Hibrit Savaş Bölgesinde Terör ve Türkiye 

11 Şubat 2022
Okuyucu

PKK/KCK terör örgütü ile mücadele konularında son merhalede neler söylememiz gerekir? Değişenler neler? Eğer bugün bu tür soruların cevabını verirken “eskide kaldı” diyebileceğimiz türden anlayışları, çatışma yöntemlerini ve terminolojiyi kullanır isek, durumun kavranması ve verilen mücadelede tam başarı elde edilmesi güçleşir. O halde bugünün icaplarına göre olan tabirler ve önlemler neler olabilir, bunlara bakalım.

HİBRİT SAVAŞ PERSPEKTİFİ

Konuyu en son kapsamlı bir biçimde, PKK Terörü ve Yeni Asimetri başlıklı yazımda açıklamıştım. (Aşağıda bu makalenin görseli bulunmaktadır.) Ancak baktım ki bu son Doğu Avrupa krizi sebebiyle bahse konu edilen Hibrit Savaş bize daha yeni bir perspektif vermekte, o halde Türkiye’nin bölgesindeki yaşananların ifadesi de değişmektedir. Hibrit Savaşın yanı sıra buna ABD tarafının tanımıyla Tam Spektrumlu Savaş ve Rusya’nın tanımıyla Doğrusal Olmayan Savaş denebilir. Bu savaş veya çatışma terimlerinin arasında elbette nüanslar var. Şimdi bu detayları bir tarafa bırakalım. Bu makalede amaç olarak, Türkiye ile ilgili bakış açısını daha doğru açıklamak olduğuna göre, belirtilen tanımları birleştirerek ele alalım ve buna Hibrit Savaş diyelim.

Bugün uygulamaları görülen geniş coğrafyada Hibrit Savaş terimini Rusya, Çin, Avrupa, Amerika ve aynı şekilde NATO dahil savunma teşkilatları fazlaca kullanmaktadır. Sözünü ettiğim makalemde ele aldığım biçimde, eğer PKK/KCK meselesini salt Vekalet Savaşı gibi bir kavram üzerinden açıklamaya devam edersek, bugün bu yaklaşım eksik kalmaktadır. Bunun yerine konuya, Hibrit Savaş (ve/veya Tam Spektrumlu Savaş, Doğrusal Olmayan Savaş) kapsamıyla ele alır ve gerekli açıklamaları bu içerikle yaparsak, sonuç daha tatminkâr olacaktır.

Bu kavramsal yaklaşımı açıklarken, “günümüzde bu kullanılıyor, o halde biz de böyle bakmalıyız,” şeklinde düşünmenin ötesinde, aslında karşı karşıya kalınan durumun anlatımının doğrusu bu, bundan dolayı değiştirmek gerekmektedir.

HİBRİT SAVAŞ

En basit açıklamasıyla Hibrit Savaş; Düzensiz Savaş ile Siber Savaşın bir bütünüdür. Meşruluk ile gayrimeşruluk aynı anda sahadadır. Hibrit Savaş başlıklı yazıdaki detaylara göz atabilirsiniz. Tam Spektrumlu, Doğrusal Olmayan ve Hibrit Savaş yöntemlerinin tümünde barış zamanı krizlerle kazanım emek esastır. Nüfuz alanlarındaki toplam kazançlar alt alta listelenir en sonunda kim daha çok ne elde ettiyse o daha nüfuz sahibidir diye bakılır. Nüfuz demek ise sadece temizlik yapmak gibi değil, Akıllı Güç ile toplamak gibi düşünülen sonuçları esas alır. Bu mücadele içinde yoğun diplomasi, çatışma operasyonları, stratejik caydırıcılık tedbirleri ve Siber Savaş kullanılır. Operasyonlarda meşru olan özel askeri yapıların yanı sıra, paralı askerler, örtülü harekât kabiliyeti olan birimler, yabancı askeri güçler ve teröristler dahi kullanılır. ABD ve Rusya’nın uygulamaları açık; vekillere karşı başka vekiller tayin edilir. Ancak şurası açık, nüfuz edilen alan politik argümana dönüştürülüp somutlaştırılana dek çalışmalar devam eder.

Hibrit Savaş başat güçlerin karşılıklı sürdürdükleri uzun süreli stratejik mücadele biçimini tarif etmektedir. Bu kendi aralarındaki savaşı kendi topraklarında değil, birbirlerinin nüfuz alanlarında gerçekleştirmektedirler. Başat güçler nüfuz alanlardaki mücadelede kendi çıkarları için sürekli istikrarsızlık şartlarını yaratırlar ve ortadaki griliğin gelgitlerinden kazanımla elde ettikleri durum üstünlüklerini rakiplerine karşı kullanırlar. Buna Gri Bölge Operasyonları demekteyiz. 

Bu savaş türü içten içe değişimi gerçekleştirir. O zaman slogan olarak ifade edelim: Hibrit savaş içeriden istila eder, dışarıdan değil.

TÜRKİYE’NİN BÖLGESİDEKİ TEHDİT

Örneğin Rusya ve ABD için Türkiye bir gri bölgedir. ABD’ye göre Türkiye, “sağlam ama orta riskli ülke” olarak nitelendirilmektedir. Karşılıklı hamlelerle Rusya, ABD ve diğerleri (örneğin Avrupa ülkelerinden bazıları, bölgede belli amaçları olan İsrail), Türkiye ve onun çaba gösterdiği alanlar içinde gri bölge faaliyetleri yürütürler. 

Bu bağlamda, bir de başka tanımları hatırlayalım: Bitik ülke ve Yüksek riskli ülke. Bugün (örneğin) Suriye bir bitik ülkedir; Irak ise yüksek riskli ülkedir. Bitik ve yüksek riskli ülkeler içinde çeşitli operasyon yapılan ülkelerdir. Çeşitli yerel güç odakları ve terör istikrarsızlık potansiyeli taşımaktadır. 

Bu hatırlatmalardan sonra şunu söyleyebiliriz: Başat (ve bazı bölgesel) güçler, kendi aralarında sürdürdükleri stratejik mahiyetli ve uzun süreli Hibrit Savaş kapsamında, Türkiye’de ve onun sorumluluk ve ilgi alanına giren bitik ve yüksek riskli ülkelerin gri alanlarında mücadeleyi gerektiren önemli operasyonlar gerçekleşmektedir, bunlar önemli ölçüde bölgeyi istikrarsızlaştırıcı sonuçlar doğurmaktadır, bu operasyonların içerisinde PKK/KCK bir aparattır (vekildir) ve Türkiye, bölücü PKK/KCK’ya karşı bir mücadele yürütürken muhatapları başat (ve bazı bölgesel) güçlerdir.

PKK/KCK aparatı ile sürdürülen mücadele terminolojide başka şekillerde karşılık bulur. Örneğin: Terörle mücadele, asimetrik tehdit, kontrgerilla, gayrinizami harp… Bu tabirler büyük ölçüde güvenlik güçlerinin vazifelerine dairdir. Ancak anlaşıldığı gibi, konu biraz daha kapsamlı bir bakış açısını gerektirmektedir.

Peki, günümüzün şartlarıyla alakalı bu kapsamlı bakış açısına dayalı açıklamalarla hareket edilirse ne değişir? Bir kere, Hibrit Savaşın gereği olarak, terörle mücadele konusu bütün içinde çok az bir yer tutan başlıktır. Öyleyse öncelikle, Türkiye terörle mücadele etme safhasını geçti, şeklinde kabul edilmelidir. Türkiye bir Hibrit Savaş bölgesi içerisindedir. Türkiye, İran sınırından başlayıp Doğu Akdeniz’e uzanan coğrafyada süren Hibrit Savaşta, terörün yanı sıra, ekonomik, diplomatik, politik, siber, gibi yöntemlerin ve baskı araçlarının kullanıldığı bütünlükte yaklaşmalıdır. Nüfuz alanlarında sorun olan ve çözüm bulunması gereken konular içerisinde terör, göç, ekonomi, ticaret, hukuk, diplomasi, politika, psikoloji, enerji, siber-uzay, medya, gibi bir çeşitlilik söz konusudur. Dolayısıyla Türkiye, içinde bulunduğu Hibrit Savaşta bu kapsamlı bakış açısına bağlı bir mücadele vermek zorundadır.

TÜRKİYE’NİN HİBRİT SAVAŞI 

Hibrit Savaşın doğasına bağlı şekilde söyleyecek olursak mücadelede içerisinde; 

  1. İç-politik sahada, örneğin HDP, partiler kanunu, anayasa, STK’lar, gibi alanlarda yapılacaklar vardır; burada HDP’nin adı önemli değildir, kendilerinin ifadeleriyle o bölücü kesimin amacı açıktır, bir anayasal özerklik istemektedirler, hatta istemekler sözcüğü yerine, onlara öğretilen bu şekilde de denebilir ki dış politika bağlam böylelikle anlamını bulabilsin; 
  2. Dış-politik sahada, örneğin ABD, AB ve Rusya gibi muhataplarla ilişkileri sürdürülmesi, gerektiğinde kurumsal karar mekanizmaların kurulması ve işletilmesi, ittifaklar ve/veya ortaklıklar kurulması sağlanmalıdır, özellikle “stratejik sorun/çözüm odaklı ittifaklar/ortaklıklar bahsi yeni ele alınabilecek bir mevzu olabilir;
  3. Akıllı Güç (kabaca, birlikte Yumuşak ve Sert Güç) uygulamasının gereği faaliyetler sürdürülmelidir, Sert Güç uygulamasını Türkiye gayet yerinde hamlelerle sürdürmektedir, fakat etkilerini bahsedilen mücadele atmosferini değerlendirerek yeni plan üzerine oturtabilir, burada caydırıcılık sağlamak zorunda olunan güçler büyük güçlerdir; ama bundan ziyade, Yumuşak Güç ile mücadele birimlerini çoğaltmalı ve etkinleştirmelidir, tabii muhataplar büyük ve bölgesel güçler ve yerel unsurlar, bunu bir kere daha bilerek kademeli bir plan üzerine düşünelim;
  4. Diplomasi bu kapsamdaki hususlara bağlı işletilmelidir;  
  5. Siber alanda etkinlik sağlayabilecek faaliyetler olmak zorundadır, bu yeni bir ordu gibi düşünülecek kapsamda geniş bir yatırım ve işletim konusudur; 
  6. Sonuçta bütüncül bölgesel istikrarsızlıkla mücadele ve gri bölge kavramları dahilinde bir plan yapılmalıdır.

Burada plan yapma safhasında olmadığımızdan sadece gerekli ilkeleri ve çerçeveyi ifade etmekteyim. Ancak, bu tür bir planın ne denli kapsamlı olacağı, uygulamasının ve takibinin ne denli stratejik mahiyette olması gerektiği anlaşılmıştır kanaatindeyim. Bütün küresel dengeler gözetilerek bu Hibrit Savaş planı yapılmalıdır. Konuya sadece PKK/KCK terörüyle mücadelesi olarak bakılmamalıdır. Örneğin, politik, ekonomik, diplomatik ve diğer hamleleriyle ABD Suriye’de ne denli sorunlar açıyor, rakibi Rusya karşı hamleleriyle nasıl başka sorunları yaratıyor, görülmektedir. İran, Suriye, Irak, İsrail, Fransa, vs. hep konuştuğumuz konular içerisindedir. Irak’ta etnik, mezhepsel, terör, insanlık dışı, kaçakçılık, çıkar örgütleri yönleriyle yaratılan istikrarsızlık için gayrimeşru örgütlerin ve yerel güçlerin neler yaptıkları gayet iyi bilinmektedir. DAEŞ, PKK/KCK, FETÖ, diğer terör örgütleri bunların aparatıdır. 

Şöyle bir bakalım: 

  • ABD, “küresel terör örgütü DAEŞ ile mücadele ediyorum” derken PKK/KCK/PYD’den devşirme SDG’yi kullanmaktadır. HDP gibi partileri “demokrasi” adı altında desteklenmektedir. Başka partilerle ve STK’larla bu yaklaşıma dayalı işbirliklerini dolaylı şekilde sürdürmektedir. FETÖ’yü ise küresel amaçlar için kullanmaya devam etmektedir. FETÖ bir Hibrit Savaş aktörü olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla terör örgütleriyle mücadele etmenin yanı sıra ABD ile de mücadele etmenin yolu iyi tarif edilmelidir. Buraya uzun uzadıya yazmadım, zaten ABD Irak’ı fiilen böldü, buradaki yeraltı kaynaklarını belli ölçüde kontrol ediyor, şimdi sıra Suriye’de. Suriye’yi de bölmenin eşiğinde. Doğu Akdeniz’e çıkışı olan yeni bir garnizon devleti veya özerk bölge kurmanın projesiyle meşgul görülüyor.  Bunlar açık açık olan şeylerdir, diplomasi ve diğer politik araçlarla nasıl destekleniyor, yerel halk dahil silah harcamalarına kadar nasıl para harcanıyor, görmekteyiz.
  • Rusya, Esad yönetimini de kullanarak, aslen nüfuz alanında ipleri elinde tutmak amacıyla bölgede aktif Hibrit Savaş sürdürerek ABD’ye karşı üstünlük kurmanın rekabeti içerisindedir. Rusya zaman zaman yerel unsurlarla işbirliği yapmaktan çekinmemektedir. Rusya, ABD ile küresel nüfuz alanları pazarlığına girmek için toplam kazanç metodu gütmektedir.
  • İsrail de çok taraflı etkileşimlerle hareket etmekte ve neredeyse bölgenin fiili kontrolünü ele geçirecek adımları atmak üzeredir. İsrail, Hizbullah gibi kendine karşıt örgütlerle terör savaşı veriyor gibi gözükmektedir ama aslında bunlar sayesinde nüfuzunu genişletmektedir, bölgeye müdahale etmenin meşruiyet zeminini yaratmaktadır. Gizliden gizliye İsrail; Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan gibi tüm ülkelerin üstünde baskın güç haline kavuşmuştur. Filistin meselesine burada girmiyorum.
  • Körfez ülkeleri ve İran ile ilgili hususlar da bunlara ilave edilmelidir. 
  • Fransa alenen Levant bölgesinde nüfuzunun olduğunu ispat peşindedir. Yakın döneme kadar PKK/KCK/YPG’ye verdiği destek her şekliyle devam etmekteydi, ispatı dahi oldu. Fransa bölgedeki politikalarını sürdürmektedir.
  • Hatta Çin’i bile bu rekabette dikkate almak gerekir. Hepsinin dahilinde önemli bir Siber Savaş ve propaganda sistematiğinin devrede olduğu bilinmelidir. 

Asıl konu terör örgütleri değildir, terör örgütleri kullanılan kesimlerdir, bu bilinmektedir ve dile getirilmektedir. Ancak bütüncül bir plan konusu hakkında çalışma yapılmalıdır ve adı da Hibrit Savaş türü bir kapsama dahil edilmelidir. Bu makalenin asıl gayesi de bu bakış açısı değişikliğinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla terörle mücadelenin önemi çok çok geride kalmış bir konudur.

Devlet organları kadar medyaya, akademilere, düşünce kuruluşlarına düşen bir ödev vardır, halen yapıldığı şekilde ifade edeyim, “şu operasyon başladı bu bitti; şu kadar terörist etkisiz oldu, bomba patladı, zayiat şudur…” türü konular Hibrit Savaşın kapsamında çok detay bir bahis halindedir. Tartışmalarda bile bu konu gündemden düşürülmelidir. Eğer bu şekildeki bilgilendirmeler devam edecek olur ise aslında bu, terörle ilgili kendi kendimize menfi propaganda yapmış oluyoruz anlamını ortaya çıkarır ki, bu yanlış bir yerde durdurulmalıdır. Bundan böyle stratejik Hibrit Savaş bakış açısına göre düşünülmelidir…

SONUÇ

Yurt içinde terörle mücadele bitti mi? Terör uzantısı bölücü kadrolar ve düşünceleri devam etmektedir. Bu terör uzantılarıyla mücadele Hibrit Savaş konusudur. Irak yüksek riskli bölgesinde operasyonlara devam edilmektedir. Irak’ta askeri varlığın bulundurulması, Irak Merkezi Yönetimi ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile ortak hareket edilmesi isabetlidir, bu bile bizi Hibrit Savaş gereği bir faaliyetin yapıldığını gösterir. O halde tanımı böyle yapmakta yarar vardır. Suriye gibi tükenmiş bir sahada asker bulundurmak ve güvenli bölgeler kurmak doğrudur. Türkiye’nin Suriye halkından oluşan Esad yönetimine muhaliflerle birlikte hareket etmesi gayet doğrudur; tekrar etmeyeyim, ABD, Rusya, vs. ülkelere meydanı bıraktığınız anda onlar kendine göre coğrafyayı zaten şekillendirmek istemektedirler, nüfuz bütünüyle onlarda olur. Bu da Hibrit Savaş kapsamında bir sonucu işaret etmektedir. Yurt içi, Irak ve Suriye bölgelerine göre durum az çok böyle özetlenebilir. Fakat Türkiye’nin karşısındaki asıl muhataplar başat ve bölgesel güçlerdir. O halde bunları içeren ve belirtilen genişlikte stratejik bir plana ihtiyaç olduğu aşikardır. Tekrar ediyorum, bu safhada Türkiye için “Hibrit Savaş Stratejik Planı” gerekmektedir, uygulama çok önemlidir ve medyada verilen bilgilerde de bu konu dikkatlice ele alınmalıdır.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Güvenlik 'ın son yazıları

11 views

Otonom Orduların Tartışması

Teknoloji geliştikçe otonom sistemler cephede yerlerini alıyorlar. Kara, hava, siber-uzay, deniz, derin ve geniş cepheler... Bu konu başka ülkelerde hem askeri hem sivil, çeşitli uzmanlarca tartışılıyorken, Türkiye'de henüz o noktaya gelinemedi. Savaşın bilim ve sanatı yönüyle ben size özgün bir tartışma başlatmak isterim.
64 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
95 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
152 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
197 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme