Savaşın Tarifi Üzerine

28 Kasım 2023
Okuyucu

Son 7 Ekim’de başlayan ve devam eden İsrail ve Hamas arasındaki çatışmaya, ne tür bir terminolojiyle açıklama getirmek gerektiği konusunda farklı fikirler var. Bu konuya bölgedeki politik-askeri etkileşimler, strateji bakış ve polemoloji açılarından bir değerlendirme getirebiliriz.

En başta ifade etmeme izin verin, mevcut durumu etraflıca inceledim. İsrail ve Filistin (bugün karşımızda duran şekliyle Hamas) konusuyla ilgili aşağıdaki analizler içerisinde savaş terimlerinin hepsini tek tek irdeledim. Şu makalelere bakabilirsiniz:

Bölgedeki Politik-Askeri Etkileşimler

Özellikle ABD’nin 2011’den bu yana Orta Doğu’daki İç Savaşların (Civil Wars) perspektifinde çeşitli açıklamalar yapılmaktadır. Hamas, 7 Ekim’de İsrail’e saldırır saldırmaz, ABD bölgeye neden bu denli güçlü şekilde müdahale etti, sorusunun cevabı içinde çeşitli düşünenlerin ileri sürüldüğünü görmekteyim. 

İlk hatırlatmam şöyle olacak, Soğuk Savaş ve 11 Eylül saldırısı sonrasında ABD, Orta Doğu’ya olan baskısını artırdı. Somut olarak: Birinci Körfez Savaşı (1990-91). İkinci Körfez Savaşı (2003-11). (ABD tanımıyla) Küresel İslami Terörle Savaş (2001-…). Bunun içinde El Kaide’den başlayarak devam eden IŞİD ile “savaş” dedikleri süreçler bulunmaktadır. Afganistan Savaşı (2001-21). Arap Baharı ile başlayan Sivil Savaşlar ve ayaklanmalar süreci (2010-…).

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın (CENTCOM) görev alanını tanımladı. En son Joe Biden yönetimi işbaşına gelince, doğuda Afganistan’dan başlayan CENTCOM’un sorumluluk alanına batıda Kuzey Afrika da ilave edildi.

Bu yaşanan İsrail-Hamas çatışmasında ilk görebildiklerimiz nelerle ilgilidir?

  • Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği saldırı neticesinde tahminen çoğunluğu sivil 1.200 kişi öldü.
  • İsrail’in Gazze Şeridi’ne yaptığı saldırı neticesinde (Gazze Sağlık Bakanlığı’na ve şimdiki bulgulara göre,) 12.000’den fazla Filistinli sivil öldü. 
  • Bölgede var olan yaygın Amerikan karşıtlığı daha da gelişti. 
  • İran’ın, Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen’deki vekillerinin ABD askeri personeline yönelik saldırılarında artış oldu. 
  • Daha çok 2011’de artış gösteren Arap Baharı’dan bu yana ABD’nin Orta Doğu’daki stratejisine yönelik en ciddi meydan okumasını gördük. Joe Biden yönetimi, acilen gönderdiği güçlerle; 
    • Çatılmanın bölgeye ve hatta bölge dışındaki coğrafyalara yayılmaması açısından bir caydırıcı rolden bahsetti, 
    • İsrail’i olası bütün saldırılara karşı tam korumaya aldı, 
    • Enerji jeopolitiğinin belirleyicisi olduğunu garanti eder türden hamleler yaptı, 
    • ABD, her şartta İsrail-Hamas çatışmasının seyrini kontrol eden tek güç olmakla ilgili aktif politikasını sürdürdü.

Bu geniş fotoğrafa bakılırsa neler gördük? İsrail ve Hamas arasındaki çatışma, ABD himayesindeki İsrail’in “savaş” ilanı şeklinde gelişti. İsrail, savaş kabinesini topladı ve süreci böyle sürdürdü. İran ve vekilleri üst perdeden beyanatlar verdiler. Ancak İsrail’e ve bölgedeki ABD tesislerine yönelik reaksiyonları sınırlı etki yarattı. Bunlara küçük çaplı “saldırılar” denmesi yanlış olmayacaktır. Rusya, Doğu Akdeniz’deki varlığıyla ABD’ye karşı bir inisiyatif geliştiremedi. Çin, her zamanki gibi sessiz kaldı.

Kuruluş tarihi 1948’den bu yana bir İsrail Devleti var ve yerleştiği topraklardaki Filistinlilerin egemenlik haklarını yavaş yavaş yutuyor, bugün de böyle bir sonucun çıkması kuvvetle muhtemel görünüyor. Ancak hem Arap-İsrail savaşlarından hem de Filistin ile arasındaki çözümlenmemiş meselesinden dolayı, İsrail’in kendi sınırları içinde ve sınırları üzerinde henüz netleşmemiş bir durum söz konusudur. Buna karşılık, 1988’de Cezayir’de kurulan bir Filistin Devleti var. Ancak Filistin’in henüz İsrail ile sınırları, net olarak, belli bir toprağa ve egemenliğe kavuşmuş değildir. Bugüne kadar “İki Devletli Çözüm” üzerinde görüşmeler ve tartışmalar sürmeye devam etti. 

O halde İsrail ve Filistin için, çok uzun zamandır süren bir savaş hali söz konusu edilebilir mi? Önce bu sorunun cevabını bulmamız gerekiyor. Ancak bu öyle bir politik, diplomatik, askeri karmaşa içinde bir meseleye dönüştürülmüş halde ki, bu tür bir savaş hali bile gölgede kalıyor. Nasıl? 

  • Arap Baharı sürecine bağlı İç Savaş. 
  • İran’ın ve vekillerinin yarattığı çatışma atmosferi. Buna ABD, İsrail, Avrupa, gibi güçler “terör” ve Vekalet Savaşı demektedir.
  • ABD’nin Körfez Savaşı’ndan bu yana Orta Doğu’da yarattığı çatışma hali, onların “savaş” dedikleri bir durum. Hatta bu açılardan kullanılan başka terminolojiler de var; Vekalet Savaşı, Kültürler Arası Savaş.

Bütün bu kaotik halin ve kolay manipüle edilebilen bölgenin şartlarında, İsrail’in; Arap-İsrail Savaşı’nı, Filistin için Oslo’da varılan anlaşmanın uygulanmasını, bölge genelinde sürüp giden İç Savaş halini, görmezden geliyoruz. ABD önderliğinde başlatılan Arap dünyası (Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri başta,) ile İsrail’in “normalleşme” süreçlerinin de bu gölgelenen temel meseleyle birlikte düşünülmesi gerektiği açıktır. 

Bir de şunu ilave edelim, 1971’de İngiliz hakimiyetinden ayrılan ve kuruluşunda Standard Oil’in etkisinin yüksek olduğu Katar, halen İngiliz kanunlarıyla, İngiliz ve ABD politikalarıyla bölgede önemli bir fonksiyonu üstlenmektedir. Bir bakıma Katar, Hamas ile müzakerelerde aktif rol alabilmektedir. Hamas’a aktarılan maddi yardımlarda Katar öncülük etmektedir.

Stratejik Bakış

Bugün karşımızda duran İsrail-Hamas çatışmasını, çeşitli nedenlere dayandırarak, hangi güçler “stratejik”yaklaşımlarında temel unsur olarak görüyor? 

  • Birinci Derecedekiler: İsrail (mesele içinde), Filistin (mesele içinde), ABD (stratejik, mesele içinde, BM daimî üyesi), İngiltere (stratejik, mesele içinde, BM daimî üyesi), İran (vekiller, mesele içinde), Mısır (sınır komşusu, hayati etkilenen), Ürdün (sınır komşusu, hayati etkilenen).
  • İkinci Derecedekiler: Avrupa Birliği (Fransa BM’nin daimî üyesi), Türkiye (stratejik), Körfez Ülkeleri (normalleşme, stratejik), Rusya (Doğu Akdeniz’de, stratejik, BM daimî üyesi), Çin (stratejik, BM daimî üyesi). 
  • Güçsüz/Bitik Ülkeler: Lübnan (vekil barındıran), Suriye (vekil barındıran), Irak (vekil barındıran), Yemen (vekil barındıran). 

Birleşmiş Milletler’in 5 daimî üyesi olan; ABD, Fransa, İngiltere bir taraf; Rusya ve Çin diğer taraftır. Meseleye birinci ve ikinci derecede stratejik yaklaşım sunan ABD, İngiltere ve Fransa’nın oluşturduğu politik-diplomatik güç önemli görülebilir.

Bu stratejik güç hareketlerine bakılırsa, asıl belirleyicilerin; çatışmaya ve çözüme en fazla politik argüman sunabilenler ve durumun seyrini kendilerine göre yönlendirebilecek olanlar, şeklinde tanımlamamız gerekmektedir. Savaş, çatışma, ayaklanma, siyasi isyan, herhangi bir silahlı unsuru (paramiliter güç, asimetrik güç, vekil örgüt, terör örgütü) harekete geçirebilme kapasitesi olan güçlerin mevcudiyeti İsrail ile süren sorunların tamamında hesaba katılması gereken bir gerçek durumdur. O halde savaş mı başka bir şey mi denmesi stratejik yaklaşıma dahil olan gücün çıkarına göre isimlendirilebilir.

Polemoloji

İsrail’in kullandıkları neler? Konvansiyonel silahlar, bir operasyonel plan (harekât planı), taktik ve manevra içerikli askeri faaliyetler. Küresel, bölgesel ve noktasal çaplı Bilgi Harbi (propaganda içindedir), Siber Savaş uygulamaları.

Hamas’ın kullandıkları neler? Asimetrik Savaş, asimetrik saldırı silah ve uygulamaları, sınırlı ölçüde propaganda ve siber uygulamalar.

Önceki analizlerimde değişik bakış açılarıyla güç mukayeselerini yaptım, direnme noktalarını, saldırı kapasitelerini, planların detaylarında öne çıkan hususları inceledim, bunları tekrar etmeyeyim, başta verdiğim makalelere bakabilirsiniz. Örneğin, İsrail abluka altına aldığı dar bir sahada, çok modern silahları atabilen, uzunca süre hava gücünü kullanarak, taarruzlar gerçekleştirdi. Zaten en başından bu yana Hamas’ın (Direniş’in) tanımı ve imkanları belirgin; elbette bir ülke veya kapsamlı teşkil edilen bir askeri güç değil, bunun yerine asimetrik çatışmaya elverişli, büyük ölçüde kritik malzeme ve araç-gereç yönüyle dış desteğe ihtiyaç duyan bir paramiliter güç. Hamas genel olarak işaret edilirse, aynı zamanda siyasi bir hareket. Böyle bakılırsa, İsrail’in Hava ve Deniz Hakimiyeti kavramlarına dayalı durumunu fazlaca kullanması söz konusudur. Esasen çatışan taraflarda mukayese kabul etmeyecek bir güç farkı vardır. Hamas’ın dayandığı temelde insan gücüne (bunun içinde vatan kavramının yanı sıra, inanca dayalı motivasyonu da ele aldığımı hatırlatırım) dayalıdır.

O halde Hamas’ın saldırısına karşılık İsrail’in askeri, politik ve teknolojik bütün imkanlarıyla bu meseleye bir “savaş” gözüyle bakması, aynı zamanda bir “stratejik kazanımı” elde etmesine de elverişlilik sağlayacaktır. Ancak bu köklü meselenin tarihi, bölgedeki toplulukların hassasiyetleri ve sonuçta beşerî ve kültürel güce dayalı bir durum söz konusu olduğuna göre, Hamas’tan çok bu konu İsrail ve çevresindeki bütün toplumların meselesi halinde tezahür edebilecek potansiyeldedir. Bugün kısa ve orta vadeli somut bir çözümün ortaya çıkmasından başka, bu mesele içten içe kanayan bir yara olmaya devam edebilecek haldedir. 

Bunun için ABD ve İsrail’in çabaları köklü projeler halindedir. ABD ve İsrail, başka ortakları da işin içine katmak suretiyle, bölgesel “kalkınma” projelerine ve “normalleşme” politikalarına dayandırılarak başka ve yeni bir vizyon esasından hareketle (kendileri adına) çözümü “stratejik perspektif” ile ele almaktadırlar. İki konu var: Birincisi, İsrail çevresinde bir güvenli bölge inşası (örneğin İç Savaş hali süren Suriye’nin bölünmesi ve İsrail’in kuzeyinde Irak’tan başlayan Suriye’ye uzanan bir Kürt Özerk Bölgesinin inşası gibi), ikincisi ise birkaç nesil sonrasında toplumların dünyaya bakış açıları üzerine değişiklik yaratma projeleri. Bu stratejik planlarla düşünülürse, evet, bu uzun soluklu bir savaş!

Eğer salt askeri yaklaşımla, bu bir savaş mı değil mi, sorusuna cevap aramak istersek ne diyebiliriz? İşte burada öncelikle değişik yaklaşımlar neler olabilir, bunları ele alalım: 

  • ABD açısından, ilan ettiği o “küresel terörle ilgili savaş” devam ediyor. Elbette ABD’nin güç kapasitesi ve stratejisi farklıdır, genel yaklaşımla, bütün faaliyetlerine Hegemonik Savaş demek de doğru olabilir.
  • İsrail’in ilan ettiği ve uyguladığı yöntemlere bakılırsa bu bir “savaş” halidir.
  • Hamas’ın saldırısı ve direnmek için yaptıkları “asimetrik içerikli bir çatışma” biçiminden öte değildir.
  • Filistin meselesi bağlamında ise bu bir “direniş hareketi” niteliği taşımaktadır. İşaret ettiğim gibi, henüz Filistin ve İsrail için sınırlar net değil ve İsrail süreci bu şekilde sorunlu halde sürdürerek Filistin’in haklarını yutmak amacı gütmektedir. Fakat ABD, Avrupa ve İsrail Hamas’a “terör örgütü”, yaptığı saldırıya da “terör” demektedir. Daha ilk andan itibaren Hamas’ın saldırısı, İsrail ve Batı dünyası tarafından, küresel terör örgütü olarak tanımlanmış IŞİD’in saldırılarına benzetilmiştir.

Bu tanımlamaların her biri askeri-politik açılardan kullanılabilir haldedir. Tarafların pozisyonları gereği kabul ettikleri tanımlar ise hangi amaca, hedefe veya düşünceye öncelik verilmesiyle ilgilidir. Bireyler haklı olarak, bir organizasyon, devlet veya güç gibi değil, doğrudan kişiselleştirilen şekilde, “gerçek ne” diye sorarlar. O halde, etkisi düşük oranda olsa da, kişisel ölçekte “gerçek tanım ne” şeklinde bir soru vardır. Bu tür karmaşık hallerde gerçeği aramaya bağlı işaret ettiğim açıklamaların, politik varlık olan insanın temel karakteri ile ilgili olduğunu hatırlatan Eristik ve Sofistik (29 Ekim 2023) başlıklı yazımı okumanızı salık veririm.

Güvenlik 'ın son yazıları

60 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
91 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
146 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
193 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
220 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme