13 Ekim 2021/

Kırılma-7
Suriye’de yeni asimetri ve muhtemel harekatın özellikleri
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Terör ve Suriye konulu açıklaması
ABD ve Rusya Suriye’de Türkiye’nin fiili komşularıdır.
Asimetrik Savaş konusunu tartışırken örneğin terörizmin bir asimetrik unsur olduğuna dikkat çekilir. Ancak asimetri her alanda hesaba katılabilecek bir tabirdir. Nükleer güce sahip olamla olmayan ülke asitlik durumdadır. Bu itibarla Suriye’de PKK/YPG tehdidi bir asimetrik hesap içinde değerlendirilmesi gereken olgudur, ancak eklemek gerekir, Türkiye ve ABD’yi düşünürseniz burada da bir asimetri söz konusudur, zira ABD küresel bir başat güçtür.

Şimdi size yukarıda verilen tabloyu özetleyeyim:
- Yurtiçi: Terörist sayısı yüzlerle ifade edilir. Tedbirlerde öncelik inzibatidir, iç politika ve hukuk öndedir. (Terör bitirildi, denen bölge burasıdır.)
- Türkiye yurtiçinde mücadele verirken aynı zamanda sınır ötesinde faaliyetler devam eder. Özellikle 2016 yılı itibariyle Türkiye’nin “terörü dışarıdan önleme konsepti” çerçevesinde faaliyetler Irak ve Suriye’de sürdürülür. Türkiye tarafından sınır ötesinde “güvenli bölgeler” ihdas edilmiştir. Bu yeni durumu kapsar mahiyette bir tanımlama yapmak zaruri olmuştur.
- Irak: Fiilen üçe bölünmüş Irak’ın farklı bir karakteri vardır ve halen tehdit oluşturur mahiyette istikrarsızdır. Irak, komşusu İran’ın, vatandaşı Şii unsurların ve bunun devamı İranlı milislerin etkisiyle sorun yaşamaktadır. Bu alanda PKK terör örgütü binlerle ifade edilir. Ana karargâh Kandil’dir. Suriye’ye geçiş sağlayan Sincar önemli bölgedir. İdeolojik çalışmaların yapıldığı ve insan kaynağı yaratıldığı Mahmur ciddi bir tehdit alanıdır. ABD, kendi üsleri dahil, savaş sonrası anlaşmalarla kazandığı haklar ve hukuki bir yapının mevcudiyeti ile bölgede hakimdir. ABD (bununla irtibatlı İngiltere’nin) varlığını kabul etmeden Irak’ta bir süreçte kazanım elde etmek güçtür. Mücadele için bu alanda Askeri, diplomatik ve uluslararası hukuk öne çıkmaktadır.
- Suriye: Bu ülkeye “bitik ülke” tanımı yapılmaktadır. Önce bunu kabul edelim ki muhataplık ararken doğru adımlar atalım. Suriye’yi bitiren süreçler bir yana, halen içeride etkili olan Esad yönetimini kukla gibi kullanan pek çok yapı vardır. Bunlar: ABD, Rusya ve İran’dır. (Fransa da fırsat buldukça burnunu sokmaktadır. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri durumu güçlendiren ülkeler şeklinde tarif edilebilir.) Ayrıca Türkiye (güvenli bölgelerde) ülke içerisindedir. ABD, Fırat’ın doğusunu fiilen bölmüştür. Burada kendine müzahir bir devletçik kurma sürecini işletmektedir. PKK terör örgütü mensubu binlerle ifade edilirken ABD’nin bölücü vekilleri sayıca yüz bini geçmiştir. Bu durum bir “yeni asimetri”nin kaynağıdır. Türkiye dış politika ve aktif diplomasi ile askeri faaliyetleri sürdürmektedir, atılan adımlar uluslararası hukukla izah edilir. Birleşmiş Milletler çerçevesindeki Cenevre barış görüşmeleri ve Yeni Anayasa Yazama Komisyonu faaliyetleri ilerleme imkanı bulamamaktadır.
- İran’daki PKK varlığı ve terör konusu başka bir incelemede ele alınacak niteliklere haizdir.
Durum buysa Türkiye, Suriye ile olan sınırını korumak, teröristleri bertaraf etmek ve sığınmacıların ülkelerini sağlamak gibi önemseyeceği sorumlulukları yerine getirebilir görünüyor. Suriye’nin bölünüp bölünmemesi hususu ABD ve Rusya gibi başat güçlerin planlamasına dahildir. Ülke geneline yayılan haldeki teröristler bu başat güçlerin kontrolünde, gerçek bu. Suriye’de teröristleri bertaraf etmek için yapılabilecekler de sınırlı olmaya başlamıştır. Bu sınır derinlerde değildir. Derinlere sınırlı özel harekat yapılabilir ama bu da gerektiğinde uygulanır ve bu bitirici hamle değildir. Yeni asimetri hali ancak bunu gerektirir.
Peki Türkiye kendi sınırını korumak, teröristleri bertaraf etmek ve sığınmacıların ülkelerini sağlamak ne yapar? İstediğini. Ancak bir harekat yapacaksa sahasına göre ABD veya Rusya’ya haber verir ki tehlikeli bir durum olmasın. Yine de her şey sahada meydana gelir, planlarsınız, istenmeyen bir durum olur ve harekatı geliştirir veya yönünü değiştirirsiniz. Eğer Rusya ve ABD kendi çıkarları için birilerini, Esad’ı veya teröristlerden bazılarını, korumak istiyorsa dolaylı da olsa sahayı kontrol etmesi gerekir. Her ne kadar Türkiye harekat yaparken karışmıyorlar ve kendi askerlerini koruyorlarsa da Suriye’ye fiilen yerleşmiş başat güçler olarak her şeyi kontrol etmek isterler. ABD ve Rusya ile karşılıklı gelinmez, sıcak temas olmaz, ama arka kapı diplomasisi ile sürekli mesaj iletirler. Bu durumda, sivilleri koruyacaksınız, birilerinin nasırına basmayacaksınız ama gerekeni de yapacaksınız. İşte günümüz operasyonlarının en belirgin zorluklarını ve özelliklerini belirleyen unsurlar da bunlardır. Aynı zamanda bunlar asimetrik savaşın özellikleridir.
Ankara’ya bir ziyarette bulunan Nikaragua Dışişleri Bakanı Denis Moncada Colindres ile ortak basın toplantısı düzenleyen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, son dönemde Fırat Kalkanı bölgesinde Türk asker ve polisinin hayatını kaybetmesine yol açan saldırılarla ilgili konuştu. Çavuşoğlu, “Teröristlerin temizlenmesi için gerekeni yapacağız,” dedi. Barış Pınarı Harekatı zamanında yapılan mutabakatları hatırlattıktan sonra Çavuşoğlu, “Saldırılarda Rusya’nın da ABD’nin de sorumluluğu var, ABD ve Rusya bize verdiği sözü tutmadı, güvenlik için gereğini yaparız,” şeklinde ekledi.
Çavuşoğlu’nun konuşmasını ayrıntıyla yazalım: “PKK/YPG terör örgütünün Suriye’de saldırılarını artırdığını görüyoruz. Operasyonlarımız öncesi terör örgütü Suriye’nin bu bölgesinden bizim topraklarımıza saldırıyordu. Son zamanlarda bu tür saldırıları da görmeye başladık. Şimdi PKK ve YPG’nin Türkiye’ye roket atma menzili yaklaşık 30 km. Fırat Kalkanı ve Kuzeydoğu Suriye bölgesinde diğer harekatlardan sonra ABD ve Rusya ile birer mutabakata varmıştık. Her iki ülke de bu bölgedeki teröristleri en az 30 km güneye çıkartacaklardı. Rusya, Tel Rıfat bölgesinde ve Münbiç bölgesinde PKK’lıları da buradan uzaklaştıracaktı. Bu sözler maalesef tutulmadı. Bu bölgede sivillere yönelik de bize yönelik yapılan saldırılarda Rusya’nın da ABD’nin de sorumluluğu var çünkü sözlerinde durmadılar. Bu teröristler burada olduğuna ve saldırılarını artırdığına göre bizim de yapmamız gereken şey nedir? Kendi göbeğimizi kendimiz kesmek. Bu bölgelerden bu teröristlerin temizlenmesi için ne gerekiyorsa yapacağız. ABD kınama açıklaması yapıyor. Peki bu silahları kim veriyor? Kim eğitiyor bunları? Sen silah veriyorsun, sen eğitiyorsun, sonra da göstermelik bir kınama açıklaması yapıyorsun. Burada samimiyetsizlik apaçık ortadadır. O nedenle, bunlar da sözünde durmuyor, biz kendi güvenliğimizi için gerekeni yapacağız. Aslında PKK/YPG’ye yönelik yapacağımız her hamle, tıpkı DAEŞ’e yönelik yaptığımız gibi, Suriye’nin sınır ve toprak bütünlüğü için de önemli. Bu konuda son derece kararlıyız, yapmamız gereken ne varsa yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.“
Çavuşoğlu Afganistan konusuna da değindi. Afganistan’da insani yardımlar için angajmana girilmesi gerektiğini belirten Çavuşoğlu, sistemin çökmesi durumunda “bundan terör örgütlerinin yararlanacağını” savundu. IŞİD-Horasan örgütünün yaptığı saldırıları hatırlattı. Böyle bir kriz durumunda da milyonlarca Afganın göç edeceğini ve yeni bir göçmen kriziyle karşı karşıya kalınacağı konusunda uyarıda bulunan Çavuşoğlu, kapsayıcı bir yönetim oluşturulması ve istikrarın sağlanması için “Taliban yönetimine telkinlerde bulunduklarını” söyledi. Çavuşoğlu, dört ya da beş dışişleri bakanının yakın zamanda “Bunları yerinde görme, nasıl bir angajmana girileceğini görme açısından ve Taliban’a telkinlerimizi söylemek adında” Afganistan’ı ziyaret edeceklerini söyledi.
NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.
Gürsel Tokmakoğlu