: Birincisi, Karadeniz’de varlık gösterebilmek için Kırım çok önemli ve ben burayı asla Ukrayna ile paylaşamam. İkincisi, Rusya’nın Soğuk Savaş sonrasında başlatılan süreçte NATO ile ortaklık, ABD ile stratejik işbirliği ve nükleer silahların azaltılması adına atılan bütün adımları terk ediyorum, NATO’nun genişlemesini asla kabul etmiyorum. 

Arşivime bir göz attım henüz Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik kapsamlı işgal harekatının 3 gün öncesinde, 21 Şubat 2022 tarihinde, Avrupa Güvenliği, Nükleer Tehdit ve Ukrayna başlıklı bir yazı yazdığımı gördüm. Bu yazıya göz gezdirdim ve kendi kendime şöyle dedim: Bugün böyle sonuçlara gelineceğini ben gördüm de Rus liderler mi göremedi? Gördü ama bununla mücadele edebileceğini de düşündü, şimdi bu küresel sürtüşmenin içerisindeyiz. (Bkz: https://politikmerkez.com/konular/guvenlik/avrupa-guvenligi-nukleer-tehdit-ve-ukrayna/)

Biz bu hususların bu şekilde geliştiğini en açık biçimde ne zaman anladık? Biden ve Putin Ukrayna’daki savaşın hemen öncesinde Cenevre’de bir araya geldiler (15-16 Haziran 2021) ve esasen bu müzakereyi yaptılar, anlaşamadılar. Eğer anlaşabilselerdi dünya bugün bu gerilimi yaşamayacaktı, bu denli silahlanma olmayacaktı ve ekonomiler bozulmayacaktı, ama önemlisi, Ukrayna halkı bu zorlu savaşta olmayacaktı.

Hatırlıyorum da Rusya, 1991’den itibaren ABD ve NATO ile birlikte hareket edecek pek çok anlaşmayı imzaladı, hatta 2021’e kadar Rusya’nın Brüksel’de NATO karargâhı içinde bir irtibat ofisi vardı. Şimdi ne oldu da dünya bu serzenişleri işitiyor? Çelişki kimde? İtiraz niye? Vladimir Putin idaresindeki Rusya Federasyonu bir karar verdi: “ABD’nin hükümranlığı altına girmeyeceğiz!” Soğuk Savaş’ta ABD’ye yenik düşmüşlerdi. Şimdi, 2014 sonrasından başlayarak, eski gücüne kavuştuklarına göre, Çin ve diğer başka güçleri de beraberine alarak, “çok kutuplu dünya” formatına dönebilirlerdi! 

SİLAHLANMA STRATEJİSİ

En çok silahlanan ülkelerin başında Rusya, Çin ve ABD gibi başat ülkeler bulunmaktadır. Bu ülkelerin, dünyada hakimiyeti ele geçirmek veya elde tutmak, gibi bir rekabet meseleleri var.

Hatta jeostratejik gereksinimleri de ileri sürebiliriz, bu noktada Rusya örneği açıktır. Rusya’nın coğrafi açıdan gezegenin en büyük ülkesini elinde tutabilmek için çok fazla asker ve silah bulundurma zorunluluğu vardır. Koruması gereken Arktik bölge, Atlantik’ten Pasifik’e koca kıta ve bir büyük yay şeklindeki Baltık’tan Karadeniz’e, sonra Hazar’dan Çin’e uzanan bir alana sahiptir. Bir stratejist olarak söylemeliyim, herkes bir şeyi düşünebilir ama böylesi bir coğrafya öyle kolay korunamaz. Ama elbette bu insanlık adına Ruslara bir yanlış yapma hakkı vermez, bunu da işaret etmem gerekiyor. Aslında zorluk da bu!

ABD’nin pozisyonu nasıl? İki Dünya Savaşından galip çık, bir çok ülkeyi savaş sonrası yapılan anlaşmalar gereği güvenlik açısından bağla, onları kendi sorumluluğu altında tut, üstüne Soğuk Savaşı kazan, SSCB’yi dağıt, ona da bazı anlaşmaları imzalat, bugünün dünya düzeninin bütün standartlarını, kurallarını ve kurumlarını belirle, dünya coğrafyasının tamamında asker bulundur ve silahlanma, bu olabilir mi?

Rusya ve ABD adına düşünün, bu jeopolitik dengeyi yumuşak şekilde oluşturmak da zor. Buna ilave Çin bir hayli güçlü geliyor. Avrupa bir ara silahlanmayı ikinci derecede önemli görüyordu, Ukrayna savaşıyla beraber tekrar birinci dereceye aldı. Okyanusya en hızlı silahlanan bölge. Pasifik bu silahlanma konusunda oldukça ileri gitti. Halen bu güçlerin ve sahaların silahlanmaları devam ediyor, anlaşmalar yapıyorlar, bazen kendi öncelikleri ve inisiyatifleriyle bozuyorlar, dünyanın diğer taraflarına sordukları yok, ama aynı zamanda silahlanma ve nükleer sorunlar bakımlarından en çok sesleri çıkanlar da bunlar!

ABD STRATEJİSİ

ABD ne yapabilir? Moskova’yı Batıya çekebilmeyi arzular ki öyle yapıldı. Rusya’yı parçalamak isteyebilir ki bu artık biraz daha zor. Olsa olsa nüfuz alanlarındaki ülkeleri Batı kampına çekilebilir, bugün olanların büyük kısmı da bu strateji üzerinedir.

Önce RAND Corporation’un bir raporunu aklıma getirdim. Bu 2019 tarihli raporun adı, Overextending and Unbalancing Russia, Assessing the Impact of Cost-Imposing Options. (Rapora ait brifingin linkini vereyim: https://www.rand.org/pubs/research_briefs/RB10014.html ) Burada da görüleceği üzere ABD her şeyin hesabını yaparak bugünlere geldi, tesadüf yok! Tedbirlere bakın: Ukrayna’ya yıkıcı silahlar verin (burada savaşı teşvik de var), Suriyeli isyancılara verilen desteği artırın (Türkiye ile yakından ilgili), Belarus’ta rejim değişikliğini destekleyin, Güney Kafkasya’daki gerginlikten yararlanın, Rusya’nın Orta Asya’daki etkisini düşürün, Moldova’daki Rus varlığına itiraz edin. Anlaşılıyor mu?..

Bu noktaya ek yapmak gerekebilir, çünkü ABD, Balkanlardan Ege Denizi ile Ukrayna hattını inşa ederken Türkiye’nin hassasiyetlerini bir tarafa koydu. Benzer konu Doğu Akdeniz için de söylenebilir, Suriye ile Güney Kıbrıs hattıyla. ABD’nin bu iki hattaki tercihleri (Yunanlılar ve Rumlar) bölgede bir sorun konusudur.

RUSYA STRATEJİSİ

Kremlin ABD’nin ne yapmak istediğinin farkında, kendine göre karşı hamleler yapıyor olmalı. Belki her şey Rusların düşündüğü gibidir, belki değil; belki de ortaya bu yönde bir güç mücadelesi sonucu çıkacak, şimdiden karar noktasını bilemiyoruz, çünkü çok fazla etken ve değişim var. 

Son bir kaç gündür, Kremlin’den güçlü biçimde sesler yükseliyor, NATO, silahlanmanın artışı, nükleer silahların yayılması, bunlarla ilgili olarak suçun NATO’da olduğu hakkında. Konu içine kâh Ukrayna’nın NATO üyeliği katılıyor kâh NATO’daki silahlanmaya dikkat çekiliyor. Hatta öyle ki, Çin’i kendi cephelerine çekmek adına sözler sarf ettiklerine bile şahit olabiliyoruz. Avustralya, Britanya, Amerika arasında nükleer denizaltı konusunu da kapsayan anlaşmayı kastederek şöyle diyorlar: AUKUS örnektir!

Bu çıkışın veya serzenişin üç amacı olabilir: Birincisi, kendilerini masum, rakiplerini yayılmacı ve anlaşmaları yok sayan taraf göstermek, kendilerine daha fazla taraftar toplamak. İkincisi, Ukrayna savaşı cephelerinde veya dünyanın değişik alanlarındaki nüfuz alanlarında silahlanma ve nükleer yayılma bakımından bir el yükseltme girişimi öncesinde ortamı hazırlamak, tehdit etmek. Üçüncüsü, artık baskıların üstesinden gelemiyoruz, sorunlara barışçı bir çözüm arayalım demek.

Putin’in, Narişkin’in ve Lavrov’un dün Moskova’da yaptıkları konuşmalar oldukça dikkat çekiciydi. Bu isimlerin Uluslararası Güvenlik Konferansı’ndaki açıklamaları “çok kutupluluk” argümanını destekler nitelik taşıyordu. 

Putin şöyle söyledi: “NATO askeri ve askeri olmayan baskı araçlarını kullanarak potansiyelini geliştirmeye devam ediyor. ABD, Asya-Pasifik bölgesindeki devletlerarası etkileşim sistemini kendi çıkarlarına göre yeniden şekillendirmeye çalışıyor. Bazı devletler, yeni sömürgecilik çerçevesinde uluslararasına nifak tohumları ekiyor, çatışmalara neden oluyor ve ülkeleri vasal teslimiyete zorluyor. Çoğu ülke egemenliğini savunmaya hazır ve tüm küresel topluluk geleceğin ana hatlarını toplu olarak şekillendirmek istiyor. Ukrayna, Batı’nın ateşe körükleme politikasına bir örnektir. Batı, Ukrayna’daki çatışmayı daha da tırmandırmaya diğer devletleri buna dahil etmeye çalışıyor.

Narişkin konferansta, BRICS (bunu “tuğla” olarak açıklıyor) oluşumunu, “adil ve çok kutuplu bir dünyanın temelindeki tuğlalar” olarak niteledi. Şöyle ekledi: “Yakında yeni tuğlalar veya direkler eklenecek. Çok kutupluluk inşa etmek, halkın egemenlik ve kimlik hakkını koruyarak gerçek bir ekonomi geliştirerek büyüyecek ve güçlenecek. Dünyadaki hiçbir canavar bu yapıyı yıkamayacak.” 

Lavrov’un söyledikleri: “Öngörülebilir gelecekte Batı’nın yıkıcı politikasından vazgeçmesi pek olası değil. Ancak tarihin akışını tersine çeviremeyeceği açıktır. Dünya önemli ölçüde değişti ve küresel istikrarı sağlamak için alternatif yöntemlere ihtiyaç duyuyor.

Demek oluyor ki Ruslar, özellikle Putin’in 2012’den itibaren başlayan iktidarından bugüne dek tüm icraatlarına bakılırsa açıkça görülecektir, farklı bir iddia ve arayış içerisine girdiler. Tarihsel akışta görüldü ki, ABD ve Rusya (SSCB) arasında zor zahmet imzalanan, dünya barışı için çok büyük önem arz eden, orta menzilli olanları (INF) ve stratejik balistik füzeleri kapsayan (START) nükleer anlaşmalar bozuldu, ABD ve Rusya arasındaki Barış İçin Ortaklık (PfP) ve Açık Şemalar Anlaşmaları (OSA) durduruldu, üstelik 2022’de Rusya, Ukrayna’ya kapsamlı işgal harekâtı başlattı. Bugün dünya silahlanma ve askeri ittifaklar kurma dönemine girdi. İnsanlık tecrübe ettiği 1914-1989 döneminin karanlığına geri döndü. Putin’in başkanlığında Kremlin tekrar “savaşa ve silahlanmaya dönüş” dedi. Buna ideolojik kodla “emperyalizmle mücadele” adını verdi. 

SONUÇ

Rusya’nın Ukrayna içinde oyun alanı giderek daralıyor olabilir. Burada olan Ukrayna’ya oluyor! Bu hegomonya savaşının daha ne kadar süreceğini bilen yok. Zira bu savaş ciddi biçimde genişleme emareleri vermektedir. 

Nükleer silahlanma ve caydırma kapasitelerinde artış ve bu konuda bir gerginlik hali yaşanabilir. Ancak ben Çin izin vermedikçe (ne zaman verebilir, hazır olunca, bu da ilk planda 2027’den önce değil, ikinci hedef tarifi ise 2035) Rusya bu konuda kendi başına hareket etmekte zorlanır. 

Öyleyse, nükleer caydırıcılık ortamında mevcut konvansiyonel ve hibrit savaş devam edecektir. 

En belirgin olarak Ukrayna’dan başka yeni çatışma alanları Doğu Avrupa ve Suriye olabilirdi. Fakat bu aşamada Rusya kendine göre önlem almaya çalışıyor. Dolayısıyla artık bu alanlar için ilave coğrafyaları da düşünmemiz gerekebilir. 

Bu kapsamdaki alanlara bakalım: Rusya, Belarus’u güçlendirmenin peşinde (nükleer silah ve son olarak Wagner güçlerini buraya gönderdi, Devlet Başkanı Aleksandr Lukashenko’ya tam destek veriyor. Kafkasya ve Suriye’de İran’ı dengeleyici olarak oyunda tutuyor, buna karşılık ABD, İran’ı daha fazla baskılamak için bölgeye ilave kuvvet aktardı, burası da kritik olmaya başladı. Ama Rusya esasen Afrika’ya olan nüfuzunu artırdı, özellikle de Sahel Bölgesindeki gelişmeler bununla ilgili oldu. Dikkatinizi çekmiştir, son günlerde Rusya, özellikle Belarus, İran, Kuzey Kore ve bazı Afrika ülkeleri ile el eledir.

İşte bu atmosferde bütün dünya silahlanacak ve nükleer silahlar ile atma vasıtalarında giderek tırmanma görülecek. Bizleri zorlu günler bekliyor! 

Benim Türkiye açısından sürekli dikkat çektiğim ise Karadeniz ve Doğu Akdeniz coğrafyaları hakkındadır. Burada Türkiye’nin denge politikaları bakımından da bazı zorlu kararlar alması kendini göstermektedir. Ancak dengelemek derken Türkiye kendi çıkarlarından taviz vermesi için taraflardan daha fazla baskıya uğramasını da hesaba katmak gerekir. Bu husus dikkate değerdir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Karadeniz Tablosu

DİĞER YAZI

Ukrayna’daki Savaşta İşlevsel Medya

Güvenlik 'ın son yazıları

60 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
91 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
146 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
193 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
220 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme