Kırılma Cilt II

9 Kasım 2021
Okuyucu

9 Kasım 2021/

Kırılma-32

Belarus-Polonya düzensiz göçmen krizi büyüyor

Bosnalı Sırp Lider Ankara’da

Dayton Anlaşması nedir?

Belarus-Polonya hattı ABD, AB ve NATO açısından fazlasıyla önemli bir mevkidir. Buradaki gelişmeler Avrupa ve Atlantik bağlamında her türlü dengeyi bozar. Yaşanan düzensiz göçmen olayı bu bakımdan hem ABD ve AB hem de Rusya tarafından karşılıklı suçlamalarla ama temkinle ele alınır.

Biz olaya kaldığı yerden bakmaya devam edelim. Belarus, Polonya’yı, binlerce göçmenin bekleyişte olduğu sınırlarında gerilimi tırmandırmama konusunda uyardı. Belarus’un sınır güvenliği servisleri de Polonya’yı, sınıra askeri teçhizat yığmakla ve göçmenlere yardımların ulaşmasını engellemekle suçluyor. Belarus Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında, “İçlerinde pek çok çocuk ve kadının da bulunduğu, temel sosyal haklardan yoksun, silahsız insanlara karşı yasadışı olarak güç kullanmayı haklı göstermek için Belarus’a yönelik provokasyon gerçekleştirmemesi konusunda Polonya tarafını önceden uyarmak istiyoruz” denildi. Ülkelerin sınırında, dünden beri AB üyesi Polonya’ya giriş yapmak için bekleyen binlerce göçmen bulunuyor. Polonya Sınır Muhafızları Reuters haber ajansına açıklamalarında, neredeyse 800 göçmenin sınırın Belarus tarafında, dikenli tellerin hemen ardında geceyi geçirdiklerini, 4 bin kadar göçmenin de yakındaki ormanlık alanda kaldıklarını söyledi.

Polonyalı yetkililer, Belarus hükümetinin göçmenlerin sınıra ulaşmasını ‘koordine ettiğine’ inanıyor. AB ve NATO da Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’yu, AB’nin ülkesine uyguladığı yaptırımlara karşılık olarak sınırda ‘yapay bir göçmen akını’ oluşturmakla ve göçmenleri de ‘siyasi piyonlar’ olarak suçluyor.

Belarus Savunma Bakanlığı yetkilileri bunun yanında, Polonya’nın sınıra Minsk’i bilgilendirmeden 10 bin asker konuşlandırdığını kaydetti. Varşova ile anlaşmalarına göre sınıra 6 bini aşkın askeri personel yerleştirilmesi hâlinde karşı taraftan gözlemcilerin sınıra davet edilmesi gerektiğini söyleyen Belaruslu savunma yetkilileri, “Minsk, şimdiye dek Polonya tarafından ne bir bildirim ne de gözlemcilere yönelik bir davet almıştır” dedi. Bu sırada Belarus Sınır Komitesi yetkilileri de Polonya’yı sınıra askeri teçhizat yığmakla suçladı. Yetkililer, Varşova’nın ayrıca, gazetecilerin, insan hakları savunucularının ve göçmenlere yardım etmek isteyen yardım kuruluşlarının temsilcilerinin sınıra yaklaşmasına izin vermediğini belirttiler.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov düzenlediği basın toplantısında Belarus-Polonya sınırında dünden beri yaşanmakta olan gelişmeler nedeniyle endişeli olduklarını belirtti. Sınırdaki durumun Rusya için bir tehdit hâline gelmeyeceğini umduklarını kaydeden Peskov, ‘Belaruslu uzmanların konuyla ilgili çok sorumlu bir biçimde çalıştıklarını gördüklerini’ ekledi. Kremlin Sözcüsü ayrıca, sınırdaki gelişmeler konusunda, komşuları Belarus ile yakın temas içinde olduklarını belirtti ve her iki tarafı da sorumluluk duygusu ile hareket etmeye çağırdı.

Lavrov, bir basın toplantısında sınırdaki duruma ilişkin şunları söyledi: “Bu sorunların uluslararası insan hakları prensiplerine uygun biçimde çözümlenmesi gerektiğine inanıyoruz ve tabii ki mevcut durumun kökenlerini de unutmamak gerekir. Sorunun kökeni; NATO ve AB ülkeleri de dahil Batılı ülkelerin, daha iyi bir yaşam ve kendi demokrasi anlayışlarını dayatmaya çalışarak Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine ilişkin yıllarca yürüttükleri politikalardır.” Rusya Dışişleri Bakanı, “Bundandır ki göçmen krizinin çözümlenmesinde baş sorumluluğu, şu an bu krizin oluşması için gereken şartları yaratmış olanlar üstlenmelidir” vurgusunu yaptı.

Ayrıca Lavrov, göçmenlerin Avrupa’ya gitmek için çıkış ülkelerine karşı çifte standartlar uygulanmaması gerektiğini belirtti. Rusya Dışişleri Bakanı şu ifadeleri kullandı: “Bu insanların, AB’ye gitmek için çıkış yaptıkları ülkelere aynı biçimde davranılmalı. Dün birtakım siyasi tartışmalarda şunların dendiğini duyduk: Öyleyse, göçmenler Türkiye’den çıkış yapmak istediğinde AB neden onların Türkiye topraklarında kalması için finansman ayırdı? Belarus’a neden yardım etmiyorlar? Neden, Litvanya ve Polonya’nın asla topraklarına girmelerini istemediği göçmenlerin iyi koşullarda yaşabilmesi için belirli gereksinimleri olan Belarus’a da yardım edilmesin? Kaldı ki bu insanlar (göçmenler) Belarus ya da Türkiye’de kalmak istemiyorlar. Onlar, senelerdir kendi yaşam biçiminin propagandasını ve reklamını yapmış olan Avrupa’ya gitmek istiyorlar. Avrupa kendi sözlerinin ve davranışlarının sorumluluğunu üstüne almalı.”

Bosna Hersek’te de Sırplarla birtakım anlaşmazlıklar görülmeye başlandı. Bosnalı Sırp lider Milorad Dodik, uluslararası denetimin sona ermesinden ve kendi ordusundan bahsederek tehdit etti. Dodik, “Bosna Hersek’in artık yüksek bir temsilcisi yok” iddiasında bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Üyesi Milorad Dodik ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki çalışma yemeğinde bir araya geldi.

Bosna Hersek’in 29 Şubat ve 1 Mart 1992 arasında yapılan referandum ile eski Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesinin ardından başlayan ve 4 yıla yakın süren savaşın bilançosu çok ağır oldu. Ülkenin batı ve güney kesimlerinde Hırvatlar ile doğuda ve kuzeyde ise Sırplar ile mücadele eden Boşnaklar, donanımlı düşmana karşı önemli başarılar kazandı. “Büyük Sırbistan” idealini savunan ve “etnik temizlik” hedefiyle yola çıkan Sırp milliyetçileri Prijedor, Visegrad, Foça, Bijelina, Zvornik ve Srebrenitsa gibi şehirlerde büyük katliamlar yaptı. Savaşta 2 milyondan fazla kişi evini terk etti, büyük çoğunluğu sivil 300 binden fazla kişi ise hayatını kaybetti.

Bosna Hersek’te bu kanlı savaş, ABD’nin Ohio eyaletindeki Dayton şehrinde bulunan Wright-Paterson Hava Üssü’nde 21 Kasım 1995’te paraf edilen ve 14 Aralık 1995’te Fransa’nın başkenti Paris’te Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegovic, Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Milosevic ve Hırvatistan Cumhurbaşkanı Franjo Tudjman tarafından imzalanan Dayton Barış Anlaşması ile son buldu.

Savaş zamanındaki şartlarda barışı getirdi, ancak sonraki dönemde anlaşıldı ki Bosna Hersek’i siyasi anlamda bir kördüğüm haline dönüştüren bu anlaşma, ülkenin ekonomik gelişimi, Avrupa Birliği (AB) ve NATO’ya üyelik süreçleri gibi birçok konuda engel teşkil ediyor. Bosna Hersek’in anayasasını da belirleyen Dayton Anlaşması, ülkeye karmaşık bir siyasi sistem getirmektedir. Anlaşma ile dört yıl boyunca birbirine karşı savaşan Boşnak, Hırvat ve Sırplar “ülkenin kurucu halkları” olarak kabul edildi.

Anlaşmaya göre, Bosna Hersek, nüfusunun büyük çoğunluğunu Hırvat ve Boşnakların oluşturduğu Bosna Hersek Federasyonu ile Sırp nüfusunun yoğun olduğu Sırp Cumhuriyeti entiteleri ile özel statüdeki Brcko bölgesinden oluştu. Her iki entitenin de kendi meclisleri, hükümetleri ve başkanları bulunuyor. Bosna Hersek Federasyonu kendi için 10 ayrı kantona ayrıldı. Kantonların her birinin kendi meclisi ve hükümetleri bulunuyor.Devletin en üst makamı ise Devlet Başkanlığı Konseyi. Konsey, Boşnak, Sırp ve Hırvat üç üyeden oluşuyor. Dört yılda bir yapılan seçimlerde belirlenen üyeler, 8 aylığına dönüşümlü olarak konsey başkanlığı yapıyor. Boşnak ve Hırvat üye Bosna Hersek Federasyonu’ndan, Sırp üye ise Sırp Cumhuriyeti’nden gelen oylarla belirleniyor. Devlet düzeyinde de ayrıca bakanlar konseyi (hükümet) ve iki parlamento (temsilciler meclisi ve halklar meclisi) bulunuyor. Bu karmaşık yapıda, kanton, entite ve devlet düzeyinde 5 başkan (3’ü konsey üyesi), 13 hükümet başkanı ve 130’dan fazla bakan bulunuyor.

Dayton’un getirdiği bu yapı, Bosna Hersek’te kararların alınmasını olumsuz etkiliyor. Karar alma sürecindeki en önemli sorunlardan biri Devlet Başkanlığı Konseyi’nde yaşanıyor. Dış politika gibi önemli konularda verilecek kararlar, üç üyenin de mutabık kalmasıyla alınabiliyor. Bu kararların alınması bazen çok uzun sürüyor, bazen de hiç gerçekleşmiyor. Ülkenin AB üyeliği konusunda her üç taraf da mutabıkken, NATO üyeliği noktasında Sırpların karşı çıkması nedeniyle ilerleme kaydedilemiyor.

Anlaşmanın getirdiği karmaşık siyasi yapının yanı sıra geniş yetkilerle donatılmış Bosna Hersek Yüksek Temsilciliği de tartışılan bir diğer konudur. Anlaşmanın 10’ncu bölümüne göre kurulan ve Bosna Hersek’te büyük otoritesi bulunan Bosna Hersek Yüksek Temsilciliği’nin ülkenin egemenliğini kısıtladığı savunuluyor.Yabancı yüksek temsilci, Dayton’un uygulanışını kontrol etmek, tarafların şikayetlerini değerlendirmek, sivil kuruluşların faaliyetlerini denetlemek ve koordine etmek gibi yetkilerinin yanı sıra Dayton’a aykırı davranmaları durumunda Devlet Başkanlığı Konseyi üyeleri de dahil devlet yetkililerini görevden alma hakkını da elinde bulunduruyor. Öte yandan, Dayton’un uygulanmasındaki sorunları çözmekle yetkilendirilen Bosna Hersek Yüksek Temsilciliği’nin, elindeki geniş yetkilere rağmen kendi sorumluluk alanına giren birçok ciddi sorunun çözümünde etkisiz kaldığı ifade ediliyor.

Birçok siyasetçi ve uzman, Bosna Hersek’in gelişimi ve AB ile NATO’ya entegrasyon hedeflerinde ilerleme kaydetmek için “Yeni Dayton” ya da “İkinci Dayton” fikrini destekliyor. Boşnak, Sırp ya da Hırvat olmayan milletlere Devlet Başkanlığı Konseyine seçilme şansı tanımayan ve içinde ayrımcılık barındıran Dayton anayasası, AB yolunda ülkenin önündeki en büyük engel olarak gösteriliyor. Dayton’un getirdiği anayasanın değişmesinden yana olan Boşnaklar, olası ikinci Dayton’da uluslararası garantörlerden birinin de Müslüman ülkelerden biri olmasını istiyor. Zira Dayton Anlaşması imzalanırken hiçbir Müslüman ülke bulunmuyordu.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Politika 'ın son yazıları

58 views

Politik Vizyona Göre Konumlanma Stratejisi

Ülkeler için sihirli kelimeler refah ve güvenlik, öyle değil mi? Peki 2030’lardan sonrasına bakın, dünyadaki gelişmeler ve Türkiye özelinde cevap arayın, vizyonumuz ve stratejimiz ne, refah ve güvenlik için neler düşünülmeli? Bu stratejik-vizyona esas olacak şekilde, politik anlayışımız, sosyo-politik ve sosyo-ekonomik etkileşimlerimiz ne durumda, neredeyiz, ne tarafa doğru gidiyoruz, riskler neler?
52 views

İsrail Gazze’de Ne Yapmak İstiyor? 

Hamas-İsrail çatışmasında 7 Ekim’den bu yana 212 gün geçti, Gazze konusunda ne noktadayız? Şurası net, 12 bini çocuk 35 bin Gazzeli öldürüldü, 1,5 milyon insan şu anda çok zor şartlarda yaşıyor, en son noktada Refah’a saldırı oldu olacak türü bir İsrail baskısı da sürüyor.
72 views

İkinci One Minute

Eğer dünya büyük bir krize doğru giriyorsa, Türkiye yaşadıklarının yaralarını büyük ölçüde sardı, geleceğe hazır gibi, ekonomik sorunlarla ilgilenmeyi bir yana koyuyorum, ama İsrail yeni ve kaotik dünya dönemine daha büyük bir sorunlarla gireceğe benziyor. Gazze konusu travmatik! Bu stratejik analizi, Türkiye merkezinde gerçekleşen olaylarla açıkladıktan sonra, 2024 itibariyle gelecekte bizi neler bekliyor, diye sorarak ele alıyorum.
66 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
81 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme