24 Ekim 2021/

Kırılma-18
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kavala’yla ilgili açıklama yapan 10 Büyükelçi hakkında ifadesi ve tepkileri
İsrail’in Suriye ve Batı Şeria hamlelerine hazırlıkları
Terörizmle mücadele
Dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Osman Kavalı’nın serbest bırakılmasını isteyen 10 Büyükelçinin istenmeyen adam (persona non grata) ilan edilmesi hakkında Dışişleri Bakanına talimat verdiği konusu üzerine bu tartışma öne çıktı. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Kavala’yı ”Soros artığı” olarak işaret etmektedirler.
Kavala, 2013’te Gezi Parkı Eylemleri protestolarını fonlayanlardan ve düzenleyenlerden olduğu ve 2016’da FETÖ darbeyle bağlantılı bir dizi alternatif suça ilişkin yargı süreci devam etmekte ve 2017’den bu yana hapistedir. İnsan hakları gözlemcisi olan Avrupa Konseyi, Türkiye’ye Kavala’nın yargılanmak üzere serbest bırakılması için 2019 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına uyması için bir uyarıda bulunmuştu. Avrupalı yetkililer şöyle ifade etmektedir, Türkiye 30 Kasım-2 Aralık’ta Kavala’yı serbest bırakmazsa, Strazburg merkezli Konsey, Ankara aleyhine ilk disiplin soruşturmasını başlatmak için oy kullanabilir. Dolayısıyla 10 Büyükelçinin bu ortak çıkışıyla, ki ne şekilde bir araya gelip bu ortak hareket etme iradesini gösterdikleri bilinmiyor, Türkiye hem yargı hem de diplomatik olarak Avrupa Konseyi bakımından alınabilecek bir karara zemin hazırlamış olmaktadırlar.
Her ne kadar 10 Büyükelçinin birlikte hareket etmesinin arkasında ne amaçla ve kim var bilmiyoruz derken, New York Times’da bir yazıda bu işin arkasında Joe Biden olduğu açıkça ifade edildi. Gazetenin İstanbul Büro Şefi Carlotta Gall’ın imzası bulunan haberde “Çağrının ardında ABD Başkanı Joe Biden hükümeti var” ifadeleri yer aldı. Bu kafaları karıştırdı. Eğer böyleyse ABD tarafından dünya kamuoyuna yansıtılmak istenen algı, “Türkiye’de yargı sorunu olduğu“ biçimindedir. Buradan hareketle Kavala’nın yanı sıra ABD tarafından HDP’li Selahattin Demirtaş’ın hapisten çıkarılmasının dahi düşünülmüş olabileceği düşünülmektedir. Hukuk ve diplomasi yoluyla başka bir ülkeye (ki NATO müttefiki) baskı uygulamak, tümüyle bu şekildeki psikolojik baskının günümüzde yeni bir müdahale şekli olduğu düşüncesinden kaynaklandığı değerlendirilmektedir. Hemen akla şu geliyor, Biden henüz seçim arifesindeyken bir Tv programında sorulan soruya cevaben, “Türkiye’de (Erdoğan kastedilerek) iktidarı değiştirmenin başka yolunu uygulayacaklarını“ söylemesi acaba bu tarz bir şey mi?
Tepkiler yoğunlaştı. ABD Büyükelçiliği’nden yapılan açıklama şöyle: “Osman Kavala’nın tutuklanmasının üzerinden dört yıl geçti. Davanın, farklı dosyaların birleştirilmesi ve beraat kararından sonra yeni davaların yaratılması yoluyla sürekli geciktirilmesi, Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgelemektedir. Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri olarak Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleriyle ve milli kanunlarıyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye’ye çağrıda bulunuyoruz.“
Avrupa Parlamentosu Başkanı David Sassoli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı verdiği açıklamasına “yılmayacağız” diyerek tepki gösterdi. Almanya Dışişleri Bakanlığı’ndan bir kaynak da 10 ülkenin konuyu aralarında görüştüğünü söyledi.
Danimarka’nın Dışişleri Bakanı Jeppe Kofod yaptığı yazılı açıklamada, “Ortak bildiride de ifade edildiği şekilde, değerlerimizi ve ilkelerimizi muhafaza etmeye devam edeceğiz,” dedi.
Norveç Dışişleri Bakanlığı’nın baş sözcüsü Trude Maaseide, “Büyükelçimiz sınırdışı gerektirecek herhangi bir şey yapmadı. Türkiye’ye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi altında taahhüt ettiği demokratik standartlar ve hukukun üstünlüğüne uyması çağrısını yapmayı sürdüreceğiz,” dedi ve Türkiye’nin Norveç’in bu konuda görüşlerini çok iyi bildiğini söyledi.
Washington Post’un Kareem Fahim imzalı yazısında, ”Kavala’nın Türk yargı sisteminde demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve şeffaflığa saygıya gölge düşüren yıllarca tutuklu yargılanması ve yargılanmasındaki gecikmeler nedeniyle Türkiye’yi eleştiren 10 büyükelçiliğin kamuoyuna yaptığı açıklamadan beş gün sonra geldi…” açıklaması yapıldı. Reuters, Al Jazeera, New York Times ve Forbes’te de benzer yazılar yer aldı. Bundan başka dünya basını bu konuya yer vermeye başladı.
BBC şöyle yazdı: ”Kavala ile ilgili bu haftaki açıklama ABD, Kanada, Fransa, Finlandiya, Danimarka, Almanya, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç ve İsveç’in büyükelçiliklerinden ortaklaşa geldi. Yedi tanesi Türkiye’nin NATO müttefikleri. Avrupa’nın başlıca insan hakları gözlemcisi olan Avrupa Konseyi, Türkiye’ye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Kavala’yı yargılanmak üzere serbest bırakma kararına uyması için son bir uyarıda bulundu.”
AFP’nin haberinde şu ifade var: ”Elçiler Pazartesi günü, Paris doğumlu hayırsever ve aktivist Osman Kavala’nın devam eden tutukluluğunun Türkiye’ye gölge oluşturduğunu söyleyen oldukça sıra dışı bir ortak bildiri yayınladı... Geçen hafta hücresinden AFP’ye konuşan Kavala, Erdoğan’ın yaklaşık yirmi yıllık iktidarına iç muhalefet için yabancı bir komployu suçlama girişimlerinde bir araç gibi hissettiğini söyledi.”
Eleştiriler bir yana, planlı bu diplomasi eylemini ele alalım. Adı geçen ülkelerden birkaçı hukuki bu Kavala meselesi üzerinden giderek, politik bir gelişmeyi planladılar ve bunu diğer ülkelere de konuyu açtılar ise sonuçta Ankara’daki Büyükelçiler ne olacağını biliyorlardı, onlar da talimatı uyguladılar. Eğer bu böyleyse daha ciddi bir durumdur, Türkiye’ye yönelik bir eylemden söz edebiliriz. Büyükelçiler kendi başlarına bir araya gelip böyle Türkiye’ye müracaatta bulunamazlar, onlara kendi Hükümetleri böyle yapın der. Bu nokta önemlidir! O halde Büyükelçiler değil ilgili Devletler muhatap alınır ve ilgili devletler nezdinde girişimleri Türk Dışişleri yapabilir miydi? Başka bir deyişle örneğin Almanya Dışişleri Bakanlığı, ABD Dışişleri Bakanlığı, Fransa Dışişleri Bakanlığı, Kanada Dışişleri Bakanlığı, vs. toplam 10 ülkenin Dışişleri üzerinde bir hamle yapılabilir miydi? Böyle yapılması bu hukuki konu hakkında değil, politik alanda konuşulma imkanı verir miydi?
Bahse konu Büyükelçilerin ülkeleri Türkiye’nin de içinde bulunduğu çeşitli uluslararası örgütlere mensuptur. Bu ülkeler mütekabiliyete esas faaliyetlerde bulunması yanı sıra uluslararası kurumları da harekete geçirerek diplomatik bir eylem planı yapma potansiyeline sahipler. Şu an Türkiye’nin uygulamasını bekliyorlar. Bundan sonra gelişmeleri görmek mümkün olacaktır. Hatta Ekim ayı sonunda Roma G20 zirvesinde de bu konu fazlaca tartışılacak görünmektedir.
Başka konulara geçelim. Al Arabia haberine göre, İsrailli Bakan şöyle diyor: İsrail, Suriye hava sahasında özgürce hareket etmesi için Rusya’dan yeşil ışık aldı. Bunun anlamı şu, İsrail, Suriye’deki İran Devrim Muhafızları unsurlarına ve Hizbullah hedeflerine hava taarruzlarına başlayabilir.
Diğer yandan Dışişleri Bakanlığı: “İsrail Yüksek Planlama Konseyinin önümüzdeki hafta Batı Şeria’daki çeşitli İsrail yerleşimlerinde 3 bin 100 yeni konutun inşasını onaylama planını kınıyoruz.” şeklinde bir mesaj yayımladı.
Dün Ayn el-Arab’a SİHA taarruzu yapılmıştı. Bir araç vurulmuştu. PKK/YPG Terör Örgütü, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Ayn el-Arab kentinde yapılan hava saldırısı sonucu 3 teröristin öldüğünü doğruladı.
NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.
Gürsel Tokmakoğlu