Kırılma Cilt I

8 Ekim 2021

15 Ekim 2021/

Kırılma-9

ABD ve Yunanistan Stratejik Diyaloğu

Afganistan’da terör eylemi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları (Suriye, terör, Afganistan)

Irak, Süleymaniye’de hava operasyonu

Suriye, İdlib’te TSK araçlarına bombalı saldırı

ABD tarafından, Üçüncü Amerika Birleşik Devletleri ve Yunanistan Stratejik Diyalog Üzerine Ortak Açıklama (Joint Statement on Third United States – Greece Strategic Dialogue), 14 Ekim 2021, yayımlandı.[1] Bu diyaloğun açıklamasını, Türkiye’ye ve bölgeye yansımasını inceleyelim.

ABD ve Yunanistan, 14 Ekim 2021’de Washington DC’de 3. ABD – Yunanistan Stratejik Diyaloğu’nu gerçekleştirdi. Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ve ABD Dışişleri Bakanı Antony J. Blinken, Stratejik Diyaloğu gerçekleştiren bakanlar oldu. Stratejik Diyalog, ABD ve Yunanistan arasındaki derinleşen işbirliğinin altını çizmektedir. Açıklama şöyledir: “Bu yıl, Yunanistan’ın modern bir Avrupa devleti olarak 200. yılını işaret etmektedir ve hem ABD hem de Yunanistan, ortak değerlere ve çıkarlara dayalı, her zamankinden daha güçlü bir ikili ve transatlantik ilişkiyi vurguluyor ve aşağıda açıklanan alanlarda işbirliğini geliştirme iradesini yeniden teyit ediyor.

Yayımlanan bilgi notuna bakıldığında ABD, bölgesel “çıpa” ülkesi olarak Yunanistan’ı seçmiştir. Bu bölge Doğu Akdeniz, Batı Balkanlar, Avrupa ve Transatlantik’ten oluşur. ABD Yunanistan’daki varlığıyla bahsedilen bu bölgede ve aynı zamanda Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da (MENA), Rusya ve Çin’in bölgedeki çabalarında ortak hareket edecektir.

ABD açısından Yunanistan’ın bölgesel önemi ve bu bağlamda asıl rakipleri olan Rusya ve Çin’in metinlerde adının geçmesi önemlidir.

Diyalogda konu edilen, kurallara dayalı sistem, insan hakları, uluslararası hukuk, istikrarı bozan eylemlerden kaçınma, diplomasi, iyi komşuluk, farklılıkların barışçıl çözümü, egemenlik, deniz hukuku, gerilimleri önleme ve bölgesel konulara saygı gibi ifadeler beni bir düşünceye itti; sanki ABD ve Yunanistan aslında Türkiye’ye karşı imalı bir yaklaşım içerisindeler. Tartışma götürür bir konu, egemenlik ve deniz hukuku vurguları bakımından ABD bundan böyle tamamıyla Yunan tezlerinin yanında olacak görülüyor.

Nitekim diyalog görüşmeleri metninde şöyle ifadeler var: “ABD, Yunanistan’ın istikrarı artırmak için Doğu Akdeniz’deki komşularıyla bağlarını derinleştirme çabalarını alkışladı. İki taraf, enerji sorunları, ekonomik kalkınma,terörle mücadeleve iklim krizi ve yakın zamanda bölgeyi etkileyen insani zorluklarla ilgili 3+1 formatı (Yunanistan, Kıbrıs, İsrail ve ABD) aracılığıyla işbirliğini güçlendirme isteklerini yineledi…

Bu ifadelerin öncüsü olarak görüşlerimi kronolojik olarak analiz ettiğim Türk-Amerikan İlişkilerine Stratejik Bakış başlıklı yazımda işaret etmiştim. ABD’nin Doğu Akdeniz’den ve Balkanlar’a uzanan hatta İsrail, Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan ile bir kuşak oluşturması 2013 yılında netleşen bir konuydu. Bana göre bugüne dek ABD’nin bu ülkelerle olan yaklaşımları ve ortak politikaları hep bu doğrultuda gelişti ve dünkü diyalog toplantısı ve MDCA’da bu çerçevede gerçekleştirildi.

Doğu Akdeniz’de bölge ülkeleriyle (Suriye, Lübnan, Mısır, Türkiye, KKTC, Libya, Malta) ve Balkanlar’da Kosova, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya ile politikalar Yunanistan merkezli ama aslında 3+1 formatıyla geliştirilecektir. MENA ve Afganistan kaynaklı göç dalgalarına, sığınmacı ve mülteci sorunlarına karşı yine Yunanistan merkezli girişimlerle karşılık verilecektir.

ABD ve Yunanistan hakkındaki yeni vizyonun belirginleştirildiği bu diyalog toplantısına bütün bakmadan sadece Karşılıklı Savunma İşbirliği Anlaşması’nda (MDCA) çerçevesinde bakanlar oldu. Aslında tümü anlaşılmadan MDCA’nın okunması pek bir şey açıklamaz.

Bundan böyle jeostratejik bir çözümleme yapmadan önce ABD için Yunanistan’ın çıpa ülke, güvenilir ortak, stratejik ortak ve hakiki müttefik konumunda olduğunu kabul etmek gerekir. Savunma işbirliği bu manada değer kazanır ve geliştirilmesi söz konusu bir anlaşma olarak görülür. Elbette “bölgesel istikrar” gibi ifadeler metinlere girer. Ancak bu hususu iyi öğrendik artık; politik çıkar gereği bölgesel istikrarsızlıkları üretmek ve yönetmek için çıpa ülkeler üzerinden hareket edilir ki asıl amaç hasıl olsun. ABD savunma işbirliğini bu politik yaklaşımla nasıl İsrail ile tamamladı ise Yunanistan ile de geliştiriyor, olay budur. Sonra ifadeler peşi sıra metinlere girer: “Güvenlik, egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü korumak ve kollamak için karşılıklı olarak kesin kararlılıkları yenilemek.”  

O halde bu amaçlar için ne yapılmalıdır? Kararlılık tamam mı? Evet. Bu kararlılık anlayışıyla ikili ve çok taraflı tatbikatlar gerçekleştirilir, eğitim faaliyetleri sürdürülür, daha önce belirttiğim sahalarda işbirliğiyle çeşitli faaliyetler icra edilir, bunlardan bazıları sivil-asker işbirliği, bazıları ise ortak operasyon olabilir. Yine bahsettiğim gibi, Yunanistan merkezli bir bölgesel istikrar planı uygulaması söz konusu olacak ise ihtiyaçları da giderilir. Nedir bu ihtiyaçlar? Güçlü ve yetenekli ordu, modernizasyon programları, karşılıklı destek faaliyetleri (örneğin istihbarat) yürütülür. Silah sistem projeler neler? F-16, S-70B ve P-3B modernizasyonu. MH-60R denizaltı-savar helikopteri tedariki. F-35 projesine dahil edilmesine başlanması.

Not etmek açısından ifade edelim: Türkiye’ye verilmeyen F-35’ler Yunanistan’a verilecek. Türkiye’nin yeni başvurduğu F-16 modernizasyonunu ABD Yunanistan’a bu anlaşma hükmünce gerçekleştirecek.

Burada üslerin durumu ve geliştirilmesi bahsedilmemiş, ancak biliyoruz, Pire Limanı, Girit-Sauda Üssü, Dedeağaç Üssü ve Larissa-Stefanovikeio Üssü.

Her iki ülkenin “diyalog” çerçevesinde değindikleri diğer konu kolluk Kuvvetleri ve terörle mücadeledir. “Her iki taraf da organize suçlar, siber suçlar, karmaşık mali suçlar,kripto parabirimlerinin yasadışı kullanımı, kötü niyetli etki veterörle mücadeleiçin yakın işbirliğini sürdürmeye olan bağlılıklarını vurguladı. İki hükümet, karşılıklı adli yardım taleplerini ve iadeleri kolaylaştırmak ve ceza soruşturmaları ve iç güvenlik reformlarıyla ilgili operasyonları geliştirmek için kolluk kuvvetleri eğitimine devam etme konusundaki ortak çıkarlarını yeniden dile getirdi…

Başka konular da var; ticaret ve yatırım, enerji ve çevre, insani zorluklar ve afete hazırlık, insani ilişkiler. Bu konuların detayları için ilgili metne bakabilirsiniz. Yani iki ülkenin ortak çabası sadece savunma alanında değildir, İsrail ile neler düşünülüyorsa Yunanistan için de geçerlidir, hatta Kıbrıs Rum kesimi ile de. Bu jeostratejik bir vizyondur.

Afganistan’da Taliban’ın kalesi olarak bilinen güneydeki Kandahar vilayetinde bulunan Şiilere ait Fatımiyye Camisi’ne bombalı saldırı düzenlendi, en az 30 kişi hayatını kaybetti.

Öte yandan geçtiğimiz cuma günü de Afganistan’ıın kuzeyindeki Kunduz vilayetinin Sayed Abad bölgesinde Şiilere ait bir camiye, cuma namazı sırasında düzenlenen bombalı saldırıda 46 kişi ölmüş, 143 kişi yaralanmıştı. Camiye düzenlenen bombalı terör saldırısını terör örgütü IŞİD üstlenmişti. Associated Press’in (AP) haberinde, IŞİD’in Afganistan’ın kuzeyindeki Kunduz vilayetinin Sayed Abad bölgesinde Şiilere ait bir camiye düzenlediği terör saldırısında Şii Hazaraları hedef aldığını aktarmıştı.

Vladimir Putin Afganistan ve terör konusunda bir konuşmasında şunları söyledi: “Taliban’ı resmen tanımak için acele etmeye gerek yok. Afganistan’da 2 bin IŞİD militanı var ve liderleri diğer ülkeleri etkilemeyi planlıyorlar. Afganistan’daki durum endişeleri artırıyor. Orta Asya bölgesi için risk oluşturuyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cuma namazı sonrası İstanbul’da gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Erdoğan, Suriye’ye yeni bir harekat sorusuna ilişkin, “Mücadelemiz çok daha farklı şekilde devam edecektir,” dedi. Erdoğan, Suriye’nin kuzeyindeki YPG güçlerinin ABD ve koalisyon güçleri tarafından desteklendiğini söyledi ve “Burada verdikleri silahlarla terör estiriyorlar,” dedi. “Bir yere kadar sabrımız devam etti. İki polisimiz burada şehit oldu,” diyen Cumhurbaşkanı, “Mücadelemiz çok daha farklı şekilde devam edecektir. Amerika’nın malum güçlerine, rejim güçlerine karşı her türlü mücadeleyi, vereceğiz. Bu konuda kararlıyız,” şeklinde konuştu. Erdoğan konuşmasında Suriye bütünü ifadesini de kullandı.

Bu konuşmadan anlaşılan, Ankara, teröristlerin yanı sıra, bunlara destek veren ABD, Koalisyon ve Rejim güçleri kapsamında bir düşünce içerisinde. Teröre karşı operasyon yapılırken, ki bu derinlikteki hedefleri de içerir mahiyette olabilir, buna destek verenlere karşı da sert mesajlar verilerek Türkiye’nin bu konudaki kararlılığı tam olarak gösterilmek istenecektir.

Afganistan konusunda Erdoğan’ın söyledikleri ise şu şekilde: “Taliban dünyada kabul arayışları içerisinde. Gerek insani yardım gerek Afganistan’daki yeni sürecin işlerliği konusunda talepleri oldu. Bu talepler konusunda her türlü desteği Afgan halkına vereceğiz. Afganistan’ın altyapı ve üst yapısında çok emeklerimiz oldu. Emeklerimizi son ana kadar sürdürdük… Kabil Havalimanı’nın işletmesini yürütüyorduk. Bundan sonraki süreçte de eğer anlaşmalar yapılabilirse Türkiye, Katar, Afganistan bu tür adımları atabiliriz.

TSK, Irak’ta Süleymaniye’nin Mawat, Ranya ve Pişder bölgesinde geniş çaplı hava operasyonu yapıyor. Bu bölgeler İran sınırına yakın ve Türk sınırından kuş uçuşu 250 kilometre derinliktedir.

Gece saatlerinde alınan bir haber, Maaret Misrin’de İdlib-Sarmada yolu üzerinde seyir halinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri ve SMO’ya ait konvoya patlayıcıyla saldırı gerçekleşti. Bir yaralımız var ve tedavi altında. SMO’dan da yaralılar olabilir. Helikopterler ve SİHA’lar İdlib bölgesinde uçuyorlar.

Saldırıyı Wagner’in taşeronu Ebubekir Sıddık Yardımcıları Seriyyesi örgütü üstlendi. Ebubekir Sıddık Yardımcıları Seriyyesi’nin politik çizgisinin IŞİD ile El Kaide arası. Türkiye’yi mürtet görüyor. HTŞ’yi de karşısına aldığı biliniyor. Örgüt bağımsız hareket ediyor, IŞİD ya da El Kaide’ye bağlı değil. Grubun faaliyetlerinin arkasındaki temel ideolojik ilham kaynağı, Hayal El Manhac adlı bir din adamının yazıları bulunuyor. Hayal’in yazılarından çıkan sonuç, aslen IŞİD’e yakın durduğu yönündedir (IŞİD’i halifelik olarak görmüyor). Hayal, HTŞ’nin otoritesini etkili bir şekilde tanıdığı belirttiği El Kaide iştiraki Hurras El Din örgütünü de eleştiriyor. El Kaide’nin değişmesi ve yeni bir kuşağın etkin olması gerektiğini söylüyor.

Bu örgütün paravan bir örgüt olduğu ve arkasında Rusya gibi bir gücün olabileceği yönünde bilgiler de var.

Gece saatlerinde Rus savaş uçakları Afrin’de Türk sınırına yakın uçuş gerçekleştirdiler.

Ayrıca Ayn İsa bölgesine topçu atışı başladı.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu


[1] https://www.state.gov/joint-statement-on-third-united-states-greece-strategic-dialogue/#.YWko59cKQ9Y.twitter

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Terörizm ve Uluslararası Hukuk

DİĞER YAZI

Yunanistan’ın Anlaşmazlık Stratejisi

Politika 'ın son yazıları

Stratejik Derinleşme

Politikada "stratejik derinleşme" terimini ifade etmekle, beraberinde neleri söylemiş oluyorum: Aktif, nötür (yeni-izolasyonizm) ve karma politikalar, politik seçenek olarak aynı anda yapılması gerekenler.

İran’ı Konuşmak

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindekiler için dün, bugün cenaze töreni yapılıyor ve yarın toprağa verilecekler. Peki bu durumda bizler İran'ı nasıl konuşmalıyız?

Reisi’nin Olayı

Dün öğle saatlerinde İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Amirabdullahiyan'ın içinde olduğu bir helikopter, Azerbaycan sınırında İlham Aliyev ile açılışı yapılan barajların töreninden sonra dönüşte kötü hava şartlarında düştü ve sadece İran değil, herkes şokta. Enkazı Türkiye'den kalkan Akıncı İHA buldu. Ben bir havacı olarak burada kendi açımdan bazı hususlara değineceğim.

Rusya’nın Kharkiv Harekatı

Son günlerde Ukrayna-Rusya savaşında önemli bir gelişme var. Rusya için Kharkiv harekatı çok önemli bir koz olacak. Bu kez Rusya tarafı daha derli toplu harekat yapıyor, politikada daha akıllıca ifadeler seçiliyor. Zelensky ise endişeli görünüyor.

Politik Vizyona Göre Konumlanma Stratejisi

Ülkeler için sihirli kelimeler refah ve güvenlik, öyle değil mi? Peki 2030’lardan sonrasına bakın, dünyadaki gelişmeler ve Türkiye özelinde cevap arayın, vizyonumuz ve stratejimiz ne, refah ve güvenlik için neler düşünülmeli? Bu stratejik-vizyona esas olacak şekilde, politik anlayışımız, sosyo-politik ve sosyo-ekonomik etkileşimlerimiz ne durumda, neredeyiz, ne tarafa doğru gidiyoruz, riskler neler?
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme