Doğu Akdeniz, Meis, Ege Adaları ve Yunanistan konuları gündeme gelince Sevr, Lozan ve Paris Antlaşmaları, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk gibi konular gündeme geldi.
Türkiye'nin Yunanistan ile arasındaki mesele bugünlerde tedirgin edici bir hal aldı. Yunanistan tarafı, Türkiye'ye sürekli sataşmakta ve ABD'nin çizgisinde hareket ederek, kendi idealleri gereği, tüm anlaşmaların hilafına egemenlik haklarını yorumlayarak ve bir gerginlikten fayda umarak gerçekleştirmek ve tarihte yaptığı gibi bu tertiple beraber ülke egemenlik alanını genişletmek istemektedir. Gelinen noktada, taraflar neler yapıyorlar, ortaya çıkan sorular neler, bunların cevapları nasıl verilebilir, görelim.
Siyaset ve yalan konusu çokça yazılır. Daha çok Batılı siyasetçiler büyük gösterilerle dünyayı ilgilendiren konularda alenen yalan atarlar. Bazen bu yalanlar tarihe mal olan önemli konulardır. Ben de tanık oldum hem ülkemi ilgilendiren konularda. Sizinle paylaşmak isterim. Bugünün siyasetine bakarken bu sorunlu örnekleri size de hatırlatmak isterim.
2019 için kehanette bulunanlar çıktı. Bunların anlattıkları başka!.. Burada vatandaşımıza somut konuları açıklayalım: Gündeme getirilen INF Anlaşması, Paris Sarı Yelekliler eylemi, NATO tartışmaları, Kerç Boğazı krizi gibi konular var. Bunları iyi anlamak gerekir. Yapılan tartışmaları iyi anlarsak tedbir alabiliriz. Nasıl mı?
Fransa’da iki haftadır gösteriler gerçekleşiyor. Halk örgütlü bir şekilde sokakta. Bu Cumartesi Paris’in en gözde yeri Şanzelize’de 5 bin sarı ceket giymiş protestocu bir araya geldi ve gösterilerde bulundu. Polis müdahale etti. Göz yaşartıcı gaz kullanıldı. Gösterilerde 19 kişi yaralandı ve 18 kişi de tutuklandı. Protesto çatışmaya dönüştü. Bütün bunların sebebinin söylendiği gibi dizel yakıt fiyatlarındaki artış olduğu mu, yoksa başka bir şey mi var? İçişleri Bakanı Christophe Castaner protestocuları, aşırı sağcı Ulusal Ralli Partisi Marine Le Pen’in liderliğinden etkilenmekle suçladı.
Küresel piyasalar George Soros’un yeni bir büyük mali kriz ikazıyla sarsıldı. Soros salı günü Paris’te bir konuşmada, “Başka bir büyük finansal krize doğru gidebiliriz,” dedi.
Basit bir yazı yazacağım: Bugünkü Türkiye’nin küresel vizyonuna ve iktidara ideoloji alt tabanı üzerine bir yazı. Size gerçekçi bir dik duruş için hatırlatmalar yapacağım. Nasıl mı? “Derin” televizyon programlarına ve “dip” köşe yazılarına bakın, “sırlar” veren kitapları okuyun, dünya literatürünün “binyılcılık” (millennialism) olarak bildiği konu bugün Türkiye’ye örülmüş durumda. Binyılcılığın karşılığını kültürümüzde Dar-ül Harp tanımında bulabiliriz. Başta bazı okullar, kurslar, dernekler veya eski usul inanç merkezleri tarafından genç kuşakların eğitimleri de bu yönde yapılmakta. Buna dönük bir toplum yaratılmakta. Bu toplum bazı şeylere açık, bazı şeylere kapalı, adı belli bir ideolojiyle yürütülen bir mücadelede.
Yine korku, ölüm, yürek sızlatan insanlık dramı… 22 Mart 2016, Brüksel, Belçika ve AB başkenti, Maelbeek metro istasyonu ve Zaventem havaalanında bombalı saldırı, (saat 16:00 itibarı ile) 34 ölü, 170’den fazla yaralı, görgü tanıkları silah sesi, Arapça sesler ve büyük birkaç patlama olduğunu anlatıyor, Paris saldırısından sonra aranan IŞİD militanlarının bu işle ilgisi olduğu şüphesi var. Eylemin koordine olduğu açıklandı. Brüksel’in en gözde merkezi. Ulaşım tamamen durdu. Yetkililer tehdidin küresel olduğunu açıklıyor; “Demokratik Avrupa’nın hedef alındığı” işaret ediliyor. Eylemden sonra Belçika Başbakanı Charles Michel, “Korktuğumuz başımıza geldi,” dedi. Fransa, Paris saldırısından sonra söylediğini yineledi ve savaşta olduklarını hatırlattı. Çoğunluk bu
PKK’nın tamamen masum insanları hedef alması devam ediyor. Ankara’daki bu son saldırı (13 Mart,) sonrasında metanet abidesi Türk halkına sabır diliyorum, kayıplarımıza rahmet, yaralılara şifa diliyorum. Elbette toplum kenetlendi ve ne olursa olsun terörle biryere varmak isteyenler başaramayacaklar, bu işin bir yönü. Burada sizinle bir tahlil yaparak konunun savaş ilanı ve NATO bağlamında neler olabileceğini tartışmak istiyorum. Sonuçta görüşümü ve bu çerçevedeki çözümü işaret etmiş olacağım.
Güncel konuları irdeleyeceğiz. Konumuz küresel kurallarla bugünün Ortadoğusu olacak. Başka bir pencereden, tarih perspektifinden yaklaşarak konumuzu işleme imkanı bulacağız. Nedenleri daha belirginleştirerek tarihe dahil olacaklara küçük hatırlatmalarımız olacak. Önceki dönemlerde tarih, temas edilenlerin ve ilgili olanların ölçüsünde yazılıyordu. Bizlerin bugün örneğin Türk tarihi diye okuduklarımız genellikle bu ölçüyle sınırlandırılmış ve biraz da kendimizi ortaya çıkaracak sonuçlarla ilgilidir. “Başka bir toplumun tarihi de yaklaşık öyledir,” diye düşünenler olabilir. Ancak özellikle Batı tarihi çok boyutlu ve askeri olduğu kadar, bilim, kültür, ekonomik gibi çeşitli konuları içerecek türden yazılıdır. Zaman her şeyi değiştirdi. Küreselleşme olgusu tarih yazımında da değişiklik yarattı. Bilinen sınırlar bu
“Bir tünel var mı, yok mu?” Bu sadece bir arayış… İlk soru şu: Asıl baskı altına alınmak istenen proje ülke yoksa Türkiye mi? “Hayır!” Bu cevap bir bilgiye mi dayanıyor, yoksa temenniye mi? Cevabı kimse bilmiyor. Belirgin bir cevap olmadığı için, “Acaba Türkiye, çıkışında ne olduğunu bilemeyeceği türden bir tünele mi sokuldu?” diye arayışa giriliyor. Peki, herhangi biri kayboldu ise bunun ilk alması gereken tedbir ne olmalıdır? Kaybolduğunu kabul etmek mi? Soru şu: Türkiye kayboldu mu, yoksa bu işlerin doğası gereği, “zaten böyle” midir? Zaman ilerliyor… Hep birlikte olup biteni anlamaya çalışıyoruz.