E. Kuram: Muttakilik
1. Tarif
Kuramımı, Kur’an’dan referans aldığım için bir “sancak” kabul ettiğim “Muttaki” kavramıyla tanımlayabiliyordum. Bu benim için bir çözüm olmuştu: Önce kuramımın delillerini ortaya koymuştum. Toplayıp çıkardım, karşıma bu sonuç çıktı. Değiştiremezdim!
“Muttakilik” adını verdiğim sitedeki her bir detay, parçalar halinde ve bir bütünü tanımlamaya yöneliktir. Parçalar ve detaylar önemlidir.
Kuram: Üstün insan bu dünyada muttaki olarak yaşamayı amaçlamalıdır. Bu amaç onun bütün değerlerini anlamlı kılmak için bir başarı anahtarıdır. Kuramın doğruluğunun en önemli kanıtı Kur’an’dır.
2. Vizyon
Aşağıdaki grafik (1) “şimdiki” zamanımızdan sonraki evreleri içerir. 2050’ler, 2100’ler, sonraki dönem ve Kur’an’da “O An” olarak tarif edilen evrenin dürülmesi hadisesi.

Bu grafiğe göre oluşumlara ait öngörüler şunlar olabilir:
a) (Şimdi) Ulus Devletli Küresel Kapitalist Yaşam Tarzı.
b) (2050’ler) Mega-kent Devletli Küresel Kapitalist Yaşam Tarzı. Bu süreçle birlikte görülebilecek hadiselerin merkezinde çatışmalar ve yeni-kölelik sistemi vardır. Görüldüğü gibi Batı’nın “ulus” devlet anlatımı, yine kendi düşünceleriyle yer değiştirecektir.
c) (2100’ler) İnsanın Çaresizlik Süreci. Bu başlangıçtan sonra süreçte Küresel çatışmalar tam bir vandalizm sürecini başlatacak. Diğer yandan küresel afetler artış gösterecek. Bu süreçten sonraki yaşamda kent elitlerinin diktatörlükleri hakim olacaktır. İnsani değerler büyük ölçüde aşınacaktır.
d) (Sonrası) Yeni Karanlık Dönem. Bundan sonra insanlık yeni arayışlar peşine düşecek. Belki de yeni yapay dinler ortaya çıkacak. Sapkınlıkların en ileri boyuna şahit olunacak. Geleceğin açıklamalarında net olabilecek bir tarif; inancın daha öne çıkmasıdır.
e) (O An) Yüzleşme. Adı üstünde “O An!” Bir anlık süreçte evrenin sürecini tamamlaması gerçekleşecek. Bunun zamanı da insana gaip, Yaratan’ın bilgisinde. Bu noktadan sonra insan için yüzleşme belli ölçüde gaiple yüzleşmedir. Bilinç ve idrak süreci bir boyut ileriye gidecektir.
Böyle bir vizyon için endişe duymamak elde değil. Gerçekçi düşünmek tek çaredir. O halde insanlığın geleceğindeki karanlığa, vandalizme ve aşırı sapkınlığa dair en azından kendi evlatlarımızın şimdiden bilinçlendirilmesinde yarar vardır. En azından uzak vadedekileri aklımızın bir köşesinde tutarak, daha yakın vadedeki konulara odaklanmalıyız.
3. Kuramın Ana Noktaları
a) Merkezde durmak: Merkezden çıkmak kaybolmaktır. Kur’an merkezdeyse Muttaki de merkezdedir. Bir tarafa kaymak diğer taraftan bir miktar daha uzaklaşmaktır. İnsan her değerin merkezindedir. Âdemoğlu, kötü tarafın işleri sağa sola, aşağı yukarı çekiştirmesinin karşısına geçmekte ve tam da orta bir yerde duruş sergilemektedir. Merkezde duruş sergileyen ne bir arayış içindedir ne de kendiyle sorunu vardır. Bu dünyada neden bulunduğunun bilincindedir. Sabırla örnekliğini gerçekleştirmekle ilgilenir. Tamamen iradi yükümlülüğü çerçevesinde aldığı kararlarda kâinatın uyumunu ve dengesini gözetir. Ahlaklı olmayı, günlük yaşamında ahlaki davranmayı şiar edinmiştir. Merkezcilik ahlaklı olmak demektir.
Merkezci savaşı iç beninde yapmış ve galip gelmiştir. Bu nedenle hem kendiyle hem de çevresiyle barışmıştır. Savaşında ahlakına sarmaladığı top gülleleri ile bencil dürtülerini toz duman etmiştir. Vicdanının sesini dinlemiştir. Vicdan kapısı açık durduğundan ruhu ile irtibatı kaybetmemiştir. Ruhu ona kâinatın uyumu ve dengesi için gerekli hissi vermiştir. Bu his onu sadece hükümran etmiştir. Onun için dik durmayı becermiştir. Ahlaken yap denilenleri yapmış, yapma denilenlerden sakınmıştır. Savaşında bilinç ve sorumluluk zırhına bürünmüştür. Bilgi ile kendini sürekli ikmal etmiştir. Paylaşarak yerini kökleştirmiştir. Bedenine değer vermiştir. Zira her bir hücresinin nefsiyle ve ruhuyla ilgisini bilmektedir. Bedeni her yönüyle kendine sağlam bir temel sunmuş, onu yüzüstü bırakmamıştır. Kötü alışkanlıkları değil, iyi alışkanlıkları gözetmiştir. Her adımının bir sınav olduğundan uzaklaşmamış, öncelikle sınavı kazanmayı istemiştir. Bu istek onu bu yolda çaba sarf etmeye itmiştir. Hak ve adaletin kendi içinde tamlığını güçlendirmiştir.
Merkezci olanın cephesi iyi örülmüş bir hattır. İnsani değerlerle esner ama asla yıkılmaz. Dünyanın geçici kazançlarına önem vermek onun cephesindeki harca zayıflık tohumu ekmek anlamına gelir. Kanı pahasına ilahi doğruda kalmayı yeğler. Ne de olsa esas kazancın sahipliğini kavrayabilmiştir. İnsanları zayıf düşürecek bir şeyden kaçınır. Zira onların da beraberinde, topyekûn olarak kötü tarafın aldatmasına iyi bir karşılık vermesini ister. Bu onun savaşında aldığı en önemli karalardan biridir.
b) Bireysel direnci güçlendirmek: Bireyci olmak, bencil olmak değil, üstün insan olmanın bir yol tarifidir. Bireyin üstün vasıflarının farkına varması, geliştirmesi ve bununla amel işlemesidir. Bireyi kaybeden toplum ayakta kalamaz. İkilemler bireyleri zayıf düşürür ve (her ne kadar tersini savunuyor olsa da) hataya sevk eder.
Sınav bireyindir. Hesap günü amel defteri bireye verilecektir. O halde bu dünyada birey kendi yapıp ettiklerinden sorumludur. Birey akıp giden süreçte kendi kararlarını iradesini kullanarak veriri. Mecburiyet bile olsa yanlışlıklara karar verdiyse, bunun sonucundan ancak kendisi sorumludur. Birey bilinçli olup neye karar verdiğini ve kendinden neyin eksildiğini, neyin arttığını bilmek durumundadır. Bundan dolayı muttakilik anlayışının kuramsal amacı bireysel dirençle ilgilenir. Bireye yardım etmek, paylaşmak ayrı; baskı kurup zorlamak ayrıdır. Bu cümleden vebal noktasına gidilir.
c) Sahih İslam’ı savunmak: Kaynağı Vahiy olan bilgi ezelden ebededir ve “sahih”tir. Sahih olanı bulandırmaya tevessül eden her tür bencil insan düşüncesi ve gelenekçi yorum doğru ve gerçek yolu arayanın ayağını kaydırır. Bu Kur’an’da tespit edilmiş “te’vil” ve “müteşabih” konusudur. Açık seçik olanın dışındakileri savunmak batıldır, bağnazdır.
Sahibi Yaratan Allah (c.c.) olan dine inananlar için Sahih İslam tektir, kainata şamildir ve yaşamsaldır. Din istismara en açık olan bir konudur. Eğer sahibinden alınır veya yok sayılır ise; yerini alan her şey, ki adına din diyenler de çıkabilir, iradelinin iradeliye tahakkümüne dönüşür. Hatta pratikte görüldüğü gibi, kolay alınır satılır bir meta haline dönüştürülen insan dinleri, aynı söylemlerle ortaya çıkar ve toplumu yanlışa sevk eder. Şurası önemli: Sahtecilikle inşa edilen ve adına dine denen her şey döner insanı vurur.
Sahih İslam dünya işlerinden ayrı bir dini kurguyu meneder. Batı kökenli anlayışa dayalı “tanrı bilinci” yaklaşımı ile insanların dini her türlü içtihadı günlük yaşamdan ayrı görülmüştür. Sahih İslam’ın emrini Batı anlayışlarına benzeterek sunan ve böyle gelişen tarihi süreçteki yanlışlar bir kenarda tutulmalıdır. Bu yanlışlar İslam’ı doğru algıya manidir. Doğru algı insanı üstün özellikleri ile bu dünyada halife görür. Basite indirgeyip köle yapmaz. Sistemli şekilde insanı köle ve daha sonra özgürleştirme anlayışını kökleştiren politik algı Sahih İslam’ın üstün iradeli insan tarifini zedeler. İnsan yaşarken Kur’an’ı yaşamalıdır. Ama bu Kur’an, yanlışla bulaşırılıp açıklanmış olan içtihattan farklıdır ve hatta algıya sürekli daha ayrıntılı bilinci vererek gelişime uyumlu bir dinamiği vardır. Bunun pratiğini ancak muttaki yapabilir.
d) Bilimsel çabada olmak: Bilimsel çabadan kaçınmak varlığı ve insanın nefsaniliğini inkara kadar uzanır. Temelde bu Yaratan’ı inkardır. Bilim insanı bu dünyaya değil aynı zamanda öteki dünyaya şahit kılar. Ancak varlığa bilimsel bakışla dokunan, tartan, inceleyen, gören, işiten ve duyumsayan insan şahit olur. Bu açıktır, gerçektir ve doğaldır. Dünya gerçeğini ve doğallığı yok saymamak esastır. Yok saymak ise gerçeği inkardır.
- Bilim “şeyleri” keşfetmenin bir yolu ise; İslam şeylerin sadece “nasılını” değil, aynı zamanda “nedenini” de tarif etmektedir.
- Bilim gözlemde bulunmaksa; İslam evrenin kitabının doğru okunmasını, yani gözleyip doğru tespitlerde bulunulmasını emreder.
- Bilim özgür aklın esininden eksiksiz yararlanmaksa; İslam özgürlüğü bir güce endekslemekten uzaklaşmayı özellikle ister.
4. Kuramın zaman, mekan ve özne ilişkisi
a) Özneye Göre
- İlahi: Halifedir.
- Dünyevi: Üstün insandır.
b) Zaman ve Mekan Algısına Göre
- Şimdiki: Yaşadığımız somut dünya zamanı ve mekanıdır. Zaman ve mekan güneş sistemine (ve genel açıklarsak bu evrene ait olan sisteme) bağlıdır.
- Ahiret sonrası: Şimdilik tarifi Kur’an’da yazılan kadardır. Bir sonraki zaman ve mekanın güneş sisteminden daha gelişmiş bir bilinç ağı ile meydana gelebileceği, Yaratan’ın “olacak!” dediği gaibe ait yeni süreçtir. Basit bir tezahürle, bu dünyada daha gelişmiş olana uyumluluğu Yaratan tarafından onaylananlar sonraki yaşamın iyi tarafına (cennet), tersi olanlar kötü tarafına (cehennem) adaydır. Bütün bunlara inanmak (ahiret kavramına inanmak) imanın önemli bir noktasıdır. Çünkü hesap vermek vardır ve bu bir sorumluluk ifadesini onaylar.
5. Kuramın Özellikleri
Muttaki basit olarak hangi özellikleri açıklar? Sorumluluk, paylaşma, ölçü, uyum, denge, ahlak, adalet, bilinç…
Kuram sadece dünyalık olan bir bakış açısı olmadığından bu özellikler; esas bağlamı veya bütün olanı ifade etmiş olur. İkilemin karşıtındaki argüman budur. İkilem doğaldır ama iki zaman ve iki mekan algısı ayrılıkları birleştirir. Birleşim bu özellikleri gerçek değerine açıklar. “Neye göre?” sorusunun anlamı netleşmiş olur. Bu bir çözümdür: Coğrafi referans projeksiyonunu genişletirsek sağlam bir açıklama yapmış oluruz. Daraltırsak kırılmalar olur.
Kuram bir sistematiği tarif eder. Bu sistematik dinamik bir modelle “Bir Sistem=Muttakilik Sistemi” tarifidir. Aşağıdaki Grafik-2 bunu gösterir.

Sistemleri üç şekilde ifade etmek mümkündür:
- (Mevcut Sistem) Üst Sistem: Sapkın Din, Kopuk Bilim, Bencil Ekonomi.
- (Mevcut Sistem) Alt Sistem.
- (Gereken Sistem) Alt Sistem yerine, Muttaki Sistemi=Bir Sistem: Sahih İslam, Asıl Bilim, Paylaşan Ekonomi.
Kuram, insan sistemlerini alt ve üst diye bölen, azınlığın çoğunluğu kendine uydu bir yapı oluşturan mantığın terk edilmesini salık verir. Sapkın, kopuk ve bencil özellikli Üst Sistem anlayışının yıkılmasını bir çözüm olarak görür. Yerine; sahih, asıl ve paylaşan özellikli Bir Sistem (Muttakilik Sistemi) inşa edilmelidir. Muttaki olmak isteyenlerin çoğaldığı yerde sistem Bir’leştirilmelidir. Mevcut olandan gereken sisteme değişim zaman içinde gerçekleşir.
6. Kuramın Gerekli Şartı
Muttakilik için gereken şart nedir? Tek bir şart var, o da iman. Neye? Gaibe. Dünya sürecinde eksiksiz, bir insan olarak her türlü üstün özelliği üzerinde bulunduran ise bu kuramın tarifiyle “yetkin insan” olmaktadır. Yetkin İnsan ve Muttaki arasındaki fark aşağıdaki matriste (Grafik-3) gösterilmiştir. Hiç bir kimsenin neye ve ne ölçüde inandığı bilgisi Yaratan’da olduğuna göre başka bir insanın inanıp inanmadığı anlayışına hüküm vermesi yanlıştır. Ancak kendini bilmesi açısından burası önemlidir. Eğer birey, kendi kendine; “ben muttaki miyim?” derse cevabı olur. Yetkinlik gereklidir ama asıl gerekli olan imandır ve bunu sadece bir Yaratan, bir de insanın kendisi bilir. Dolayısıyla insan düşen ödev hoşgörülü ve kucaklayıcı olmaktır. Yaratan adına hüküm vermemektir.

Kuramın gerekli şartı imanla alakalıdır ve buradan hareketle imanlı insanın tek din olan Sahih İslam’ı doğru şekilde içselleştirmesi söz konusudur. Sahih İslam’ın bir bireyce içselleştirilmesini model olarak ifade edersek aşağıdaki grafiği (4) çizebiliriz.

Yaratan’ın ilmi (bilimi) tüm varlığı yaratmasıyla ilgilidir. Allah’ın (c.c.) ilmiyle ve iradesiyle vücut bulan insan bu dünyada varlık hiyerarşisinin üstüne oturmuştur. Biyolojik ve fizyolojik gelişime paralel olarak nefsi (benliği) tamamlanır. Yaratan ona kendinden ruh verir. Âdem, Halife olarak atanır. Üstün İnsan Âdem soyudur. Bu soy verili iradesiyle hareket eder ve özgürdür, politik varlıktır, ahlaki değerleri tamdır, dünyasında adaletle hükmeder, dili bilincinin, gelişmesinin ve özelliğinin ana unsurudur, böylelikle kavramlar üretir ve kendini ifade eder. Hangi dönemde ve hangi coğrafyada olursa olsun, insan üstün değerlere sahip olduğuna inanıyorsa Sahih İslam’a sarılmanın idrakine sahiptir. Mutlak bilincin sahibi olan Allah (c.c.) “mübin” olan bilginin (gerçeğe dair bilgi) sahibidir. İnsan kendi bilinç atmosferindekileri onaylamakla kısıtlıdır, süreç içinde gerçeğe vakıf olur.
Bunun dişinda baskın bir kültürün bireylere aşıladığı sapkınlığı grafik (5) olarak inceleyelim:

Sapkın kültürün temsili bir başka semavi din veya dinler de olabilir. İnanmamayı göz önüne alırsak dinleri gösteren kutuların olduğu bloğu görmezden gelebiliriz. Görüldüğü gibi bu grafikte dine, tanrıya, varlığa, insana, ruha ve diğer hususlara bakış farklı yerlerde ve bağlantılar buna bağlı değişmektedir. Temelde aynı kavramlar kullanılır ama kültürel algı bir sapmayla işlidir. Hatta düşman veya özgürlük tarifi bile değişmiştir. Sapkınlık öyle ileridir ki Müslümanlık bile dışarıda bırakılmıştır. Bu modelde bilim insana ait bir iştir, bilgi insan dilinin onayladığı türdendir, bilinç bu kadarlıktır. Bir anlamda; “Yoksa işin içinden çıkamam!” der.
Buradan çıkan sonuç şudur: Kuram din ve inanç bağlamdaki tüm sapkın düşünceleri meneder, mutlak bilinç içindeki süreci mübin olarak görür.