amerika-ve-ortadoguda-teror-karsilastirmasi
Amerika ve Ortadoğu’da Terör Karşılaştırması

Amerika ve Ortadoğu’da Terör Karşılaştırması

13 Haziran 2016
Okuyucu

Bu yazı bize yeni tip kavramları tartışmaya açıyor: “Yerindeki Terör”, “Etkisindeki Terör”. Son kısa dönemin terör eylemleri ve etkileri bakımından meydana gelen farklarını kısaca gözden geçirelim. Şu soruyu soralım; terör ayrışıyor mu?

“Terör mü? Amerika’da da oluyor…” Böyle duyuyoruz. Hem dünya medyası Amerika’da gerçekleşen bir eylemi daha dikkat çekici ve medyatik buluyor, daha kapsamlı bir yayımlama tekniği uygulanıyor, dünya sanki Amerika’dakilerle daha çok ilgileniyor gibi. Ama nasıl? Amerikan vatandaşı, ki genellikle Müslüman oluyor, elinde Amerika’dan satın aldığı silahla çıkıyor, ortalığı kan gölüne çeviriyor. Orlando’da son olan eylem de bu türden. Ailece Amerikan vatandaşı, Afgan kökenliler, baba son Afganistan seçimlerinde aday dahi olmuş, oğulları eylem yapıyor. New York doğumlu bir genç, güvenlik görevlisi, elinde silahı eşcinsellerin gittiği bir yerde kullanarak terör estiriyor. Eski eşinin söylediğine göre teröristin kendisi bir eşcinselmiş. Eylem IŞİD (ISIS, DAEŞ) tarafından üstleniliyor, terörist de IŞİD liderine bağlılık yemini etmiş. Hatta terörist iki-üç yıldır takip ediliyor, iki kez FBI tarafından şüpheli olarak bu konu üzerine kovuşturulmuş. Basına verilenler bunlar. İslamofobi açısından talihsiz açıklamalar yapan Başkanlık yarışındaki Donald Trump’ın “Bak ben haklı çıktım,” dercesine hemen eylemin arkasından bir beyanat vermesi ilginç karşılanmıştır.

Konumuzla ilgili asıl sonuç şudur: Amerika’da son altı-yedi terör saldırısı bu tür münferit, sosyal-sorunlu gençlerin işin içinde olduğu, ateşli silahlar serbestisinin tartışmaya açılabileceği düzeydeki eylemlerle gerçekleşmiştir, ama olan terördür ve bu eylemlerdeki kişiler bir şekilde radikal örgütlerle irtibatlıdır.

Elbette “senin teröristin, benim teröristim” denemez ama teknik bakımdan son durumda ortaya çıkan farkı açıklamaya gayret edersek, bu tür terör eylemlerinde bilinen manada ayrılıkçılık yok, bölücülük yok, geniş kitlelere ve hatta rejimlere tehdit yok, kültürel doku baskı altına alınmış değil, siyasi ve diplomatik çabalar için zemin çok dar… Son dört-beş yılın Amerika’daki terör olaylarına bakın profil yaklaşık böyledir.

Peki, Ortadoğu’da nasıl? Terör eylemleri, bombalı, intihar tipi, araca konmuş, etkisi artırılmış patlayıcılar, pusu, ciddi planlama var, bireysel değil kaba şekilde örgütsel, hem de yüzlerce kişiyle, işin içinde savaşa benzer türde kadro ve lojistik imkan var… Aslında Ortadoğu’da terör tamamen bir savaş türü. Bazı terör grupları devletlerden destek dahi alıyor. Bazılarının ne olduğu halen soru işareti. Son on yıla bakarsak, başta Irak’ta ve Suriye’de, Afganistan’da ve Pakistan’da, Mısır’da, Yemen’de ve Suudi Arabistan’da, hatta Türkiye’de ve Afrika’da hep benzer karakterli gerçekleşmiştir.

Bazı Avrupa kentlerinde olan eylemlerin bir kısmı Ortadoğu tipi, daha ziyade Amerika’daki gibi. Demek ki Ortadoğu bu işlerin kaynağı ise Batı’ya gittikçe terörün yüzü farklılaşıyor.

Bir kere Ortadoğu’daki silahlı terör gruplarının militan kadroları öyle tek tük değiller. Bazıları binlerle bazıları ise on binlerle ifade edilebilecek teröriste sahipler; bazılarının kampları var, bazıları kentleri ele geçirmişler; bazıları bir bölgenin ekonomisini elinde tutuyorlar, bazıları ise küresel ticaret yapabiliyorlar; bazıları bilinen terörist silahlarına sahipler, bazıları sofistike silahları ellerinde bulundurabiliyorlar… Öyle son dönemde Batı kentlerindeki gibi sadece bir veya birkaç noktada örgüt evlerinden yönetilen dar çerçeveli hücre tipi saldırı ile terör estirmeye çalışmıyorlar. Sanki savaş veriyorlar; ulusal, bölgesel, hatta bazıları küresel. Ayrılıkçılık, bölücülük, taşeronluk, siyaset, meydan okuma, kaçakçılık, uyuşturucu trafiği, kitlesel zulüm, hepsi var.

Hatta “terörist yerlisi” olan türden bir yaşamı kendilerine yöntem olarak kabul edenler dahi var. Bu post-modern tehdit içeren kültür Batı tipi kültürlerden de sempatizan çekiyor, travmalı insanlara veya dijital kirlilikten etkilenmiş maceracılara cazip alanlar oluşturuyor.

Bu gözle bakıldığında eylemleri Amerika’daki gibi saldırı tipinde olanlara ilave olarak, başka yöntemlerle de bir tür savaş niteliği taşıyor. Teröristler silahlı eylem grupları ile taktik ve stratejik saldırılarılar yapıyor, kent savaşları gerçekleştiriyor, halkı baskı altına alma ve halktan insan kaynağı, finansman ve lojistik temini gibi pek çok alanı etkileyebiliyor, istediklerinde halkı sokaklara döküp rejimleri tehdit edebiliyor, medyayı kullanabiliyor.

Belki Amerika’da, Fransa’da, Belçika’da, Türkiye’de, Sudan’da, Suriye’de belli terör gruplarının isimleri ortak şekilde zikrediliyor ama hem eylemler hem de sonuçları itibarı ile Amerika’da gerçekleşenlerle diğerleri arasında önemli bir farklılık görülmeye başlandı. Acaba bunun sebebi ne olabilir? El Kaide’nin bugün Ortadoğu’dakine benzer biçimde gerçekleştirdiği veya daha da sofistike denebilecek o dünyada milat kabul edilen 11 Eylül eyleminden sonrasına bakıyoruz. Bu dönemden sonra farklılığın belirginleşmesinin sebebi Amerika’nın aldığı çok etkili tedbirlere mi, Homeland Security (Vatan Savunması) gibi teşkilatların başarısına mı dayandırılabilir, yoksa başka sebepler mi aranmalıdır?

Eğer başka sebepler varsa durum değişir. Bu durumda örneğin “senin teröristin, benim teröristim” demek doğru olur, terörün bilinen tanımı farklılaşır, terörle mücadelede uluslararası yaklaşımlar ve diplomasi farklı hale gelir… “Yerindeki terör” ve “etkisindeki terör” diye bir farklılıktan mı bahsedilmiş olur?

Konu ile ilgililer bu tür kanlı, insanlığı hedef alan, sebep ve sonucu ne olursa olsun, her ne pahasına olursa olsun, etkisi en aza indirilmesi şart olan bu illetten dolayı daha çok tartışacaklar.

Ben bu yazıda temelde bir Ortadoğu ülkesi olan ama kültür bakımından küresel yayılımı söz konusu İsrail’i ve Yahudi güçlerini hiç konu etmedim. Uzmanlar bu konuyu da etraflıca tartışıp bu yaklaşımla tekrar konumlandırabilirler.

Daha çok Ortadoğulu ve radikal Müslüman olduğunu işaret eden “yerindeki” insanlardan kaynaklı, bölgede harita düzenlemelerini dahi içeren siyasi türden, ulusal ve uluslararası tehdit hesaplamalarına, silahlanma stratejilerine ve programlarına etki eden bu kapsamdaki bir terör konusu için sanki süreç yeni başlıyor.

Bu durumda küresel kültürel ayrışma daha da derinleşeceğe benziyor. Tartışmalar devam ederken insanlık adına bu kültürel ayrışmanın da giderilmesine katkı konusu dikkate alınmalıdır diye düşünmekteyim.

Güvenlik 'ın son yazıları

54 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
88 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
145 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
190 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
215 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme