Sonu Gelmeyen Savaş Sürerken

14 Ağustos 2021
Okuyucu

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve Arap Baharı gibi süreçler ismen çokça tartışılan konulardır. Hatta sözünü etmeden geçmemeliyiz, ABD’nin Sonu Gelmeyen Savaşı (Uzun Savaş) açtığı ülkeler Müslüman ülkelerin bulunduğu coğrafyada yer alır. Sonu Gelmeyen Savaşı iyi anlamadan diğer hususlara doğru bakmak mümkün değildir.

ABD savaşın yöntemini gelişmelere paralel olarak günden güne geliştirdi. Bugün ABD, “Tam Spektrumlu Savaş” yöntemiyle stratejisini, politikasını ve hedeflerini karşılar durumdadır. Bu yeni savaş stratejisinin içinde uzay, siber, kitle imha, konvansiyonel, asimetrik… her türlü imkân vardır. Ama yanılmayalım, çalışma alanı Ortadoğu’yu kapsarken, buradan Güney Asya’ya kaydırılmıştır. Yani savaşın sonunun gelmeyeceği açıktır, çünkü Güney Asya’da da Müslüman ülkeler vardır.

Soğuk Savaş (1990) sonrası Türkiye’ye yakın coğrafyalarda ABD politikalarında bazı yeni ortak noktalar oluştu. Bu yeni politikayı kolaylıkla açıklayabilmek için formülleştirelim:

Formül: Rejim-terör-meşruiyet.

Bu formüldeki konuları biraz açalım. ABD, Soğuk Savaş sonrası bölgeyi hemen değişime tabi tutmak için hızlı hareket etti. Körfez Savaşları bunun göstergesidir. Başlangıçta savaşları konvansiyonel yöntemle bizatihi kendi askerini kullanarak gerçekleştirdi. Henüz asimetrik savaş veya vekalet savaşı konuları emekleme dönemindeydi, neticede bugünlere geldik.

Rejim Konusu 

Bölgemizde ve yakın coğrafyalarda rejimlerin durumu belliydi, diktatör yönetimler vardı. İran’da imamlar, Irak’ta Saddam, Libya’da Kaddafi, vs. Bu otoriter rejimler uluslararası sistemde kolay lokma haline getirilebilir sebeplerle doluydu. Ancak zamanla görüldü ki, ABD nasıl konvansiyonel savaştan vekalet savaşına dönüşü gerçekleştirdiyse, rejimleri otoriter hale dönüştürmeyi sağladı. Bu da bir proje miydi? Siz karar verin. Kendi müdahalesine meşruiyet sağlamak için gerekliyse bunu yapabilir, diye düşünün. O halde bu zaman akışında “mevcudu kullanmak” ve sonra “bir proje ile gerçekleştirmek” diye iki aşama var, diyebiliriz. ABD açısından buradaki nihai argümanlar ise “Batı tipi demokrasi” ve “Batı tipi kapitalizm” olmaktadır. 

ABD rejimleri istismar edecek ve kendi politikasını formüle uygun yerleştirecektir. Bu projelerin hazırlanmasında istismar edilebilecek temel argüman “İslam’ın üzerine oynamak” şeklindedir. Bu proje paradoksal durumlarla geliştirilir: Ilımlı-radikal paradoksu, mezhep ayrımı paradoksu, parti-hareket paradoksu, yerel-küresel paradoksu, korku-sevgi paradoksu… Bir üst gömlekte genel politikalar açısından da tartışılan önemli paradokslar vardır: Ulus devlet-küresel yapı paradoksu, liberal-muhafazakâr paradoksu, demokrat-otoriter paradoksu… Konu rejim dahi olsa zaten belli çıkarlar gruplarını korumak ve geliştirmek bakımından zemin mevcuttur. Örneğin Suudi Krallığı’nın aile-ülke ilişkisinin ve Batı tipi demokrasi bağlamının değiştirilmesiyle ilgili bugün bir proje yok gibi görülürse de ABD bu aileyi yeterince kullanmaktadır, hatta öncesinde İngilizler kullandı, onlardan devraldılar; şimdi ilkesel açıdan bakın, bu çıkar grubu halindeki Suudi ailesi gerektiğinde kolaylıkla bir pazarlık masasına oturtulabilir haldedir, bu da istismardır, öyle de olmaktadır. Şimdi bu cepheden olaylara hepsini toparlayarak bakın, ABD gibi güçlüyseniz, bu bölgedeki bir ülkeyi, konvansiyonel ve sosyal medya, politika ve diplomasi, hatta hukuk ve ekonomi ile baskıladığınızda sonuç alabilmeniz için (Müslümanlık gibi) referans ortak noktayı baz alarak ve etrafında paradoksal etkiler yaratarak, belirlediğiniz bir planı sonuç alma zamanı değişse de uygulayabilirsiniz.

Terör Konusu

Bu dönemde terörizmin ülke stratejilerinde ve politikalarında bir argüman olarak kullanılması öne çıkarıldı. Terör, terörizm, teröristler, terör listeleri üzerinden bir diplomasi-politika uygulamasına gidildi. Hatta toplumları terör baskısı ile yıldırma ve bir yöne doğru itme durumu da gündeme getirildi. Terörü kullanmanın çok çeşitli yöntemleri var. Alttan alta terörü desteklersiniz, sonra terörü hedef gösterir oraya müdahale edersiniz. Bu bile bir yöntemdir. 

11 Eylül 2001 tarihi George W. Bush’un dünyaya ortak düşman yarattığı bir dönemi başlattı: Küresel Radikal (İslami) Terörizm ile savaş!

Meşruiyet Konusu

Meşruiyet konusu içinde neler var? Bölünmüş veya bölünmesi istenen bir ülke yapısı, ABD demokrasi vaadi, askeri imkanlar da dahil olmak üzere yardım faaliyetleri, uluslararası hukukun kabul edeceği türden o bölgeye müdahale etme imkânı veren ve daha sonrası için ilave müdahale imkanlarının açık tutulduğu yeterli zemin var.

Uluslararası hukukta, halkına zulmeden bir insanlık dramını veya zorba lideri durdurmak için yapılan girişimler, kitle imha silahlarının (nükleer, biyolojik ve kimyasal) kullanılmasını veya tehdidini önleme faaliyetleri, küresel ve bölgesel terörizmle savaş, yerel ülkenin daveti gibi hususlar başka ülkeye veya ülkelere müdahale için meşruiyet sağlar. Ancak öyle bir durum yaratılabilir ki sonuçta gerekli hukuki meşruiyet zemini var edilir. Bunlar birer proje meselesidir, hepsi bu.

Örnekler 

Bilinen örnekleri verelim. Önce Irak’ı hatırlayalım. Formül: Saddam-PKK-meşruiyet. Detaylandırırsak, Saddam’ın Kuveyt’i işgalinin müdahaleye zemin hazırlanması sürecinden başlarız anlatmaya. Irak çok önemli bir ülke, OPEC üyesi ve petrol fiyatlarında söz sahibidir. Sovyet silahlarını ve askeri doktrinini kullanmaktaydı.Irak bugün fiilen bölünmüş haldedir ve İran’a giriş-çıkış için de bir anahtar konumundadır. Sünni-Şii çatışması için müdahaleler için manivela edilecek konuları içinde barındırır.

İran İslam Cumhuriyeti zaten düşman hem ABD’ye hem de İsrail’e. Mezhep (Şii) yayılmacılığı politikasını sürdüren İran bölgede birçok istikrarsızlığın sebebidir. İçinde Hizbullah gibi örgütleri barındırır. Ancak ABD bu ülkenin savunma sistemi içindeki İran Devrim Muhafızları Gücü (IRGC) ve bununla irtibatlı Kudüs Gücü birimlerini terörist listesine aldı. Formül: İran-IRGC/Hizbullah-meşruiyet.

Suriye’deki formül: Esad-YPG-meşruiyet. Detayda 2011’de başlayan Arap Baharı ve iç savaş denen halen devam eden büyük bir zulüm var. Bir de Esad’ın davetlisi Rusya ve İran bu ülkede. Esad halkına devlet terörü yapmakta ve kimyasal dahil çeşitli silahlarla da saldırmaktadır.

Bu arada şu küresel radikal terör örgütü olarak etiketlenen Irak-Şam İslam Devleti ISIS’a değinelim. Malum, sonuçta ISIS (DAEŞ) da demiyorlar, doğrudan İslam Devleti (IS) diyorlar. Yani küresel terör örgütünün adında hem İslam hem de devlet var. Paradoksa bakar mısınız?

Melezlenmiş formül: Suriye/Irak-ISIS-meşruiyet. Hem bu meşruiyet öyle bir hal aldı ki sadece ırak ve Suriye’de görev almakla kalmadı, Afrika Kuzeyine gönderildi, görev istendi. 2019’da Sri Lanka’daki ISIS terör örgütünün gerçekleştirdiği eylemden sonra konuşanları hatırlayın, “İslami terör güney Asya’ya yayılıyor,” dendi. Neden acaba? Bir görev mi verildi? Ama bu tarihlerden itibaren ABD, resmi dokümanlarına bu örgütü ISIS değil, IS olarak kaydetti. Açık herhalde! Anlaşılan formülün terkibi değişecek, bekleyin.

Afganistan’daki formül: Taliban-ElKaide-meşruiyet

Afganistan gibi ülkeler hakkında değerlendirme yapanlara hatırlatalım. Afganlar şöyle düşünür: Rusya gelmesin, para bırakmaz, işgalcidir. ABD gelsin, para bırakır, işi bitince gider. Taliban öyküsü eskilere dayanır. Pakistan’da Molla Ömer’in ilk örgütlenmesini ABD desteklemiştir. Amaç SSCB işgali karşısında bölgede bir asimetrik tehdit unsuru kurmaktır. Bu durumda ABD açısından Taliban iki işe yaradı: Birincisi, 1990’a kadar Rusların işgalinin tamamlanması. İkincisi, (Bush tarafından) ilan edilen Küresel Radikal (İslami) Terörizm ile savaş için gerekçe olması. Taliban 2001, 11 Eylül’ün müsebbibi El Kaide’yi korudu, ABD de Afganistan’a savaş açtı. Sonra 2011’de Bin Ladin Pakistan’da öldürüldü. Ama ABD askeri 2021’de ülkeyi terk etme kararı aldı. Bu noktada ABD’nin planı ne olabilir? Görünen o ki; ABD, Taliban ile anlaşmalı gidiyor, inşa edilen yollar, çeşitli tesisler, binalar ve kullanılan silahlar teslim ediliyor. ABD’nin Küresel Radikal (İslami) Terör örgütü dediği Taliban bölgede, örneğin Çin’e veya İpek Yolu’na, BRI’ya karşı etkili olacak ve ABD bölgeye müdahale etme meşruiyetini sürdürebilecek. ABD kendine hizmet eden Afganistan Devleti ve toplumu içinden seçtiklerini tıpkı bir dönem Saddam zamanında Çekiç Güç’teki gibi aileleriyle birlikte ülkesine alacak. Geri kalanlar başının çaresine bakacak… Bugün yarın Eşref Gani istifa eder, etmezse de bir Kabil anlaşması sağlanır. Katar, Doha’da BM süreci yeni bir sayfayla açılır. Rusya DİB Lavrov, “BM işe yaramadı,” dedi. Aslında BM ne zaman ve kimin için işe yaradı ki? 

Çin diyoruz, burada bahsi geçen önemli bir konu var, Uygurlar. Ama bugünden dokümanlara ve makalelere girmeye başladı, Doğu Türkistan İslami Hareketi (ETIM) ilişkisi anlatılıyor. ETIM Çin tarafından tehdit kabul ediliyor. Başka formül ne olacak, göreceğiz.

Sonuç

İşte bu formül (rejim-terör-meşruiyet) bir büyük ülkenin stratejisi, diplomasisi ve politikası için örneklik etmektedir. 1990’dan bu yana görülen örnekler çoğaltılabilir, derinlemesine açıklanabilir, ama sonuçta durum belli; istikrarsızlık ve muhtaçlık yaratmak, ötekileştirmek ve düşmanlaştırmak, hedef göstermek, parçalamak bölmek… Demokrasi nerede ve kime, dememiz gerekiyor. Örneğin Irak’a demokrasi halen gelmedi. Suriye’de veya Libya’da olabilecek mi? Hayır, çünkü Irak örnektir. Afganistan’da yirmi yıl kalan ABD milyarlarca dolar harcadı, sonuç terörist dediği Taliban’a boyun eğmek mi olmalıydı? Bu kadar basit mi? Şimdi ABD yetkilileri (ki değişik zamanlarda Taliban ile pazarlık masasına oturdular) açıklamaya devam ediyorlar, “Şeriat devleti kurmaya çalışan Taliban kötüdür,” diye. Paradoksu görebiliyoruz elbette, ama formül bu, paradoksal bir meşruiyet ve politika sürdürülüyor. 

Sonu gelmeyecek olan bir savaşın yeni bir cephesinin daha açıldığı belli. Sadece Afganistan’daki Taliban yetmeyebilir. Başka terör örgütleri de devreye konabilir. Bunları yakında öğreneceğiz.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

ABD, Afganistan ve Taliban konulu yazılar için bakabilirsiniz: 

Güvenlik 'ın son yazıları

87 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
82 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
78 views

Küresel Stratejik Savunma 

Bu makalede, küresel savunma ve küresel strateji, savunma sanayiine olan ihtiyaç, bununla refah ve güvenlik yönleriyle kazanılacak avantaj, stratejik plan ve proje konuları ve KAAN projesinin değeri ortaya konacaktır. ABD, Rusya, Birleşik Krallık ve Türkiye örnekleri üzerinde duracağım.
110 views

Ukrayna-Rusya Savaşı ve Geleceği

İkinci yılı dolan, üçüncü yılının da hızlıca geçeceği öngörülen, hemen herkesi ilgilendiren önemli bir savaşı değerlendiriyorum. Bugünden yarına bakılırsa, gelişmeler Ukrayna aleyhine gibiyken, acaba ne yapılırsa durumda önemli bir değişiklik yaratılabilir? Yoksa bugünkü muğlaklık devam mı edecek? Cephede ve stratejik alandaki sorunlar nasıl gelişiyor? Putin, satranç hamlelerini ustaca yapabiliyor mu?
126 views

Dersimiz Terörle Mücadele

Yerel seçimlerin arefesinde medyada uzmanlar arasında ve entelektüel seviyede ilginç tartışmalar oluyor ve ben bunlara bakarak, bugün bile terörle mücadeleyi anlamayanlar var, diyorum. Nasıl mı? Bunu anlatacağım. Ama daha önemlisi, en azından son kez olsun isterim, teröristlerin yöntemlerini, siyaset yapma biçimlerini, sistemli istismarın durumunu, Gri Bölge Operasyonlarını, Hibrit Savaşı ve Asimetrik Savaşı açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme