Dil - Page 4

insanligin-stratejileri 5.6K views
29 Nisan 2014

İnsanlığın Stratejileri

Serüvene kara, deniz ve hava stratejileri ile başlayacağız. Bu konularda öne çıkan stratejistleri hatırlayacağız. Yeni egemenlik stratejisine geçiş aşamasındaki karmaşayı tartışacağız. 2030’ların stratejisini açıklayacağız. Stratejist Yaklaşımı Asıl kara stratejistleri Türkler idi. Neredeyse Pasifikten Atlantik’e kadar at sürdüler. Ancak belirgin bir kara stratejisi yazıp bırakmadılar,
onurlu-olmak 5.1K views
6 Mayıs 2014

Onurlu Olmak

Bu yazı FETÖ’cülerin mesihçi aklına karşı, hatta bu doğrultuda giderek mankurtlaşan (sözde)
maksatli-aforizmalar-ii 1K views

Maksatlı Aforizmalar (II)

23 Ocak 2014
1K views
5 mins read
Yalanım yok! Bu aforizmaları aklımın içinde belirgin resimli ögeler düşünerek yazıyorum. Saf camın aklıyla, iç ve dış bükeysiz. Böyle yansıyor kağıda sözcükler; belki maksatlı, belki saklı… Düşünceme göre bu aforizmalar insan yaşamı için bir kan damarı! Nedendir bilmem, böyle demek geçti içimden. Bir tıkanıklık durdurur akışı!.. Daha canlı ironiler var elbette. Ama “an” için bunlar gerekli! Bu an için elzem, yalnız kanla ilgili olandır; kanla, damarla, kalple…  Güç ve Dil – Terör Dili Terör dili muhatabı ortadan kaldırma tehdidine yöneliktir. Bu işi asimetrik (!) güç unsurunu doğru odakla ve geniş etki üzerine kurduğu tekniği uygulayarak sürdürür. Haklı ve bilgece tutum
tartisma-kulturu 2.3K views

Tartışma Kültürü

19 Ocak 2014
2.3K views
4 mins read
Tartışıyor musunuz, yoksa kavga mı ediyorsunuz? Hangisi gerekli? Öğretmenleri daha ilk okuldayken çocuklara tartışmayı öğretiyordu. Oynadıkları oyunlarda çocuklukları gereği birbirlerine horozlananlara öğretmeni çıkıp tarif ediyordu: “Ellerinizi arkanıza bağlayın, el kol kullanmak yok, tartışırken sesinizi yükseltebilirsiniz ama önemli olan bağırmak değil, gerekli sözcüğü bulup söyleyebilmektir; küfür ve kişiliğe hakaret yok; yalanla değil, doğruyla karşındakini alt edebilmektir; birbiriniz gözlerinin içine bakmayı da sakın unutmayın! Tartışırken el-kol yok, dil ve akıl var, bir de gözlerinizin içine bakmak var…” Tartışmak ve fikir münakaşası yapmak kaçınılmazdır ve bir kural üzere gelişir ama kavga etmek doğru değildir. Değil mi? Kültürümüzde yüksek sesle el-kol kullanmadan tartışana da
yararli-dostluk 2.9K views

Ebedi Dostluk

16 Aralık 2013
2.9K views
8 mins read
Renge, dine, dile, yaşa, eğitim seviyesine, maddi gelire, politik kariyere bağlı değil; her şeyle ilgili ve herkese gerekli bir kavram: Dostluk! Ama nasıl? Dostluk, bence çıplak bir kavramdır. Buna bir ilave yaptım;  tamamlanmış hali “ebedi dostluk”tur. Dostluk ve Düşmanlık Malum; bir şey kaybolduğunda değerlenir. Farkındalığın bir özneyle belirginleşmesi bir şeyin karşıtına mahkumdur. Dostluk ve düşmanlık gibi! Dostluk, düşmanlığın olduğu yerde akla gelen bir sözcüktür. Voltaire, “Tanrım beni dostlarıma karşı koru, düşmanlarıma karşı ben kendimi korurum,” demektedir. Bu kimin dost, kimin düşman olacağını bilememekle açıklanabilecek bir sözdür. Ayrıca bugün dost olan, yarın düşman da olabilir. Eğer çıkarcılık varsa, yani dostluk kavramı
teshirin-yonetimi-ve-aynilasmanin-kuresel-yontemi 1.5K views

Teşhirin Yönetimi ve Aynılaşmanın Küresel Yöntemi

27 Kasım 2013
1.5K views
14 mins read
Bir kavram çalışması ve bunu daha çok toplumsal yönleriyle inceleyerek yapalım. “Teshir” kavramından yola çıkarak bazı analizler yapalım ve sonuçta toplumların etkileşimine dair bir metot ortaya koyalım. Aynılaşma insana dair bir sentez kültür mü? Küresel kapitalist sistem teşhiri yönetmekle ilgili bir yöntem üzerine mi çalışıyor? İşin içerisinde liderlik, nesnellik, dönüşüm, teknoloji dahi vardır. Şimdi bunları bir sıra ile görelim. Teşhir Kavramı ve Toplumsal Algı Teşhir sözcüğünü sevimsiz bulanlar vardır. Temelde yaygın kullanım bulan bir sözcüktür. Teşhir; göstermek, sergilemek, herkese duyurmak, dile düşürmek, topluma tanıtmak demektir. Bu yönleriyle bakıldığında kavramsal çok konunun tartışılması da mümkün olabilmektedir. Kavramların çağrışımı toplumlar arasında farklılıkların
batinin-tarihsel-politik-yayilmaciligi 2.1K views

Batı’nın Tarihsel Politik Yayılmacılığı

29 Ekim 2013
2.1K views
19 mins read
1789 Fransız ve 1848 Avrupa Devrimi olarak bilinen ve tüm dünyaya kısa sürede etkileyen Avrupa’daki büyük transformasyonun ideolojik prensipleri halen geçerli görülmektedir. Küresel, kapitalist, liberal, politik yapıda bu güne kadar gelen ideolojik metodun değişmediğini de söylemeliyiz. O halde elimizde Batı’nın politik yayılmacılığına dayalı bir politik şablonun bulunduğunu ve değişik coğrafyalarda yakın gelecekteki gelişmelerin buna göre inceleyebileceğimizi düşünebiliriz. Fransız İhtilali Bugün modern dediğimiz devlet sistemi ki bunun da eskidiği şeklinde tartışmalar devam ediyor, kendi tanımına bağlı bir mantıkla oluşturulmuştu. Modern devlet mantığının ilk tohumları Fransız İhtilali ile atılmıştı. 1789 Fransız İhtilali Avrupa’da muhafazakârlar ile ihtilalciler arasında bir sıkışma yaratmıştı. Aslında bu
suretin-catismasi 1.2K views

Suretin Çatışması

28 Ekim 2013
1.2K views
9 mins read
Resim ve felsefenin iç içe duruşunda suretin insanlık için nasıl bir çatışma yarattığına bakacağız. Özgün bir çizgi ile Batı kültürünün eleştirisini yapacağım. Başta söylemeliyim: Haddimi bilirim. Foucault veya Magritte de kim oluyor diyecek biri değilim. Ancak tartışmayı aksettirebilmek için düşüncelerimi anlatacak bu yolu seçtim. Rahmetli dedemin Padişah Vahdettin’in askeri olduğu zamanda çekilmiş saray fotoğrafları var. Rahmetli ninem ise bu fotoğrafları evinin duvarlarına asmazdı. Evlerinde ve gönüllerinde surete değer verilmezdi! Resme ciddiyetle lise dönemlerinde başlamıştım. Aklımın arka planında aileden gelen bu “suret” eleştirisi bir bulut gibiydi. En azından suret olmasın diye “ipsiz sapsız” diyebileceğim ama aslında ip kullandığım tablolar yapıyordum. Size
biz-demekten-kastedilen-ulus-ise-simdi-sirada-ne-var 1.1K views

“Biz” demekten kastedilen ulus ise şimdi sırada ne var?

17 Ekim 2013
1.1K views
24 mins read
Günümüzde bazı kavramlar diğerlerinden daha fazla tartışılmaya başlamıştır. Hatta tartışılmaz denilenler bile bunlara dâhil edilmektedir. Devlet, demokrasi, ulus, kapitalizm, liberalizm… Biz burada sadece ulus konusunu tartışacağız. Geçmişine ve geleceğine dair fikirler üreteceğiz. Çünkü Avrupalının “biz” demesiyle ortaya çıkan bu kavram şimdinin “biz” anlayışıyla aynı mı, incelememiz gerekmektedir.  Giriş Biz kimiz? Biz kimsek oyuz. Bize bizden başkasının yararı olmaz. Biz kendi idaremizi oluşturalım… Biz üstün insan mıyız? Biz sıradan bir varlık mıyız? Vatandaş mıyız, ümmet miyiz, ulus mu, toplum muyuz, kitle mi?.. Anladım! Biz kendi kimliğimizi belirlerken koyacağımız tanım dahi bir diğerine bakarak olmalı! O kendine ne dediyse, bakıp ben de
kuresel-kent-devletine-gecis-mi 2.2K views

Küresel kent devletine geçiş mi?

9 Ekim 2013
2.2K views
9 mins read
Küresellik kavramı halkın yararına olan alanlara nasıl yansır? Küreselleşme ile devletler giderek mecburiyetlerin getirdiği etkilere mi maruzdur. Küresel ölçekli çabaların her biri ortaklaşa süreçlerin verimliliğini ortaya koyuyor mu? Öyleyse halkın yaşamsal alanlarına ait konulara ilgisini nasıl açıklayabiliriz? Yeni dünya düzeni kent devletlerini mi zorluyor?
irenizme-duyulan-ihtiyac 1K views

İrenizme Duyulan İhtiyaç

2 Ekim 2013
1K views
5 mins read
İnsanlar konuşma, iletişim kurma ve kendini ifade etme yeteneği ile donatılmış, bu yolla bilinç atmosferine katkı sağlayan ve dünyada gelişmenin bir anlamda motoru olan üstün varlıktır. Öyleyse bir an için konuşmada ve iletişimde ne sorunumuz var diye düşünelim. “İrenizm” kavramını hatırlayalım. Tam karşılığı “iletişimde barış” olarak ifade edilebilir. Bizim için yeni bir şey değil. Ancak bunun iyi bilinip kurallarının belirgin olarak açıklanmış olmasına rağmen toplum liderlerinin, politikacıların veya kamuoyu huzurunda beyanat verenlerin nezdinde yansıması ne derece etkin kullanılıyor? Biraz bu konuya yaklaşmamızda yarar vardır. Batı kültürü, iletişimin ve bu bağlamda medyanın olanca gücüyle topluma etkili olmasını görünce çok önceleri irenizmin
kavramsal-icgudu 914 views

Kavramsal İçgüdü

2 Ekim 2013
914 views
13 mins read
İnsan kavramlarla yaşayan bir canlılardır. Bilgi ve kendini ifade yeteneği ile birçok donanıma sahip olma gücü sayesinde insanın dışa vurumu kavramsal kökeniyle açıklanabilir. Ben buna “insanın kavramsal içgüdüsü” diyorum. Bilgi insana verilmiş bir güçtür. Edinimlerini de verili olanların üzerine inşa eder. İnsan bilmek ve bilgiyi yönetmekle olan kabiliyetiyle kendini ispat etmektedir. İspat etmeyi, bir şeye karşı olmaya değil, aslında bir şeye bağlı olmaya dönük okumak gerekir. Düşünceme göre iki tür kavram vardır. Birincisi benim “ilahi uyuma dayalı” dediğim, insanlık var olmadan önce de kâinatın sahip olduğu kültüre ilişkin kavramları kapsar. İkincisi ise “iradeli üstün insanın” atanması ile başlayan süreçte ortaya

Yazı Arşivi

DÖNBAŞA