Küreselleşme doğal seyrinde ve buna bağlı yaşam biçimlerini olgunlaştırıyor. Dördüncü Sanayi Devrimi oldu, ancak bu devrimin köklü değişimleri tetikleyen yıpratıcı özelliğini değerlendirmekte geç kalınmamalıdır. İşte böylesi kritik bir aşamada çok belirgin bir soru karşımızda duruyor: Devrim sonrası küresel düzende savaşı kazanmanın şablonu nedir?
Günümüz dünyasında bir savaşın ne şekilde gerçekleştiğine tanık olmaktayız. Bilgi Çağı, Dijital Devrim ve devamında gelişen Dördüncü Sanayi Devrimi ile birlikte gelen küresel gelişmelerin ve değişimin yanı sıra, savaşlar ve savaş karşıtlığı da kendi değişimini zorlamaktadır; doğal olarak ayak uydurulması gereken pek çok nokta var.
Ateşli savaş cephesinin Ukrayna topraklarına sınırlandırılması, Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımların ise küresel ve çok ayrıntılı takip metotlarını içermesi dikkatlerden kaçmadı. Böyle bir savaş başından kurgulamadı ise kazanmayı garanti etmek için zaman içinde rastgele adımlarla sürdürülmesi çok güçtür. Bunu temin eden ise Devrim ile gelen imkanlardır.
Daha ayrıntılı açıklayayım. Askeri bakımdan;
- silah sistemlerinin teknik özelliklerine dayalı istismar edilebilirliği,
- cephede olup bitenin çok detaylı incelenebilmesi,
- bu incelenen cephe bilgililerini kullananlara nüfuz edilerek dışarıdan durumu değiştiren hamlelerin yapılabilmesi,
- savaşın tıpkı bir tür bilgisayar oyunundaki gibi dışarıdan müdahalelere açık hale getirilmesi mümkün olabilmektedir.
Diğer bakımdan;
- ortaklıkların hızla kurulabilmesi ve bu kurulan ortaklıklar arasında işbirliği usullerinin kararlılıkla yenilenebilmesi,
- politik ve çalışma biçimleri yönüyle farklı bir çok hususun varlığın rağmen hükümetlerin ve kurumların hızlı karar alabilmeleri,
- küresel şirketlerin ve kurumların hızla ve etkili olacak biçimde duruma müdahil olma cesaretinin gösterebilmeleri,
- her türlü girişimin ve yaptırımın muhasebesinin kontrol edilebiliyor olması mümkün kılınmaktadır.
Bugün;
- Dünya Savaşları sonrasında Uluslararası İlişkilerde konu edilen, bağımsızlığı ile dünya sahnesinde bayraklaşan ülkeler pozisyonlarını değiştirebilmekteler,
- bankalar ve kurumsal yapılar rahatlıkla tarafgir olabilmekteler,
- uluslararası hukuk ve teamüllerin daha sonradan değişebileceğinden ve atılacak adım için bir engel oluşturmaması gerektiğinden değişik yapılar hızla bir ortak anlayış geliştirmekteler
- sonuçta, bütün bunlar kararlılık ve caydırıcılık sahnesini yeniden düzenlemeye yeterli özellikleri ortaya çıkarmaktadır.
Bazı tabuları irdelersek, buna ilişkin değişimi zorlayan noktalarda belli örnekler verilebilir. Şöyle:
- Uluslararası hukukta haklıyım, bana kimse bir şey yapamaz! Hayır, bugün bu anlayış değişti, ortak çıkarlar dünyayı değiştirmeye odaklandı, buna inananlar var.
- Ben düşmanımı rahat alt ederim! Hayır, bugün dünya neyle savaşman gerektiğini tayin eder türden soruna doğrudan müdahil olabilmektedir.
- Envanterimde çok silah var, nasıl olsa kazanırım! Hayır, niceliklerin hiçbir önemi kalmadı; küresel stratejik yaklaşım cepheyi kendine göre şekillendirir oldu; yeni ve nitelikli fiiller için kullanılacak yaklaşımlar başarıyı belirler oldu.
Muharebeyi kazanmak demenin asıl savaşı kazanmak demek olmadığı hususu eskiden beri bilinir. Ancak bugünün problemleri çok daha karmaşık: Savaşı kim kurguladı, hangi ülke ve güç ne zaman devreye girecek, savaşanlar kimler, kim ne amaç güdüyor, ne bekliyor, bütün bunlar savaş mı, yoksa başka bir şey mi, eğer bu bir savaş ise sonucu belirleyen kim olacak, zamanı neye göre belirleyecek?..
Bakın burada seçici değilim, Rusya ve Ukrayna diyerek bir sonuç çıkarmanın ne olduğunu gayet iyi biliyorum. Bunun için, Vladimir Putin’in etkilemeye çalıştığı Amerikan Demokrasisi’nin seçim süreçlerini müteakip, Joe Biden ile Donald Trump karşılıklı Beyaz Saray Savaşı veriyorlarken bu konuda yazmayı artırdım, sizlere aşama aşama değişimleri örnekledim. Henüz ülkemizde Çin’in gelişimin etkilerine dikkat çekilmediği aşamalarda, gelecekte nelerle ilgileneceğimize ve 2035 sonrası dünyanın çatışma biçimlerine dikkat çektim. Bu kez burada çok temel ve teorik bazlı açıklamalar yaptım. Tekrarlar şekilde ABD, Rusya, Çin, Avrupa, Ukrayna, Afganistan, İran, Kuzey Kore, Tayvan, Suriye, Libya veya Atlantik, Pasifik, Kuzey Kutbu, Afrika şeklinde saymadan ve ayrıntılı örnekler vermeden açıklamalar yaptım. Çünkü Politik Merkez’de bunları sorgulayın sayısız özgün yazı bulacaksınız.
Burada teorik bazlı açıklama yapmamın bir nedeni var: Yukarıda işaret ettiklerimi bir köşeye şablon olarak koyalım istiyorum. Her ülke, kriz bölgesi, çatışma potansiyeli olan saha, politik ve sosyo-ekonomik yaklaşım değişikliği ölçeğinde bu şablonla durumun nasıl seyredeceğine ilişkin daha temkinli olmayı deneyelim.
Bakın burada çokça dile getirdiğim Akıllı Güç, Tam Spektrumlu Savaş, Neomedieval Savaş veya Lucifer’ın Savaşı gibi tanımlar üzerinde bir açıklama da yapmadım. Bunun da bir nedeni var: Teknolojideki gelişmelerden çok, onları kim, ne zaman ve ne amaçla dünyaya veya dünyanın bir yerine uygulayacak bilinmiyor. Dolayısıyla çok büyük bir bilinmezlik içindeyken, adeta sürükleniyorken, her bir belirsiz zaman diliminde yeni bir duruma has yeni-normalleşme şartları belirsiz odaklar tarafından dayatılıyorken, bilinen usullerin bağlayıcılığından da bahsetmek doğru olmaz.
Ama derim ki yeni dünyanın savaşları veya üstünlük mücadeleleri için buna yetkin olan isimlerle ilerleyin, fazla sağa sola bakıp aldanmayın! Zira size bilgi veriyormuşçasına kullanılan isimler bile birilerinin hizmetindedir. Ben işime bakarım, paramı alırım, diye düşünenler çoğalıyor. Bu salgınlara neden olacak adı konmamış virüslerden de kötü bir hastalıklı bakıştır. Bunları unutmayın.
Bu ortam içerisinde liderlik önemlidir. Yine geldik insana! İnsanlığın ilacı yine bir insanda… Liderlik dendiğinde çok söyleyeceğim var, ama bu aşamada başlık halinde kalsın aklınızda.
NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.
İLİŞKİLİ YAZILAR:
- Küresel Devrim ve Statüko
- ABD’nin Küresel Hakimiyet Tecrübesi
- Lucifer’ın Savaşı
- Amerikan Kampanyası
- Jeopolitik Durum ve Ekonomik Savaş Gölgesinde Ukrayna
- Tam Spektrumlu Savaş