fitnenin-arkeolojisi
Fitnenin Arkeolojisi

Fitnenin Arkeolojisi

23 Mayıs 2014
Okuyucu

Güncel Fitnecilik ve Propaganda

Bütün bu açıklamalar bize fitne sözcüğünün, ortamın iyi olmadığını işaret ediyor ama, o kadar da kolay kullanılmamasını işaret ediyor. Çünkü işin içinde esası çok iyi bilmekle ilgili köklü bir alan var. İşlere vakıf olmayanlar, birilerinin yanında çalışanlar, kulaktan duyma işlere bel bağlayanlar fitneyle hem aldatılabilirler, hem de fitnenin kaynağı olabilirler.

Şimdi başka bir konuyu daha hatırlayalım: Propaganda.

İnsanlık var olduğundan beri bir bölgeyi ele geçirecek, tahakküm kuracak veya etkisiz kılacak istilacılar, savaşçılar, fetihçiler, misyonerler, profesyoneller ve yöneticiler, çoğu kere fısıltı yöntemleriyle şayialar yayarak, hedeflerindeki insanları etkileme yollarını planlı bir şekilde uygulamışlardır.

Propaganda, zamanı, amacı, hedefi, usulü, şekli belli ve planlı olan bilinçli bir iştir. Düşmana karşı olan uygulamalara bakılırsa ajanlar, casuslar ve askerler bu işte daha ziyade kullanılmışlardır.

Propaganda, ayakta tutmak ve dayanmasını güçlendirmek için kendi toplumuna (dosta) da, düşmana da, üçüncü taraf olanlara da uygulanabilir. Hedef kitle amaca varmak için özenle belirlenir.

Bütün bu bilgiler daha ziyada askeri literatürdeki bilgi harbi yöntemlerindeki psikolojik harekatla açıklanabilir. Ama günümüzde bir resmi kurum da, bir terör örgütü de, bir reklam ajansı da, bir medya kuruluşu da, bir bakanlık da, bir finans kuruluşu da, bir spekülatör de, bir sivil toplum örgütü da kendi çıkarına uygun resmi veya örtülü propaganda yapabilir. Örneğin bir yetkilinin gündem değiştirmek için ortaya bir şey atması da propagandadır.

Fitne ve propagandanın kullanımında bazı süreçler analiz edilebilir. Orta bir örnek koyup inceleyelim: Belediye seçimlerinde çıkarına uygun işleri yaptırabileceği bir adayı destekleyen bir iş adamını düşünün. Seçim zamanı adaya önemli miktarda destekler sağlamış olsun. Seçim sonrası dere yatağındaki bahçesinin imara açılmasını sağlasın, oraya 20, bilemedin 40 daireli bir bina veya site yapsın, dairenin tanesi bilmem kaç liradan büyük bir kazanç elde etsin, kazancın bir kısmını sağa sola hediye diye dağıtsın; zengin olsun, şanı yürüsün. Derken deprem olsun, sel bassın ve ardından insanlar ölsün, göz yaşı dökülsün…

İşte bu örnekte fitne-fesat ve propaganda çeşitli merhalelerde gözlenebilir. Ortam tedricen kötü bir sonuca doğru itilmiştir, sinsilik vardır, çıkar vardır, zulüm vardır, bir de ardından riya vardır. Bunlar fitne ve fesatla ilgili genel ifadelerdir.

Örnekte propaganda sözcüğünün karşılığını arayalım: Yasal seçim propagandalarında vardır. Mülk sahibinin ve yetkililerin felaket sonrası, doğal afetlerin önüne geçilemeyeceğini, acının büyük olduğunu söylemesinde vardır. Buna karşılık, örneğin medyanın haberlerinde veya sosyal ağların iletilerinde vardır.

Fitne belli-belirsiz yapılabilir, geniş veya dar kapsamla uygulanabilir. Ancak propagandanın teknikleri veya yöntemleri vardır. Uzmanların çalışması neticesinde yapılır. Önemli paralar harcanır. Sıradan biri, olup bitenler içinde, az da olsa bilgi sahibi olduğunu, propaganda mı, yoksa karşı propaganda mı olduğunu anlayamaz bile.

İşte size fitne! Kimin ne yaptığını bilemezsiniz, hatta kullanılırsınız bile!

Bir masum ve küçük olay başka bir olayın devamı olur, yani fitne ve propaganda sinsice uyur ve zamanı gelince tekrar tetiklenebilir. Başka bir olayda daha büyüğü meydana getirilir, ortaya çıkmış olan kar topu yuvarlandırılarak çığa dönüştürülür. Ta ki sonuç alınıncaya kadar.

Kapsamlı ve büyük projelerde durum biraz daha farklıdır. Bu belki asırlarca süren çabaları bile içerebilir. Bir insan ömrü bunu seçemeyebilir de.

Şimdi gelelim daha yakın hakikate.

Uluorta, yeni yetme, kolay kandırılabilir insanlar, kendileri bir şeymiş gibi zannettirilerek; ya fitne içinde kalıyorlar, ya da fitneci oluyorlar; ya propagandist oluyorlar, ya da propagandanın hedefi oluyorlar.

Özellikle günümüzde sosyal medya içinde bu işler önemli bir şişkinlik yarattı. Konu özgürlükler ile karıştırılır, milli veya dini refleksmiş gibi kullanılır oldu; karşı gruplar ve çok boyutlu uzantılar ortaya çıktı; kimlik arayışındakilerin doğal faaliyetlerine girdi; uluslararası odaklar ve anonim gruplar çok taraflı oynar oldu…

Bu işler büyük merkezlerden sevk ve idare edilir. Böyle bulanık ortamlarda (ki genellikle gerginlik ve çatışmalarda propaganda ve fitne ortamı bulandırılmak içindir) insanlar taraf seçmekle zorlanır, kardeş kardeşe düşmanmış gibi baksın istenir. Asıl yetkililer veya kendini ilgili tayin edenler, kurum ve kuruluşlar içindeki insanlar, sonuçta iyi olacağını zannederek hareket etmeye başlarlar ama süreç içinde birilerinin aleti dahi olabilir. Çok sebepsiz ve uç konularda tartışmalar ve nefret ifadeleri öne sürülür olur; amaç saygı ve güven eşiğini aşındırmaktır.

Eğer bir kere ipin ucu kaçmaya başladıysa, aman dikkat! Hatta bu süreçte herkese gerekli olan hukuk ve adalet dahi yaralanır, çok uzun süredir büyük bütçelerle ve özveriyle bir gün lazım olacağı düşüncesiyle hazır tuttuğunuz güvenlik ve asayiş güçleri etkisizleştirilir, güven bunalımının adı çağdaş ve süslü sözcüklerle daha da sonuca doğru yönlendirilir, taraftar bulur, sıklet merkezinden uzaklaşılır, bir daha aynı yere geri dönmek güçleşir, biraz geriden anlaşma noktaları önerilerek alternatif çözümler öğütlenir, alternatiflerin seçilmesi için dolaylı baskılar yapılır/yaptırılır.

Bütün bunlar kime yarar dersiniz?

Sonuç

Başta da belirttiğim gibi, bir bilgi harbinde siber sahnedeyiz. Kolay değil! Yakın zaman içinde gördük ki, Arap Ülkeleri’nde, Balkanlar’da, Kafkaslar’da ve bir kısmıyla Ülkemizde tarihi bir süreçten geçiliyor. Buna göre tavır almalıyız. Bireyi çok önemsiyorum, çok güçlü, sorumlu, erdemli, sabırlı, akıllı ve tabi eğitimli olmalıdır.

Yazının başlangıcında neden, fitneye gelinceye kadar şunlar yapılmalı, bilinmeli, kazanılmalı, bunlar idrak edilmeli, diye uzun uzun yazdığımı hatırlayın. Şimdi hak verdiniz mi? Hatta bu açıklamalarımı, Huntington’nun “Medeniyetler Çatışması” söylemiyle birlikte, 11 Eylül’den sonra küresel çapta “Radikal İslami Terörle Mücadele” için ilan edilen “Uzun Savaş” sürecinin başında hedef alınan, üzerinde oynanan “din” konusunu masaya yatırarak yaptım. Bu benim suçum değil; bu işi planlayanlar din üzerinden yükleniyorlar. Din konusu içindeki özne ise ben ve sen’den oluşuyor, bilelim, ötelere gitmeyelim.

Aymazlık içindekilerin öğrenecekleri çok şey var, derim. Dinine, milletine, vatanına, yurduna yakışır şekilde, bu toprağın insanları sabırla işlerini yapsınlar, çok çalışsınlar, önce bilgi sahibi olsunlar, bilgi sahibi olmadan adım bile atmasınlar ve sellere kapılmasınlar isterim.[12]

Asla hak olanı savunmasız bırakmayalım. Tehdit nereden gelirse gelsin! Sizinle bir yerde buluşabiliriz kardeşlerim. Unutmayın, zayıf olanın içine asıl fitneci girer ve onu kimse göremez. İçinde fitne taşıyan, kullandığı kimliği ne olursa olsun, zayıf veya sıkıntısı olan bir insandır. Sonuçta işin ucunda tetiği çeken, yargıya varan veya klavyede tuşa basan bir insandır.

Yanlışta mıyım, yoksa doğruda mı, sorusunun cevabını bulabilmek için uygulanacak tek bir yöntem vardır; bireyin yalnız başına, cesaretle, hakikatle ve yeteri kadar süre bir aynaya bakması, kendiyle dertleşmesi, hatalarıyla ve eksikleriyle yüzleşmesidir!

[1] Asr 1-3.

[2] Kültürümüze girmiş bir deyiş: “Benim oğlum bina okur, döner döner bir daha okur!”

[3] Mustafa İslamoğlu, Nüzul Sırasına Göre, Hayat Kitabı Kur’an, Gerekçeli Meal Tefsir, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2. Baskı, 2010, s. 978-979.

[4] A.g.e., Müddesir 31, s. 19.

[5] Furkan 20.

[6] Hicr 87.

[7] Fatiha (M. İslamoğlu meali).

[8] Bu bahsin ayrıntılarını En’am 20-24 arasından öğrenebiliriz.

[9] A.g.e., Bakara 191, s. 749.

[10] Tevbe 47-49, (M. İslamoğlu meali).

[11] A.g.e., Mumtehane 4-5, s. 942.

[12] Bu tip konuları insanın iç cephesini gözeterek ve alınması gereken önlemleri işaret ederek bir kitabımda geniş şekilde yazmıştım. Bkz., Gürsel Tokmakoğlu, Cephe, İz yayınları, İstanbul, 2013.

Kültür 'ın son yazıları

382 views

Eleştiriler

Sizlere günümüzün iyi algılanması gerektiği bağlamında, özellikle bizi ilgilendiren yönleriyle, sosyal bilimler ve dış politikaya dair bazı eleştirilerimi aktaracağım. Dünya hızla değişiyor, güç dengeleri bildiğimiz biçimden oldukça farklılaştı, eğer bunlara ait kavramlara ve anlayışlara vakıf olamıyorsak, konuşuruz ama aslında başka bir şey anlatırız.
377 views

Devrim

Bize devrimin ne tarafı kaldı? Diyeceksiniz ki hangi devrimin? Açıklayacağım. En başta şöyle sloganik işaret edeyim: Devrimden değil, sapkınlardan ve geç kalmışlıktan kork!
578 views

Generalist

Ülkeler ve dünyamız için iyi bilinmesi gereken bir konuyu işleyeceğim, generalist olmak. Buna karşılık gelen bir sözcük aradım bulamadım, yine de ben genele yetkin diyeceğim. Genele yetkin kimseler kimler, örnekleri neler? Uluslararası İlişkiler, Ekonomi ve Askerlik sahalarında örnekler vereceğim, neden gerekli, bunu açıklayacağım.
532 views

ENTELEKTÜEL SORUNSALI

Temelde insanın doğası, zamanın getirdikleri ve sürekli gelişen küresel zorluklar var. Bunun üzerine her alanda tereddüt uyandıran değişik adımlar ve gerçek bir hedef. Sözü edilen şu, kalkınmak! Eğer artık kalkınmışlar sınıfında olmak istiyorsanız!.. Gerçekten istiyor musunuz? İşe bu emelin ne denli büyük bir mücadeleyi gerektirdiğinin farkında olmakla başlanmalı. İşte tam da bu noktada, düşünsel içerikli bir açıklamam olacak. 
2.1K views

Sıradan ve Mükemmel

Bu makalede sizlere insan zihni içerisindeki tarif veya algı ile gerçeğe ilişkin olanın farkını açıklayacağım. Ele alacağım temalar sıradancılık, mükemmelcilik ve gerçeklik ötesi hakkındadır. Başta soralım, karşılaştığınız şey gerçek mi, yoksa gerçek ötesi mi?
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme