Durum Analizi

15 Ocak 2024
Okuyucu

ABD destekli PKK terör örgütünün asıl meselesi, Suriye’de özerk bölge idaresini resmen açıklamak, “Demokratik Suriye Cumhuriyeti” anayasasını ve İsrail’in kuzeyini emniyete alan bir “terör devletçiği” kurduklarını ilan etmek. Türkiye bu “teröristan” oluşumuna asla izin vermeyecek, her ne pahasına olursa olsun, karşı hamlelerini gerçekleştirecek, böyle de yapıyor. Şimdi gelin konuyu geniş boyutlarıyla inceleyelim.

DURUM

ABD, Orta Doğu’daki ve Doğu Avrupa’daki güvenlik konulu önemli işlerini bitirip Pasifik’e odaklanmak istiyor olabilir. (Tayvan seçim sonuçlarının alınması sonrasında Çin’in bölgeye baskısı artacaktır.) Orta Doğu’daki “işleri” dediğimiz ise en basit açıklamayla, “İsrail’in güvenliğini sağlamak” şeklindedir. ABD, İngiltere, bazı diğer Avrupa ülkeleri ve İsrail birlikte hareket ederek, öteden beri bütçe ayırarak projelendirdikleri Suriye’de, bir terör devletçiği kurma konusunu işte bu konjonktürde tamamlamak istiyorlar. Burada aparat PKK terör örgütü, bunu hemen herkes biliyor; ancak ABD başta Batı dünyası kasıtlı olarak buna SDG diyor. Bu konjonktürde neler var? Rusya-Ukrayna meselesi üzerine bir anlaşmaya varma süreci, Rusya’nın Suriye ve Doğu Akdeniz “Gri Bölgesi” içindeki çıkarlarına bağlı olarak ABD ve İsrail ile bir denge üzerine karşılıklı anlaşmaya varması, İran’ın pozisyonunu koruması, hatta çatışmayı Kızıldeniz’e yayarak bir noktada aynı denge arayışı içinde ben de varım mesajını vermesi olabilir mi? Körfez Ülkeleri malum, normalleşmeyi hızlandırmanın arzusu içindeler.

Sadece Suriye’ye bakın. Türkiye sınırına yakın bölgede Kamışlı’dan Tel Rıfat’a ve hatta Lazkiye’ye kadar uzanan alanda Türkiye’nin önünde duranlar Ruslar ve İranlılar. Bu alanda bir de Esad güçleri var, haliyle. ABD güneyde, Deyrizor ağırlıklı bölgede. İsrail, Golan Tepeleri mevkiinde. Bu durumda aparat örgütü koruyanların sayısı az değil. Hem terör örgütü ile alışveriş yapmayan yok gibi, bu da bilinen bir gerçek.

Türkiye, sınırının güneyinde, bu terörist oluşumun “özerk bölge” ilanına karşı neredeyse tek başına kalmış görünüyor. Böylesi bir terör devletçiği demek, İsrail’in sınırımıza kadar yaklaşması demek olur. ABD’nin çıkarlarını İsrail ve terör örgütü ile tesis etmesi yeterli görünmektedir. Enerji kaynakları da dikkate alınır ise bu vaziyet Türkiye’nin sahasının daraltılması anlamına gelmektedir. Doğu Akdeniz ve Kıbrıs sahasını da buna ekleyip öyle okuma yapmak gerekmektedir.

Haliyle, Türkiye bu durumu “varoluşsal” tehdit görüyor, dolayısıyla mücadelesini bu bilinçle sürdürüyor. Bu tamam da diğerlerine de bakmak gerekir; kimler ne kazanır ne kaybeder? Yoksa herkes alacağını alıyor ve işine mi bakıyor! Türkiye’ye ara sıra dönüp, terörle mücadelenizi destekliyoruz demeleri yeterli oluyor mu? Hem diğerlerinin bu bölgedeki durumu ve hesabı varoluşsal değil. Rusya’nın varoluşsal dediği alan Karadeniz’de, Ukrayna’da. İran’ın kendi sınırları içinde ve Basra Körfezi’nde. İran’ın da diğerleri gibi delilleri var ve açıkça Vekalet Savaşı yapıyor.

Burası bir Gri Bölge olduğuna göre bölgeye dışarıdan gelip proje yürüten, Temassız Savaş ve Hibrit Savaş (Vekalet Savaşı, Asimetrik Savaş, Siber Savaş, Propaganda, vs. bunların içinde) uygulamalarını her yerde yapan güçler, her ne sonuç olursa olsun, birincisi kendi canları yanmamakta, başkalarınınki yanmakta, ikincisi ise az da olsa bir kazanım elde ederler ise bu onların artı hanesine yazılan değer olmakta, dolayısıyla bir kazanç elde etmektedir.

Türkiye’nin vekilleri yok, İran gibi ABD ve İsrail’in can yakan sivri uçlara sahip değil. Hatta böyle bir yola girmeyi de düşünmüyor. Türkiye meşru zemini olan mücadelede varlık gösteriyor ve bunda gayet ciddi politika sürdürüyor. Türkiye, topraklarını korumak ve bölücü terör örgütünden tamamen kurtulmak istiyor. Zaten DEAŞ gibi diğer terör örgütleri ile mücadelesi sürüyor.

Türkiye tekrar bir samimiyet testi yapabilir, bölgesel aktörler olarak Rusya ve İran, ABD’yi Suriye’den kovabilmek için he kadar samimiler diye. Astana Süreci bize bunu işaret etmedi mi? Nerede alınan kararlar ve bu anlamda yapılacaklar?

Üç aşağı beş yukarı mevcut durum bu…

STRATEJİK HİBRİT PLAN

11 Şubat 2022’de Hibrit Savaş Bölgesinde Terör ve Türkiye adlı makalemde, henüz Rusya Ukrayna’ya saldırmamışken, ben burada Türkiye’nin terörle mücadele kavramı dışında, kimlerle nasıl savaşacağı hakkında bazı önemli hatırlatmaları yaptım.

Şöyle yazdım: “Asıl konu terör örgütleri değildir, terör örgütleri kullanılan kesimlerdir, bu bilinmektedir ve dile getirilmektedir. Ancak bütüncül bir plan konusu hakkında çalışma yapılmalıdır ve adı da Hibrit Savaş türü bir kapsama dahil edilmelidir… Bundan böyle stratejik Hibrit Savaş bakış açısına göre düşünülmelidir… Yurt içinde terörle mücadele bitti mi? Terör uzantısı bölücü kadrolar ve düşünceleri devam etmektedir. Bu terör uzantılarıyla [örneğin ABD ile] mücadele Hibrit Savaş konusudur. Irak’ın yüksek riskli bölgesinde operasyonlara devam edilmektedir. Irak’ta askeri varlığın bulundurulması, Irak Merkezi Yönetimi ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile ortak hareket edilmesi isabetlidir, bu bile bizi Hibrit Savaş gereği bir faaliyetin yapıldığını gösterir. O halde tanımı böyle yapmakta yarar vardır. Suriye gibi tükenmiş bir sahada asker bulundurmak ve güvenli bölgeler kurmak doğrudur. Türkiye’nin Suriye halkından oluşan Esad yönetimine muhaliflerle birlikte hareket etmesi gayet doğrudur; tekrar etmeyeyim, ABD, Rusya, vs. ülkelere meydanı bıraktığınız anda onlar kendine göre coğrafyayı zaten şekillendirmek istemektedirler, nüfuz bütünüyle onlarda olur. Bu da Hibrit Savaş kapsamında bir sonucu işaret etmektedir. Yurt içi, Irak ve Suriye bölgelerine göre durum az çok böyle özetlenebilir. Fakat Türkiye’nin karşısındaki asıl muhataplar başat ve bölgesel güçlerdir. O halde bunları içeren ve belirtilen genişlikte stratejik bir plana ihtiyaç olduğu aşikardır. Tekrar ediyorum, bu safhada Türkiye için “Hibrit Savaş Stratejik Planı” gerekmektedir, uygulama çok önemlidir ve medyada verilen bilgilerde de bu konu dikkatlice ele alınmalıdır.

Gördüğünüz gibi önerim net idi: Hibrit Savaş yapacağız ve buna ait bir stratejik planlarımız olmalı. Bu stratejik planın devamında operasyon (harekat) çözümlemeleri ve hedefler olmalı. Bu şekildeki hedefler ele geçirilmeli.

BÖLGESEL SAVAŞLAR BAŞLADIĞINDA

Bu temel önerimi aklınızda tutun isterim ve sonrasına bakalım. 24 Şubat 2022’de Rusya Ukrayna’ya saldırdı. 7 Ekim 2023’te Hamas-İsrail çatışması başladı. Bu iki zaman dilimi içinde gerekeni işaret ettim diye düşünüyorum. Her şey değişiyordu, bölgemizde yapılacak çok önemli ödevler vardı ve Türkiye hassas bir dönemdeydi!

22 Nisan 2022, Yeni Savunma Doktrini ve Türkiye başlıklı yazımda şöyle ifade ettim: “Savunma politikası, en az 20 yıllık planı sorumluluk ve ilgi alanında eksiksiz uygulamak demektir. Hatta uzun vadeli olarak 50-80 yıllık vizyon ve konsept çalışmaları içinde olunmasını şart koşar. Bugünkü durumda, Hibrit SavaşTam Spektrumlu Savaş ve stratejik Akıllı Güç yöntemleri gereği, Milli Gücü sürekli aktif tutmak, her bir unsuru üstünlük mücadelesinde sahaya sürmek gerekliliğini doğurdu… Bu itibarla, Vatan Savunması konusuna ne konvansiyonel ne de terörle mücadele açılarıyla bakılır. Hedef 2050’ler itibariyle kapasite artırımını ve yöntemsel karakteri geliştirmeyi öngörmelidir.”

25 Haziran 2022, Türkiye Jeopolitiğine Yeniden Bakış başlıklı makale çok kapsamlı ve her bir güç unsuru ile diğerlerinin ama mutlaka Türkiye’nin bir mukayeseli analizini yaptım. ABD Açısından Türkiye başlığı altındaki açıklamam şöyle: “Soğuk Savaş zamanında ABD için Türkiye’nin bir önemi var idi. (Her ne kadar önemli konularda ABD Türkiye’nin karşısına dikildiyse de…) Tek Kutuplu Dünya’da bu değerin azaldığı görüldü. Hatta 1 Mart (2003) Tezkeresi olayı ile Türk-Amerikan politikaları olumsuz bir yöne kaydı. ABD, Türkiye olmadan da bölgedeki çıkarlarını sürdürebileceğini gördü, düzenlemelerini yaptı. Bunun için Türkiye yerine İsrail’i yerleştirdi.”

Aynı makalede, İsrail Açısından Türkiye başlığı altında yazdığıma bakınız: “İsrail için bölgede (Balkanlar, Karadeniz, Kafkaslar, Hazar, Ora Doğu, Akdeniz, Afrika) İran ve Türkiye en önde rakiplerdir. İsrail bölgesinde rakiplerinin kendi özelliklerine göre politikalarını belirler. İsrail bir AB ve NATO üyesi değildir, ancak ülkelerle ve kurumlarla AB ve NATO üyesi kadar iç içe ilişkileri vardır. ABD ve AB bölgede İsrail ile stratejik işbirliğini esas almaktadır. ABD ve Avrupa ile birlikte İsrail’in Irak-Suriye hattından Doğu Akdeniz’e çıkışı olan bir ‘garnizon devlet’ kurma projesi adım adım sürdürülmektedir. Diğer yandan bu projenin aktörleri, benzer yönden, İsrail’in rakibi Türkiye’ye içten içe etki gösterecek adımları da atmaktadır; Türkiye’nin güney-doğusunda bir ‘anayasal özerklik’ ilanı beklenmektedir. AB ve ABD bu projeyi dikkatlice sürdürmektedir. Bütün bunlar İsrail’in elini güçlendirmektedir.”

15 Aralık 2022 Türkiye’nin Jeopolitiğine Odaklanmak başlıklı makalede söylediğim açık: “Benim bugünün kesitinde politikayla, jeopolitikle ve stratejiyle ilgili söyleyebileceklerim açık; ABD’nin ve diğer güçlerin politikalarını ve uygulamalarını bu merkezden bakarak kolaylıkla irdeliyorum. Eğer Türk halkı ve entelektüeli bu kapsamdaki konularda yeterince bilinçli ve kararlı olursa, hatta neyin mücadelesinin verildiğinin farkına varırsa, geleceğin şekillenmesine daha isabetli bir noktadan bakarak katkı sağlayabilir kanaatindeyim. Çünkü hiçbir şey tesadüflerle olmuyor!”

3 Ekim 2023, Milli Güvenlik Dersi başlıklı yazımda Sorun Terörden Ötede diye hatırlatmak ihtiyacı duydum. Türkiye İçin Durum Tespiti başlığı altında şu ifadeyi kullandım: “Şimdi, vekaletçi [örneğin ABD] sizin hasmınızdır. Barıştasınız, ama kendi güvenliğiniz için her şeyi yapacaksınız. Hasmınızla (açık değil, örtülü), pek çok konuda içli dışlı olmanız dahi söz konusudur. Bunlar günümüzde böyle olmak durumundadır. Kentlerinize, köylerinize, dağlarınıza terör gelmemelidir, bunun mücadelesi yapılır, bu tamam! Fakat konu örtülü hasımla ilgili. Ona ve aparatına ne yapacaksınız? İstihbarat Savaşı, Diplomasi Savaşı, Hukuk Savaşı, Bilgi Savaşı ve Hibrit Savaş. İşte sizin Tam Spektrumlu ve Çok Alanlı mücadele göreviniz bu.”

SONUÇ

Eğer Türkiye için varoluşsal, başkaları için gri olan bu bölgede, mevcut aktörler arasında bir dengeleme, anlaşma ve sonuca gitme evresindeysek, Türkiye’ye sorulmadan ve hatta terör yoluyla dayatılmak istenen bir durum var ise o zaman çok ciddi şekilde düşünmemiz gerekmektedir. Mevcut askeri tedbirler daha nasıl geliştirilebilir, kimin canı nasıl yakılabilir ve kimlerle yeni baştan nasıl bir işbirliği kurulabilir?..

Güvenlik 'ın son yazıları

57 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
89 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
146 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
191 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
218 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme