İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi dün (24 Ocak) Ankara'da idi. Ben de merakla bekledim, net ne açıklama olacak diye. Ekonomik Konsey gereği yapılan anlaşmaları kastetmiyorum. Benim görmek istediğim stratejik ve jeopolitik duruma getirilebilecek açıklık idi. Ne gördüm? Bugünden sonra Türkiye hem çok dikkatli olmalı, hem İran'dan alabileceklerini azami şekilde kısa dönemde almalı. Ama risk yok! Zira riskin çok yüksek olduğu bir döneme girdik, bunu göremeyenlere özellikle işaret etmek isterim. Sonuçta amaç Türkiye'nin gelişmesi, güçlenmesidir.
Bu makalede ABD-Çin arasındaki güç mücadelesi, stratejik ve jeopolitik meseleler tarif edilecek, şu an yaşanan bölgesel gelişmeler ele alınacak, NATO, Rusya ve Ukrayna meselelerinin son durumları incelenecek, esasen bölgede İsrail ve İran’ın durumu üzerinde tespitler yapılacak, sonuca giderken de Türkiye açısından değerlendirmede bulunulacak. Amaç, çok kritik hale gelen bölgesel tansiyonu bütünüyle incelemek olacak.
İsrail’de siyaset böylesi uç noktalarda istismar aracı olarak kullanılabiliyorken, barışı arzulayanların (hatta İsrail'in çeşitli yöntemleri uygulamak suretiyle sürekli sınırlarını genişletmesinin önüne geçmek isteyenlerin) özellikle dikkat etmesi gereken nokta, Netanyahu gibi popülist siyasetçilerin ekmeğine yağ sürmemek olmalıdır, çünkü bunlar böyle iktidarda kalabiliyorlar. Ama bir konu daha, Netanyahu üzerinden politika yaptınız diyelim, o işlevini gördü ve yarın siyasetten ayrıldı, İsrail'de bu tarz siyasetçiler bitecek mi? Hayır. (İsrail böyle genişledi!) Bu kez Lieberman gibileri sahne alacak. İşte bu noktada da söylemeliyiz, popülizm birbirini besleyen şeklinde gelişir, ona da alet olmamak gerekir.
Kadim akıldan günümüzün fiili şartlarına doğru yaklaşarak, gerçekçi bir Filistin-İsrail analizi yapalım istiyorum. Sert ve yumuşak güç kullanılması, stratejiler, politikalar, kazananlar ve kaybedenler, ama en belirgin sonuç, belirsizlik! O halde en başta ifade edeyim, henüz bir şey söylemek için oldukça erken.
Duygusallık, politika ve uzmanlık… Size bu konuyu dürbünlü tüfek misaliyle açıklayacağım. Asıl konumuz ise Filistin-İsrail arasında sürüp giden krizin bugünkü karşılığı olan ve derin bir insanlık dramına dönüşen çatışmanın anlatımı olacak. Dolayısıyla bu çok ciddi konuyu, kamuoyu ve kamu diplomasisi yönüyle ele almakta yarar gördüğümü başta işaret edeyim. Dürbünlü tüfek ileriyi görür ve iyi eldeyse hedefini vurur. Saçma atan tüfek ise başka bireydir, avcılık meselesi...
Bu makalede İngiltere’nin istihbaratı ve güvenlik politikası nasıl işliyor bu konuda bilgiler vereceğim. Ama asıl hedefim bu değildir, daha çok Devlet İstihbarat Hizmeti’nden ne anlamak gerekiyor, bunu açıklamaktır. İstihbarat konusuyla ilgili birçok sorunuzun cevabını burada bulabileceksiniz. Burada ifade edilen bazı tanımlar, yöntemler ve özellikler, istihbarat teorisi içerisinde yer alır mahiyet taşımaktadır. Burada güncel örnekler ile usulleri ve teoriyi açıklamak istediğimi de eklemeliyim.
Son 7 Ekim’de başlayan ve devam eden İsrail ve Hamas arasındaki çatışmaya, ne tür bir terminolojiyle açıklama getirmek gerektiği konusunda farklı fikirler var. Bu konuya bölgedeki politik-askeri etkileşimler, strateji bakış ve polemoloji açılarından bir değerlendirme getirebiliriz.
Gazze'yi, Filistin'i, Hamas'ı, İsrail'i, Amerika'yı, insanlığı ve uluslararası sistemi tartışmaya devam ediyoruz. Çok kritik bir evrede öylesine duygusal durumlarla iç içeyiz ki!.. Ben burada sizlere polemolojik açıdan birtakım değerlendirmelerde bulunacağım. Bir asker olarak böyle bir çalışmayı yapmayı üstüme vazife olarak addediyorum.
İsrail'in Gazze saldırısı insanlıkla ilgili temel düşünceleri sarsmaya başladı. Tüm dünyadaki vicdan sahibi duyarlı kalabalıklar bu meseleye, bir işgal, bir halkın egemenlik haklarına el koyma ve bir askeri durum gibi bakmanın yanı sıra, insani dram, soykırım ve adeta yüzde 99'un yüzde 1'e karşı koymasına dönüştü.
Burada Gazze ve savaş konusunu, mimetik yaklaşım, medya, siyaset, haklılık-kazanmak, gelişim ve savaş konularını inceleyerek, aslında hatırlayarak, açıklayacağım. En sonunda ise konuyu masa ve savaş şeklinde başlayacağım. Burada Gazze ve İsrail arasındaki çatışmanın pek görülmeyen boyutuyla ve oldukça farklı bir değerlendirmesini görecek, aslında sizler de kendinize göre çeşitli sonuçlar çıkarabileceksiniz. Bu makale başlığının neden “bilemezsiniz” dediğini okuyunca daha iyi görebileceksiniz. Bilemezsek ne yapacağız, türü bir sonunun cevabı ise, “çözmeye gayret edeceksiniz” olacaktır, ki bunu en başta ifade etmiş olayım. Çünkü bu bir baştan sona mücadele!