CB Erdoğan’dan Vekalet Savaşı Açıklaması

21 Eylül 2023
Okuyucu

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda terör, Suriye, bu hususlarla ilgili olan “yeni savaş türleri” ve istikrarsızlık konularında ifade bulan yeni açıklamaları ilgiyle izlendi. Türkiye bugüne dek “terörle mücadele” şeklinde açıklamalar yapmaktaydı. Bugün ise daha geniş çerçeveye oturtulan, asıl tehdidi tarif eden ve tehdidin kaynağına, “bıktık, usandık!” diyen, bir çıkış var. Eğer yeni bir anlatım varsa, yeni bir düşünce birikimi de oluştu demektir. Bu bana göre 2021’den bu yana çokça sözünü ettiğim bir konudur. Kendime pay çıkararak, demek ki dikkat verenler oluyor, diyorum. Ancak konuya benim dışımda dahil olanların bundan böyle bu çok önemli konuyu, dünyaya anlatılan şekilde değerlendirmesi icap edecektir.

Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda terör bağlamındaki sözlerine bakalım:

“... Ancak, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine en büyük tehdit, bu ülke üzerinde hesabı olan güçlerin güdümündeki terör örgütlerine verilen açık destektir. Bir yandan PKK-PYD terör örgütünün, diğer yandan mezhep ayrışması üzerinden organize edilen radikal grupların cenderesi altında bunalan Suriye halkı, isyan noktasına gelmiştir. Nitekim, son dönemlerde bunun çeşitli sonuçları ortaya çıkmaya başladı. […] Suriye ve Irak başta olmak üzere, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Sahel’de kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için DEAŞ ve benzeri örgütleri paravan olarak kullananların riyakarlıklarından bıktık, usandık. […] Bu bölgelerdeki tehdit sadece DEAŞ değildir. Asıl tehdit, vekalet savaşlarının aracı olarak kullanılmak üzere beslenen, palazlandırılan terör örgütleridir, paramiliter gruplardır, paralı askerlerdir ve kim daha yüksek fiyat verirse onlara çalışan kimi yerel unsurlardır. Karşımızdaki bu gerçeğe rağmen, sırf kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için terör örgütleriyle çalışmaya devam eden ülkelerin, terörden ve bununla bağlantılı sorunlardan şikayet etmeye hakkı yoktur…

Uzun zamandır ifade ettiğim de budur. Konu; bir amaca uygun hazırlanan planla istikrarsızlaştırılan bir bölgede kanserli hücrelerin çoğalmasıdır. Bu istikrarsızlaştırma operasyonu, 1) yerelde bozuk hücrelerin olmasını, 2) bunu tetikleyecek bir istihbarat örgütü çalışmasını, 3) durumu kontrol ederek yaratılan hastalığın metastaz yapacağı alanların belirlenmesini, 4) rakip diğer uluslararası güçlerin ancak bu alanda hakim olan ülke ile işbirliği yapmak zorunda kalmasını, gerektirir.

Bu süreçler bir veya birden fazla vekilin (aparatın) marifetiyle gerçekleştirilir. Vekillerin bazıları yaratılır veya dönüştürülür, bazıları ise taşınarak getirilenlerdendir. Yöntemde, 1) vekillerin hukuksuzlukları söz konusudur, 2) buna karşılık dünyaya, bu hukuksuzluğa son vermek adına uluslararası hukukun gereği adımları atacak meşru girişimin başlatılacağı ifade edilir, 3) hibrit yöntemler, özellikle siber alandakiler, buna dahil edilir.

Peki, bugüne dek söylediğim neydi? Türkiye PKK/KCK terör örgütü ile terörle mücadele etmekte, ancak sınırları ötesinde esasen bir hibrit savaş vermektedir. Bugün gelinen noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle ABD’yi işaret ederek, bölgemizde, Irak ve Suriye’de, PKK/KCK, PYD/YPG ve DEAŞ aparatlarının marifetiyle yapılanların kabul edilemez noktaya geldiğini ilan ediyor.

Geriye giderek neler yazdım diye baktım… Şimdi geldik mi bu noktaya? Hatırlatmalarım olacak, tarihlerini de dikkate alarak dikkatlice okuyun lütfen.

Şubat 2021’de Türkiye İçin Yeni Terörizm Vizyonu ile yol haritasını tarif ettim:

“... Türkiye terörle mücadelenin diplomatik ve askeri tedbirlerle sürdürülmesini 2016’dan bu yana sınırının ötesinde gerçekleştirmektedir. Buna daha da derinleşerek önem vermek gerekmektedir. Nasıl ABD terörle mücadele adı altında binlerce kilometre mesafeden geliyor ise, Türkiye de bu birikimi ile benzerini yapabilir, sınırından daha derinlere gidebildiği gibi bölgesel ve küresel çıkarlarına bakarak hareket edebilir. Amaç mazlumları terörden kurtarmak ve buna karşılık terörü manivela, taşeron, vekil (proxy) olarak kullananlara da caydırıcılık sağlamak için bu uygulanması gereken bir hal tarzıdır. […] Biraz daha hukuku öne çıkarmak ve ülkede bitme noktasına gelen terörün aslında bölgesel ve küresel mana ifade ettiğini belirginleştiren bir yaklaşımı kabul ederek, daha geniş çerçeveli bir politika gütmeyi öneriyorum. Eğer Irak ve Suriye’de fiili komşumuz halinde Türkiye’ye rakip gibi davranmaya başlayan ABD (veya diğerleri) böyle yapıyor ise biz de aynını uygularız. Türkiye’yi gri kategoriye koyan bir ABD anlayışı gelişti ise biz de benzerini yapabiliriz. NATO bu gidişatı önleyebilecek anlayışa ve kabiliyete kavuşabilir mi? NATO müttefiklik ilişkilerinin zedelenmesini önlemekten uzak durmamalıdır. NATO, ikiyüzlü politikaların da ötesine geçerek vekalet ve hibrit savaşların ortaklar arasında büyüyen anlaşmazlık haline dönüşmesini önleyemiyor ise bu kabul edilemez. Eğer bölgede fiilen İran, İsrail, Fransa, gibi ülkeler yayılmacı ve yeni-sömürgeci anlayışlarla hareket etmek adına terör üzerinden bir politika yürütüyorlarsa, biz de aynını uygularız. Ama Türkiye’nin belirgin farkı şudur: Bölge halklarının istismarını ve istikrarsızlaştırılarak kaynaklarının sömürülmesini önlemek, mazlumları terörden kurtarmak ve terörü manivela, taşeron, vekil olarak kullananlara da caydırıcılık sağlamak...

Yukarıdaki ifadelerin yeni bir vizyon şeklinde yazıldığına tekrar bakmanızı isterim.

Mart 2021’deki Küresel Aparat Terör Örgütleriyle Mücadele başlıklı makalemin sonucunda yer alan cümle şöyledir:

“… Ancak küreselleşen tehdidin gereği, gri planların ve yumuşak güç usullerinin devrede olduğu bir zaman diliminde, Türkiye durumu eksiksiz kontrol edebilmenin altyapısını gecikmeksizin inşa etmelidir. Özellikle, iç hukukun yanı sıra, yeni koruyucu ve önleyici uluslararası hukuk anlayışları ile Türkiye bölgesel ve küresel rekabetini tahkim etmelidir...”

Mayıs 2021’de yazdığım PKK Terörü ve Yeni Asimetri başlıklı makaleme bakın, hatırlatayım:

“... Operasyonel ve taktiksel mücadelede Türkiye çok başarılıdır. Güç mücadelesi adım adım yapılır. Bu alanda asıl fiili rakip ABD ve Rusya’dır. ABD ve Rusya politikalarına karşı yürütülen güç mücadelesinin teröristin parametreleri farklıdır. Hasmın toplam kapasitesi (örneğin) ABD ve PKK toplamıdır. O halde ABD’nin bakış açısına göre bir mukayese yapmak zaruri olur. Burada asimetrik durum sadece PKK terörü ile anlatılamaz, ortada terör var denilip konu geçiştirilemez, ABD’nin yürüttüğü bu vekalet savaşı formatındaki tüm kapasite birlikte değerlendirilmelidir, yapılabilecekler de bu çerçeveye oturtulup değerlendirilmelidir… Türkiye, Suriye ve Irak sınırı boyunca oluşturulan güvenli bölgelerle çok değerli hamleler yapmıştır. Güç mücadelesinde sahada adım atılmalıydı ve Donald Trump zamanında fırsatlar değerlendirdi, Türkiye şimdiki operatif pozisyonunu isabetli adımlarıyla gerçekleştirdi. Hatta denebilir ki bu hamleler yapılmasa idi bugün sınırımızın güneyinde başka oluşumlar fiilen tesis edilmiş olacaktı ve kontrol vüsatı burada o tesis edilen yeni fiili düzen sahiplerinde olacağından dolayı ülkemize terörist aktarımı da fazlasıyla gerçekleşecekti ve tehdit içerilere kadar yoğunlaştırılacaktı, bu engellendi. […] Uzmanların kolay yanıldığı bu ‘asimetrik’ durumdur. […] Ancak Suriye alanındaki asimetri başka türlü açıklanmalıdır: Türkiye bir tarafta, karşısında süper güçler ABD ve Rusya. […] ‘Neden bu aşamada gereken adımlar atılamıyor?’ sorusunun cevabını bu güç mücadelesi içinde tarif etmek gerekir. Mücadelen vaz mı geçildi? Hayır. Zaman kollanıyor olamaz mı? Bunlar dikkatli hamleleri gerektiren konulardır…

Bu makalede bir görsel var ki bugüne de ışık tutar mahiyettedir, onu da buraya ekliyorum.

Başka neler yazdım, bakabilirsiniz:

MART 2021, Terör, Siyaset, Propaganda ve ABD

HAZİRAN 2021, Küresel Şiddet ve Terörizm

AĞUSTOS 2021, Küresel Terör ve DAEŞ-Horasan Meselesi

EYLÜL 2021, Küresel Terörizmle Yaşamak

EKİM 2021, Terörizm ve Uluslararası Hukuk

KASIM 2021, Terörle Mücadeleyi Konuşmak

ŞUBAT 2022, Hibrit Savaş Bölgesinde Terör ve Türkiye 

Sanırım danışmanlar okumuşlar!..

Bu çerçeve içinde ilgililerin yeniden bir değerlendirme yapıları gerekir, Türkiye’nin iddiasını daha belirgin hale getirmesinde yararlı olacaktır. Öyleyse; 1) bundan böyle ilgililer, etkisiz kılınan terörist sayısını vermesinler, bu bir ölçü olmaktan çıktı, 2) Türkiye’nin sınır ötesinde, vekalet savaşı ve hibrit savaş kapsamında yürütülen faaliyetler açıklansın, buna ağırlık verilsin, 3) ABD başta olmak üzere, örtülü veya açık şekilde, Türkiye’ye aynı türden mücadele yöntemlerini uygulayanlara yönelik kazanımlar var mı, bunlara değinilsin. Unutmayalım, hedef değiştiyse, takibi de değişecektir. Belirttiklerim yapılmıyor mu? Yapılıyor, fakat halen karşımızda teröristin diliyle konuşanlar var, fark ediyor musunuz? Bunların algıdaki negatif etkisinin önüne geçilmesi bile çok önemlidir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Güney Kafkasya

DİĞER YAZI

U.S. and Russian Courses of Action

Güvenlik 'ın son yazıları

11 views

Otonom Orduların Tartışması

Teknoloji geliştikçe otonom sistemler cephede yerlerini alıyorlar. Kara, hava, siber-uzay, deniz, derin ve geniş cepheler... Bu konu başka ülkelerde hem askeri hem sivil, çeşitli uzmanlarca tartışılıyorken, Türkiye'de henüz o noktaya gelinemedi. Savaşın bilim ve sanatı yönüyle ben size özgün bir tartışma başlatmak isterim.
64 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
95 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
152 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
197 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme